Allah’ın adıyla
İçerisinde bulunduğumuz çağa bilim, bilişim çağı deniliyor. Bu çağın insanlarına da medeni insan diyorlar. Bilim, iletişim, teknoloji çağ atlamış olabilir. Ama insanları için “medeni” demek gerçekten zordur.
Nasıl zor olmasın ki, kendilerini medeni olarak tanıtan ve bizden olup kıblelerini şaşırmışların da on yıllardır kıble edindiği toplumlar, dünyanın her yanında Müslümanlara dadanmış, dadanmaya devam ediyor. Etimizi kemiriyorlar, kanımızı emiyorlar.
İslam’a ve Müslümanlara tahammülsüzlükleri zirvede olan bu ecnebilerin ve yerli işbirlikçilerinin çeşitli yönlerden İslam’a ve Müslümanlara olan saldırıları sınır tanımıyor. Savaş yoluyla kan dökerek bizi yok etmeye çalıştıkları yetmiyormuş gibi edebiyat, sanat ve düşünce özgürlüğü adı altında yazı ve kitaplarıyla, karikatürleriyle, filmleriyle ve iş alanlarıyla da kutsal değerlerimize hakaret ederek saldırıyorlar.
Geçen senelerdeki Peygamber Efendimize saldıran karikatüristin ve kendini bilmez bir papazın Kur’an-ı Kerim’i yakması hepimizin malumudur.
Şimdi de ABD’de çekilen ve İslam’a hakaret içerikli öğeler içeren filmle İslam’a ve Müslümanlara karşı olan kin ve adavet, tahammülsüzlük ve saldırganlık sürdürülüyor.
Batı, Avrupa ve Amerika’yı bu konuda yadırgamıyoruz, yadırgamamak da lazım. Gavur gavurluğunu yapıyor. Gavurun işi, dün İslam’a saldırmak olduğu gibi bu gün de öyledir. Anormal bir vaziyet yok ki.
Anormal olan Müslümanların içinde bulunduğu vaziyettir. Müslümanların dostundan düşmanından haberdar olmamasıdır. Gavurun içten ve dıştan çeşitli mihrakları, değişik fırsat ve imkanları İslam’a saldırmak için kullandığının bilinç ve şuurunda olmamasıdır. Yeri geldiğinde kardeşlerine atılacak kurşunun parasını karşıladığının farkında olmamasıdır. Ecnebinin İslam’a olan tahammülsüzlüklerine, hakaretlerine, saldırılarına karşı pasif olmasıdır.
Öncelikle bilmeliyiz ki, İslam’a ve Müslümanlara tahammülsüz olan, Müslümanların İslami değerlerine hakaret eden bu konuda onlara yardımcı olan kim olursa olsun Müslümanların en büyük düşmanıdır. Kürt, Türk, Arap, Danimarkalı, Amerikalı olsun, siyah beyaz olsun fark etmez. Hatta İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık eden, kinle ve adavetle yaklaşan aynı anne babadan olan kardeşimiz de olsa değişen bir şey olmaz. Sonra da İslam düşmanları nasıl ki her fırsat ve imkânı İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıkta kullanıyorsa biz de aynı şekilde her fırsat ve imkânımızı İslam’ı yaşamak, İslam’ı ve Müslümanları savunmak, anlatmak için kullanmalıyız.
Örneğin, Aras Kargo, Carfour SA vb işletmeler başörtüsüne karşı cephe alıp; başörtülü çalıştırmamayı edinmişse biz de başörtümüze daha çok sarılmalı ve onların başörtülü çalıştırmama ilkesi gibi o gibi yerlerden alış veriş yapmama ilkesi edinmeliyiz.
Yine elin Amerikalısı filmiyle İslam’a saldırıyorsa; başta İslam’ı yaşayarak sonra da Mısır’ın bu filme tepki olarak ayakta olduğu gibi en haklı tepkimizi en uygun ve en net şekliyle ortaya koyarak hakaretlere karşı durmalıyız. İslam’a hakaret eden filme ve başörtüsüne tavır takınan yine namaz vakitlerinde durmayan şehirlerarası yolcu taşıyan firmalara, işletmelere karşı sadece A Cemaati, B Camiası, C Derneği veya Vakfı değil; hangi şemsiye altında bulunursa bulunsun Müslüman olan herkesin meşrebine, hareket tarzına göre uygun bulduğu şekliyle tepki göstermesi elzemdir.
Bu tepki aynı şekilde inatla, ısrarla sürdürülen kamudaki ve eğitimin ilk kademelerindeki başörtüsü yasağına karşı da gösterilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, din, iman, peygamber, Kur’an-ı Kerim ve başörtüsüyle beraber diğer İslami şiarlar namustur.
O zaman namusuna sahip çık Müslüman.
Zalimlerin zulmüne, kâfirlerin küfrüne ve İslam’a/ Müslümanlara karşı tahammülsüz saldırılarına karşı en güzel cevabı verenlere ne mutlu! Selam ve dua ile.