Nebevî mesajı çağa taşımak

M. Şerif DURMAZ

Peygamber Sevdalıları Vakfı, her yıl düzenli bir şekilde siyer yarışmaları düzenliyor. Yarışmaya genç yaşlı, kadın erkek binlerce insan katılmak üzere başvuruda bulunuyor. Başvurusunu yapanlar, kitabı okuyarak heyecanla sınav gününe hazırlanıyor.

Bu sınav kimseye kaybettirmiyor; sınava giren herkes kazanmış oluyor. Neden mi? Çünkü bu sınava girenler, insanlığın iftiharı Hz. Muhammed (sav)’in hayatını öğrenmiş ve nebevî mesajla tanışmış oluyor. Siyer sınavına girenler, O’nun hayatını öğrenerek nebevî mesajı çağa taşıyor ve gereğini hayata yansıtıyor.

Nebevî mesajı çağa taşıyarak hayatını sürdürenler, O’nun hayatını öğrenerek yaşamını şekillendirenler, O’nun vasıtasıyla gönderilen vahye uyarak geleceğe bakanlar, O’nun tavsiye ve telkinlerine kulak vererek hareket edenler kazanmış olmuyorlar mı?

Elbette kazanıyor o kimseler. Çünkü nebevî mesaj kazandırır, kaybettirmez; bölmez, bütünleştirir; ayrıştırmaz, bir araya getirir. Nebevî mesaj insanlığın hayat bulmasına, karanlığın aydınlığa dönüşmesine, engellerin aşılmasına, zorlukların kolaylaşmasına vesile olur.

Nebevî mesaja uyanlar ab-ı hayat bulurlar, ab-ı hayat olurlar. Hem kendi gelecekleri için hem de insanlık ailesinin selameti için çalışır, Peygamberin tanınması ve ahlakının toplum tarafından örnek alınması için mücadele ederler.

Çağın Müslümanları bu mücadeleyi yeteri kadar veriyorlar mı? Günümüz Müslümanları, nebevî mesajın toplum arasında yer bulması, benimsenmesi ve gereğinin yapılması adına yeteri derecede çalışıyorlar mı?

Müslümanlar, nebevî mesajın toplum arasında yer bulması için sürekli çalışmak ve mücadele etmek zorunda olduklarını neden unutuyorlar? Bu görev, nebevî mesajı anlayıp benimseyen Müslümanların yerine getirmesi gereken bir vazife değil midir?

Nebevî perspektifi hayat şiarı yapmak, Peygamberi tanımayı, örnek almayı, sünnetine uymayı gerektirdiği gibi, Peygamberi topluma tanıtmayı da gerektirir. Peygamberi tanımak ne kadar önemliyse, tanıtmak da o derece önemlidir.

Peygamberi tanımayanlara Peygamberi tanıtmak, Peygamberi tanıyanların üzerine bir sorumluluktur, bir görevdir. Yazımızın girişinde söz ettiğimiz siyer yarışması, sevgili Peygamberimizin tanınmasına, ahlakının örnek alınmasına vesiledir.

Bu nazarla, siyer yarışmasına Peygamber sevdalısı tüm Müslümanların ciddi manada katılım göstermesi, destek vermesi ve sahiplenmesi gerekmektedir.

Zira siyer yarışmaları ve benzeri çalışmalar, nebevî mesajın çağa taşınması, insanlık ailesinin Hz. Peygamber’in emsalsiz ahlakıyla tanışması ve örnek alması içindir.

O halde bu görev hepimizin üzerinedir. Necip Fazıl ne güzel ifade etmiş: “Kim var? diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert ‘Ben varım!’ cevabını verici, her ferdi ‘Benim olmadığım yerde kimse yoktur!’ duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir nesil.”

Yüce Rabbimiz, ‘Benim olmadığım yerde kimse yoktur!’ şuuruyla çalışma yapmayı, her daim aziz İslam’a hizmet etmeyi ve sevgili Peygamberimizin Müslümanlara miras bıraktığı nebevî anlayışı çağımıza taşımayı bizlere nasip etsin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.