Cami, İslam inancı ve medeniyetinin tarlasıdır. Birlik ruhunun neşvü nema bulduğu güzel bahçelerdir camiler. Cami imgesi bir aradalığın, kardeşliğin, birlikteliğin, o şuurun göstergesidir. Dolayısıyla camiler, müminler arasındaki birlik, beraberlik ve muhabbetin oluşması için birinci derecede rol alırlar.
İslam'ın şiarlarından biri de ezandır. Ezan, mabede çağıran bir çan ve zil gibi değildir. O; tevhide, kurtuluşa çağıran kutsi bir ilan ve davettir. Merhum Akif'in dediği gibi:
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Müezzin ve okuduğu ezan, İslam toplumunda hakka ve hakikate davet eden âlim ve mütefekkirler ile toplumu bilgilendirmek, aydınlatmak görevi olan medyayı simgeler. İslam toplumunu oluşturan bireyler birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla mükelleftirler. Müminlerin kardeş olmalarının anlamlarından biri de budur.
Namazın eda edilebilmesinin şartlarından biri de abdesttir. Yüz, el-ayak organlarının temizlenmesi, bu organlarla yapılacak işlerin de temiz olması gerektiğini ve bunların kötü davranışlardan korunması anlamını ifade eder. Bu bilinçle abdest alan mümin, bedenini her tür yanlış davranışlardan korur. Abdest, toplumsal sahada görev alan kişilerin ahlâki açıdan temiz olmaları gerektiğini de anlatır. Özellikle yönetimde yer alan kadronun temiz ellerden oluşması bir zarurettir. Maddi kirlilik bünyeyi hastalıklara karşı korumasız bıraktığı gibi, ahlâki kirlilik de toplum yapısını tehdit eder. İslam ülkeleri başta olmak kaydıyla bugün dünyadaki en önemli sorun, yönetimdeki yolsuzluk ve usulsüzlüklerdir.
Abdest der ki; bu adam basit kirlerden bedenini korumak için günde beş defa temizleniyor. Beden temizliği konusunda böyle dikkatli olan kişi, kalbini günahlarla kirletir mi? Evet abdest sadece maddi bir temizlik değil, maddi temizlik üzerinden manevi, ahlâki temizlik mesajı veren bir uyarıcıdır. Manevi temizliğe ulaştırmayan maddi temizliğin bir değeri olmaz. Bir tasavvuf erbabının dediği gibi ‘Ahlâk'ın kötü ise hamamdan medet umma. Temizlik istiyorsan önce kalbini temizle, sonra bedenini.'
Namaza başlamadan önce kıbleye dönülür. Kıblenin hangi taraf olduğu bilinmiyorsa araştırılır, sorulur. Bilerek kıble dışında bir yöne doğru kılınan namaz sahih olmaz. Bu; müminin her işinin bir hedefi ve o hedefe ulaşmak için takip etmesi gereken doğru bir metodunun olması gerektiğini anlatır. Bir işe başlamadan önce ondan hedefin ne olduğu ve sonuca hangi yollardan ulaşılabileceğini bilmek gerekir. Yanlış kıbleye dönülerek kılınan namaz kabul olmadığı gibi, yanlış vasıtalarla doğruya ve iyiye ulaşmak da mümkün değildir. Kıble, her iş ve eyleme başlanırken rotanın doğru olması gerektiğini anlatır.
Namaza, ayağa kalkıp (kıyam) tekbir almak ile başlanır. Ayağa kalkmak bütün şerlere ve şer odaklarına karşı hareket halinde olmanın simgesidir. Zaten kıyam kelimesinin terim anlamı meşru olmayan bir otoriteye karşı hareketi, başkaldırıyı ifade eder. Namaz için ayağa kalkmış kişi, şer ve şer odaklarına karşı baş kaldırmış demektir. Okunan her bir sure ve duaların kelimeleri, şer odaklarına sıkılan mermi gibidir..
Namaza durulurken düzen içinde saf bağlamak önemlidir. Bu ise müminlerin bir ve beraber olmaları gerektiğini anlatan en güzel tablodur. Saf düzeni, yapılan her işte doğruluk ve disiplinin egemen kılınmasını anlatır. Rasulullah Efendimizin ‘Saflarınızı sık tutunuz. Safların arasını yanaştırınız. Boyunlarınızı bir hizaya getiriniz. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki saffın boş kalmış aralıklarından şeytanın bodur, kılsız siyah koyun gibi girdiğini görüyorum."(Ebû Dâvûd) Başka bir hadis de şöyledir: "Mümin mümine karşı, parçaları birbirini bağlayıp tahkim eden bina gibidir, buyurdu ve (bu şekil olarak göstermek için) parmaklarını birbirinin arasına geçirip kenetledi." ( Buhari ve Müslim)
Saf düzeni ile ilgili bu uyarıları sadece namaz esnasına hasretmek, onu hayatın diğer alanları için yapılan bir uyarı olarak görmemek, ne hadisi, ne de onu söyleyen Peygamberi doğru anlamamaktır.