Nefis ve Afetleri

Nefis kelime olarak; can, kişi, kendi, öz, varlık, benlik, bir şeyin zatı olan kendisi, ruh, hayat, asıl, maya, hamiyet gibi manaları barındırır.

Nefis kelime olarak; can, kişi, kendi, öz, varlık, benlik, bir şeyin zatı olan kendisi, ruh, hayat, asıl, maya, hamiyet gibi manaları barındırır.

Istılahta ise; şehvet ve gazabın kaynağı olan kuvve-i nefsanîye, meyl-i fıtriye, bedenin hissi istekleri gibi manaların yanı sıra iki anlama daha gelir:

Birincisi: Nefisten, insanoğlundaki şehvet ve öfke kuvvetini dengeleyici mana kastedilir. Tasavvuf ehli çoğu zaman bunu kullanmaktadır. Çünkü ehl-i tasavvuf, nefisten insanoğlunun mezmum sıfatlarını derleyen asıl ve esası anlamını kastederek diyorlar ki: “Nefisle mücadele etmek nefsi kırmak muhakkak ve mutlaka lazımdır.” Ve bu manayı Allah Resulü’nün şu Hadis-i Şerifi işaret etmiştir: “Senin en şiddetli düşmanın iki yanının (kaburgalarının) arasında bulunan nefsindir.” (İhya-6/9)

İkincisi: İnsanın hakikati olan latifedir. Bu latife insanın nefsi ve zatıdır. Fakat bu latife aynı zamanda çeşitli sıfatlarla sıfatlanır. Nefsin mertebe ve çeşitleri bulunur. Bu çeşitler insanoğlunun imtihanı için konulmuş; hem lehinde hem de aleyhinde kendini göstermektedir. Birçok insan nefsini tanıyamadığından, hilelerine muttali olmadığından ona uyup helakete gitmiştir. Bunun için ondan korunmanın yollarını aramak ve bu öz benliğimizde yer etmiş baş düşmanı yok etmek temel hedefimiz olmalıdır. Bunu başarabilmek için öncelikle nefsimizi tanımamız ve çeşitlerine vakıf olmamız lazımdır:

1− NEFS-İ EMMARE
İnsanın, çirkin arzularına ve şeytanın teşviklerine itirazsız ve mücahedesiz tabi olmasıdır. Cenab-ı Allah bunu Yusuf Suresi 53. ayetinde şöyle tanıtmaktadır: “Nefsimi de temize çıkarmak istemiyorum. Çünkü nefis gerçekten kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin esirgediği müstesnadır.”

2− NEFS-İ MUTMAİNNE
İyiliği kötülükten ayırt ettirerek insanlık vazifesini tanıttıran ve vicdanına rahatlık veren hal; insanı, Allah’a yakınlaştıran hal… Günaha meyleden kötü sıfatlardan temizlenmiş ve güzel ahlak ile muttasıf olarak kurb-u ilahiye ile itminan ve istikrar kazanmış olan insan iradesi. Allah’ın emirleri altında sakin olma hali. Bundan dolayıdır ki Allah’ın emri altında durduğu ve şehvetlerin saldırısından ötürü titrediği zaman Allah ondan razı olmuş o da Allah’tan razı olmuştur. Ayette şöyle denilmektedir. “Ey itaatkar nefis! Dön Rabbine! Sen ondan razı, O da senden razı olarak…” (Fecr: 27)

3− NEFS-İ MARDİYYE
Kusurlarını bilen, kendisinden razı olunan nefis. Rabbinin indinde makbul olan nefis.

4− NEFS-İ MÜLHİME
Lüzumu halinde Cenab-ı Hak tarafından kendisine hakikatler ilham edilen, tasaffi ve tekamül etmiş olan nefis.

5− NEFS-İ LEVVAME
Kötülüğü işledikten sonra fenalığını hatırlayarak insanı rahatsız eden pişmanlık hali ve vicdan rahatsızlığını  gören  ve hayra meyleden nefis. Kıyamet suresi ikinci ayetinde şöyle denilmektedir:

“Yine  kasem  ederim pişmankâr nefse ki (muhakkak öldükten sonra) dirileceksiniz.”  Alimler değişik isimlerle bu çeşitleri çoğaltmışlardır. Ancak biz burada temel olanları ile yetindik.

Nefis içinde başka bir memleket ve konum daha vardır. Batın diyarı olan bu konumda nefs orduları, zahir diyarına oranla daha büyük bir öneme sahiptir. Orada rahmani ve şeytani ordular arasındaki çekişme ve çatışma çok daha önemlidir. Öyle ki zahiri diyarda görünen çekişme ve çatışmaların yansımalarıdır. Yani şeytani ve rahmani ordulardan biri orada galip gelmiş olur. Bu nedenledir ki ahlak ve sulûk ehli olan büyük şeyhler nezdinde, nefsle cihad büyük bir öneme haizdir. Öyle ki bu makamı bütün mutluluk ve bedbahtlıkların, bütün derece ve kademelerin kaynağı kabul etmek gerekir. Dolayısıyla insan bu cihatta oldukça dikkatli davranmalıdır.

Allah korusun bu konumda rahmani ordular mağlup olup şeytani güçler bu mekânı işgal edecek olurlarsa insan öylesine bir felakete sürüklenir ki, artık onu hiçbir şey kurtaramaz. Şefaatçiler ona şefaat edemez. Allah ona öfkelenir ve şefaatçileri olacak kişiler ona düşman kesilir. Onların öfke ve düşmanlığını da ancak Allah bilir. Cehennemin olanca ateşi, zakkum, yılanlar, akrepler bile onun yanında hiç kalır. Öyleyse ey Aziz! Bir şeyler düşün, çaresine bak, kurtuluş yolu ara ve bul. Allah’a sığın, gece karanlığında ağlayıp yakararak Yüce Allah (cc)’tan, bu nefs cihadında sana yardım lütfetmesini niyaz et ki, böylece inşallah bu savaştan galip çıkasın, kendi varlık memleketini rahmani kılasın, şeytani orduları kovup evi, gerçek sahibine teslim edesin.

Bilinmelidir ki, nefsin birinci makamı ve en aşağı makamı zahiri ve dünyevi konumudur. Ki onun gaybi nur ve yansıması, şu duyumsanır bedene, zahiri bünyeye aksetmiş ve ona arızi bir canlılık kazandırıp harekete geçirmiştir. Beden onun savaş meydanı, zahiri güçler onun askeridir. Yedi iklimine (Kulak, dil, göz, karın, ferc, el ve ayak) egemen olan nefs, bunu vehim sayesinde gerçekleştirir. Çünkü vehim, nefsin zahiri ve batıni güçlerinin sultanıdır. Dolayısıyla eğer vehim, sözü geçen yetilere kendi adına veya şeytan adına egemen olursa bu yetiler şeytanın askeri olurlar. Buna karşılık eğer vehm, adı geçen yetilere akıl ve şeriatın tasarrufu altında yön verirse memleket rahmani olur. O halde büyük cihad olan ve Hak Teala yolunda öldürülmekten daha yüce olan nefisle cihad bu makamda insanı yaratıcının buyruğuna tabi kılması ve iğrenç varlığından arındırmasıdır. Bir hadiste şunlar geçmektedir: Bir seriyyeden sonra Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Küçük cihadı tamamlayan ve kendini büyük cihadın beklediği kişilere aferin!” Denildi ki: “Ya Resulullah! Büyük cihad nedir?” Dedi ki: “Nefisle cihad etmek.” (Kırk Hadis:16)

Bununla beraber Allah-u Teala kendi kudret ve hikmet eliyle gayb aleminde ve nefsin batınında sayısız yararlara sahip bir çok yetiler yaratmıştır ki biz burada sadece üç tanesi üzerinde duracağız. Kuşku, öfke ve şehvet.Alimlerin de ifade ettiği gibi bu yetilerden her birinin bireyin ve soyunun korunması ve dünya ile ahiretin imarı hususunda pek çok yararları vardır. Ama biz şu anda bunun üzerinde durmuyoruz. Uyarı mahiyetinde söylenmesi gereken şey ise, bu üç yetinin tüm iyi ve kötü yeteneklerin kaynağı ve gaybi suretlerin çıkış noktası olduğudur.

İnsanın batıni yapısı ne oranda insani olursa, onun melekuti sureti de o oranda insani olacaktır. Mesela, eğer insan şehvani ve hayvani yetilere sahip olursa (teslim olursa) batıni yapısı da hayvani hükme boyun eğer ve o şekle bürünür. Eğer batınına öfke ve yırtıcılık sahip olursa gaybi ve melekuti yapısı da yırtıcı bir hayvana dönüşür. Eğer kuşku ve şeytanlığa teslim olup hile, sahtekârlık ve gıybete yönelirse o zaman gaybi ve melekuti sureti de şeytanlaşır. Kimi zaman melekuti yapı iki veya daha fazla yetinin terkibinden oluşur. Ki kendine has, dünyada eşi-benzeri bulunmaz vahşilikte bir canavara dönüşür.  Allah’ın  elçisinden şöyle rivayet edilmektedir.

“Bazı insanlar kıyamet günü maymun ve şempanzeleri bile aratacak çirkinlikte haşr edileceklerdir. (Kırk Hadis S:30)

NEFSİN AFETLERİ
Nefsin afetleri sayılmayacak kadar çok ve iç içedir. İnsan dünyalık bir afet ile karşılaştığında bunun üstesinden gelmek için çok yollar bulur. Dost, yardımcı ve arkadaş temin eder.  Böylece  dünyevi afetten  kurtulur.  Ancak nefsin afetleri öyle bir memleketi tahrip etmektedir ki orada güzel ve salih amelden başka hiçbir yardımcı bulunmaz. Evvela aklımıza ve gönlümüze nefsin yol açacağı tahribatları öğretmeliyiz ki şiddetli bir şekilde ondan kaçınsın ve tamamıyla tehlikesini idrak edebilsin. Bunun için nefsin yol açacağı tehlikeleri gelecek sayımızda inşaallah anlatmaya devam edeceğiz.

İnzar Dergisi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu
Kurban edilen hayvan kanının alna sürülmesi doğru mudur?
Namazda gözleri kapatmak mekruh mudur?