Baroların çoklanması gerekiyor mu? Evet. Faydalı olacak mı? Hayır.
Malum, Nasrettin Hoca; şikayete gelen mal sahibi ve hırsızın ikisine de “haklısın” der. “Olur mu Melâ Seyda(!)..” diyen eşine; “sen de haklısın!” der. Bizimki de bunun bi tık aşağısı.
Barolarda “hırsız, mal sahibi ve hanım(halk)” kimdir veya kimler olacak, görecez ama bila-teşbih diyelim. Havlamasını bilmeyen köpek sürüye kurt getirir. Yorganı yakmak isteyen pireyi bulur da ondan.
İşi buraya getiren, hukuk sistemimiz ve bu çemberdeki yapıların etkilileri olduğu için muhterem ve müstesna hukukçular, kusurumuza bakmasın.
Çoklu baroya evet dedik.
Çünkü baroların sabıkası kabarık. Balık, baştan kokmuş. Falih Rıfkı; Çankaya’sında, Paşa (M. Kemal)’den; hukuk şurasındakilere şunu dediğini aktarır: “Amaan.. Hukuk dediğiniz nedir ki; ben derim, sen yaz; olur hukuk..”
Daha işin başında, özentisizlik… dayatmalar olmuştur. Kurumların başına geçen güç ve zihniyetler; yasa ve kurumları, görülen lüzum üzere sevk ve idare etmişlerdir. Bunu, en iyi bilen de elbette TEKLİ barolarımızdır.
Ne oldu tekli barolarla?
Hakikaten orijinal değil marjinal davrandılar.
Siyasileştiler, siyasi bir parti gibi davrandılar. Bu özellikleriyle de avukatlara hizmetin ötesine geçerek; hukuku kişileştirdiler, halkı ayrıştırdılar.
Halka, Hakk’a ve hukuka rağmen işler yaptılar. Örneğin; Yassıada infaz mahkemelerinde zaten acınır halde ve çaresiz olan Merhum Menderes’e vermeleri gereken avukatı vermemek için her çirkefe imza attılar. Tesettür mağduru Leyla Şahin’in, kıtalar ötesinde aradığı adaletin karşı tarafında hem de müdahili oldular. Daha yakın zamanda bile tesettürüyle staj yapmaya çalışan stajyer avukatları stajdan men ettiler; kimlik vermediler; duruşmalara almadılar.
Diyanet işleri başkanının; konumu, görevi ve inancının gereği ve riskteki gençliğimizi uyarmak için söylediği Kur’an ayetlerine -siyasal bir bildiriyle- “çağlar ötesinden ses..” dediler; Lutîliği savundular; Kur’an’ı dava ettiler.
Marjinal yapıların sözcülüğünü yapıp; yetkileri üzerinden toplumu ve hukuku dizayn etmeye yeltendiler.
Yani ya bu deveyi güdersin ya da yine bu deveyi güdeceksin dayatmasını yaptılar. Tabiri caizse, sürüye kurt çağırdılar. Enfekte ettikleri yorganı da –pireye gerek kalmadan- yaktırdılar.
Çoklu baronun zararları da olacak.
Öğretmenlik mesleği gibi, mağdurun sığındığı son kale olan avukatlık mesleği de itibarsızlaşacak. Avukatlar, “bizim” dedikleri baroyu arayacak; toplumdaki ayrışma, daha profesyonel olan elitler üzerinden yürüyebilecek..
Avukatlar; zihniyet, içeriği ve kimliği belirlenmiş bir baroyla anılacaklar. Her iktidar döneminde görülen bakanlıklara müdahale; adalet sistemine sirayet edecek. Falan(!?) baronun daha etkin olacağı dönemler gelecek.
Tekli baroların, bir sonraki ulusal/genel seçimle değiştirilmesi mümkünken; çoklu barolarda, daha yerel/etiksiz seçim yarışları olacak.
CMK’nın başvuracağı barolarda karmaşa olacak. İktidarlar, avukatları ve baroyu hedef alacak; yandaş seçimi için yine başa dönülecektir.
Hâsılı, iz’ana inat militarist davranan baroların -.okluk(?) olsa da- çoklanması şarttı.
Gidî lo… Varsın, bir yanlış da korkuları giderme adına yapılsın! Devenin dediği gibi; “…nerem doğru ki! Wesselam!
HİSSE:
1-İktidarın muktediri, MHP’nin çabasıyla, kamu alımlarında “güvenlik soruşturması” için “arşiv araştırması” şartı olacak. Yasa geçerse; Sayın Cumhurbaşkanı bile kriteri geçemez. Neden mi? Bu millete gelen vurdu, giden vurdu; dişledi, fişledi; sonra kara listelere işledi de ondan.
Bu durumda, bir dedenin yazgısı; oğul ve torunun önünde bir aşılmaz kale olacak. Yazıktır, günahtır… Giran şerm e lo!
2- İstanbul Sözleşmesi için nihayet… İktidarın Genel Başkanvekili Kurtulmuş: "Sözleşmeden çekilme ile ilgili hazırlık yapılıyor. Sözleşmenin imzalanması yanlıştı. O zaman hangi usul ile yürürlüğe girdiyse aynı şekilde kaldırılacak.." dedi. Hayırlı olsun=Pîroz be..
Hoş güzel de artık git de sen bunu, “çook yanlışlar öğrenen kadına” anlat. Atı alan Üsküdar’ı geçti; Bor’un pazarı da… Artık şu üçü de mevcut: “El-eman ji hespa bi bez; juna bi lez; mêrê’k li civatan diger e dibêj e îlla ez!” (Şunlardan Allah’a sığınırım: koşan attan; aceleci kadından; cemaat ortamlarında ‘hep ben’ diyen erkekten).
Necasetten taharet de meydanın temizlenmesi de farz ama hadsiz moloz var. Hafriyatçıların(!) işi zor ve riskli..