Hz. Muhammed Mustafa (sav)’nın dünyaya teşrif edişinin üzerinden yaklaşık on dört asır geçti.
İşaretlerine o mübarek doğum gecesinde bizzat tanıklık edilen İslam yolculuğu, o mübarek doğumdan kırk yıl sonra başladı.
Mekke imtihanları... Ardından Medine zaferleri... Resulullah bedenen de Müslümanların arasındayken “Milliyetim İslam’dır” diyenlerin sayısı yüz binleri geçti.
Resulullah’ın Müslümanların arasından bedenen ayrılmasından hemen sonra bu din ilk büyük felaketiyle yüz yüze geldi.
İslam’ın bireye bakan geleceğini ya da siyasi geleceğini Resulullah’ın bedenen vedasına bağlayanlar, irtidat etti, isyan etti. İrtidat edenler, bu dinin itikadi olarak bittiğine, zekât vermeyenler Onun siyasi iktidarının bitmesi gerektiğine inanıyordu. Onların karşısına Hz. Ebubekir (ra) çıktı, felaketin iki yanı da alt edildi.
Hilafetin melikliğe dönüşmesi, Kerbela vakası, Haçlı saldırıları, Moğol faciası, Endülüs’ün kaybı...
Ve modernite felaketi...
1789’daki Fransız İhtilali’nin hemen ardından başlayan bu felaketin önceliklerden ayrılan yanı irtidadı bir fikriyata dönüştürmesi ve “moda” çağını başlatmasıdır.
“Moda” bir dış dayatmadır; sizin ölçüleriniz dikkate alınmadan, sizin için biçilen gömleği, etkisini söz ve görüntüden alan bir yanıltmayla size kabul ettirir; onu üretenin tuttuğu aynaya ve onun tanıtımına baktıkça o gömleği bizzat kendiniz için biçilmiş sanırsınız; beyni uyuşmuş kölenin kafasına geçirilen deri gibi darsa sıkıntısından, mahkûma giydirilen çuval gibi bolsa genişliğinden keyiflenmiş görünmeye çalışırsınız. Söz ve görüntüyle sizi etkisi altına alan, size bu iki araçla baskı yapan gücün, size yakıştırdığının size yakıştığını, size ait olduğunu veya mutlaka size ait olması gerektiğini düşünürsünüz.
Moda, bir kişiliksizleştirmedir; ölçüleri belirleyenin, ölçüleri kendisi için belirlenmiş sananla alay etmesidir. Bir köle tüccarının, cariyesine farklı farklı kıyafetler giydirip her seferinde ona “kıyafetlerim ne güzel!”dedirtmeyi başarması gibidir. Orada sizin fikriniz, beğeniniz, ölçüleriniz yok; dayatanın dayatma gücüyle size verdiği sahte bir fikir, sahte bir beğeni, sahte bir ölçü söz konusudur. Siz, daha ne olduğunu anlamadan o kıyafet değiştirmekten neye uğradığınızı anlamaya, eğlence aracı edinildiğinizi fark etmeye zaman bulamazsınız. 1789’dan bu yana... “Sade hürriyet modası”, “milliyetçilik modası”, “kapitalizm modası”, “sosyalizm-komünizm modası”, “ulusalcılık modası”, “sosyal demokrasi modası”, “liberalizm modası”… ne moda varsa hepsi. İslam dünyasına söz ve görüntü sihirleriyle dayatıldı. Kıyafeti onlar verdi, aynayı onlar tuttu. Kimi, onların tuttuğu aynada kurtuluş aradı, İslam’dan göç etti. Kimi biçilmiş kaftanı, yeniden kesilebilir sandı, “sentezlemeye” gitti. Bir zamanlar, modern bilimin mutlak doğruya ulaştığı düşüncesi modaydı; birileri, İslam’ın doğrularını modern bilimin “doğrularıyla” kanıtlamaya kalkıştı. Bilimin mutlak doğruya ulaştığı düşüncesi çöktü; İslam, yerinde kaldı.
Bir zamanlar, sosyalistçilik modaydı; birileri “İslam sosyalizmi” diye bir şey üretmeye kalkıştı; sosyalizm çöktü; İslam, yerinde kaldı.
Bir zamanlar, sosyalizme karşı “kapitalistçilik” modaydı; bir kısmı bugün hâlâ köşe yazısı kaleme alanlar, mezhep imamlarından kapitalizme fetva aramaya kalkıştı; kapitalizm çöktü; İslam, yerinde kaldı.
Bir zamanlar, “milliyetçilik” modaydı; birileri, milliyetçiliklerine İslam’dan fetva aradı; milliyetçilik çöktü; İslam, yerinde kaldı.
Bugün de Batı’nın bütün ölçülerini kendisi için belirlediği liberal demokrasicilik” moda oldu; birileri İslam’dan ona delil arıyor. Çok geçmeden bu moda da geçecek. İslam, ilelebet yerinde kalacak.
Bu kişiliksizleştirme çağında, bu değişim fırtınası kargaşasında Resulullah’ın etrafında sabitlenmekten başka kurtuluş arayanlar; dün pişman oldu, bugün de pişman olacak.
O, son Peygamberdir, Onun yolu gerçek hürriyet için tek yoldur.
Ne mutlu, Onun yolu gerçek hürriyet için tek yoldur.
Ne mutlu, Onun etrafında sabitlenenlere...
Ne mutlu, kurtuluşu, hürriyeti düşmanın tuttuğu aynalarda değil; Hz. Muhammed Mustafa (sav)’nın yolunda arayanlara...
Onun bıraktığı emanetlere tutunanlar hür kalacak; Ona tutunmayı terk edenler, Onu zor görenler, Onu yük görenler, hep köle kalacak, hep esir kalacak, zorbaların yükü altında ilerlediğini sandıkça gerilemeye, köle tüccarlarının yakıştırdığı kıyafet içinde güzelleştiğini sandıkça çirkinleşmeye mahkûm kalacak.
Ona ve Ona tabi olanlara selam olsun...
Doğruhaber Gazetesi