“Gözleri açık ama gönülleri uykuda nice insanlar var.”[1] Gözleri açık çünkü dünyayı görüyorlar, meslek erbabı olmuşlar, kültürlenmişler, bilgilenmişler, ama hakka-hidayete gelince, gönül gözleri yoktur. İlahi hidayetten ve sevgiden yoksundurlar, ey nefsim!
“Çok konuşma! Çünkü çok konuşmanın çoğu senlik, benlik davasıdır.”[2] Ya da adam alt etme davasıdır. Hiçbir gerçek akıllı, çok konuşmamıştır. Çünkü söz uzayınca artık muhatabını iknadan ziyade: “Bakın ben bilgiliyim, ben seni alt ettim…” davası vardır. İknada çok konuşma değil, az ve öz konuşma erdemdir.
“Zahire tapanların kıblesi, kadın yüzüdür.”[3] Bu kıblede zahirden yani görüntüden başka ne var? Sen şehvet ve arzularına aşk adını vermişsin hâlbuki şehvetten aşka giden yol çok uzundur.[4] Aslında senin yaptığına geçici heves yâ da gönül eğlendirme, derler. Aşk ise çok ağırdır. Denizin en altına kadar yol alır, ateşin en hararetli noktasına kadar gider. Sonra mı? Sonrasında âşık insan, aşka yani Allah’a âşık olur. Çünkü aşk duygusunu veren O, sana bu duyguyu tattıran O’dur. Şehvet ve arzular, birer basamaktırlar. Basamaklar basmak içindir, oturup üstlerinde kalmak için değildir.[5]
Bir gün Abdulkadir-i Geylani, gönlünde: “Ey kulum Abdulkadir! Artık sen namaz kılma, zekât verme, oruç tutma. Çünkü seni bu işlerden kurtardım.” sesini işitti ve hemen; “Ey lâin defol git” dedi. Şeytan, “Ey Abdulkadir, sen benim olduğumu nasıl anladın?” Abdulkadir, “Beni ibadetten alıkoyan sesin senden başkası olmayacağını anladım; çünkü ben değil, peygamberler dahi ibadetten affedilmiş, alıkonmuş değildir.” Şu halde ey nefis senin içindeki ibadetleri değersiz gören küçümseyen şu şeytan fısıltılarına ne demeli? Sen niçin bunların kime ait olduklarını sorgulamıyorsun?
“Ey nefsim, nimetler çoğaldı, fakat şükrümüz nerede? Eğer sendeki şükretmek gücü uyudu ise zorla uyandır onu.”[6] Gerçi herkes uyanır ama, bu uyanma cehennem vadilerinde olmasın.
Ey nefis, senin öfke ateşin bu dünyada insan yakardı, diğer tarafta da seni yakar. Ey gönül kıran! Kırdığın gönüller sayısınca ateş de seni yakar. Hiddet anında ağzından zehirli sözler kusardın. Orda yılanlar ve akrepler sana zehir kusarlar.
Hamamlarda nefes almak çok güçtür, harareti seni bunaltır, zor nefes alırsın. Hamam geniş de olsa, dar da olsa bu böyledir. Dünya da bir hamamdır, o halde dünyanın genişliğinden sana ne, sen buradan hayırlısıyla kurtulmaya bak.
“Üzüntünün kaynağı bir şeyler istemendir. Bir şeyler istemezsen üzüntün de olmaz.”[7] Az üzülmek isteyen nefsim, sana güzel bir yol: dünyaya ait yükünü hafiflet. Yani mal, makam, çokça yemek ve içmek gibi yüklerinin çoğunu at. Bak işte o zaman selamete erer, yükün hafifler ve kendini iyi hissedersin. Ey nefis! Çok canın sıkılıyor, daralıyorsun, sebebi senin günahlarındır. Çünkü her günah; vicdan azabı ve huzursuzluk, her günah; gemiyi delen birer mızraktır.
“Sen, eğer içindeki domuzdan bihabersen yol eri değilsin.”[8] Seninle bir yere gidilmez, sana arkadaş olunmaz. Kendinden haberi olmayandan, nasıl yol arkadaşı olunur? Kendini bilmeyen, nasıl seni bilir? İçindeki kötülük tohumlarının farkına varmayan kişinin, hali nicedir?
“Dert sahibi olmadıkça yiğitlerin safında er sayılmazsın.”[9] Dert çekmeyen bir kadınla izdivaç edilmez. Dert ehli olmayan nefisler, savaşta savaşmak için değil, kaçmak için vardırlar. Hüzünlü ol, gönlü yaralı ol ve dertli ol. Çünkü zevk ehli bir kişinin, İslam için uğraşan insanlar arasında olması, fıtrata terstir.
“Eğer tuttuğun nafile oruç herkesi kırmana sebep oluyorsa onu bozman daha evladır.”[10] İbadetler hakkıyla icra edilmezse, haksızlığa ve haksızlara alet olurlar. İyiliklerini anlatman da gizli bir riyadır. Anlatacaksan meseleyi başkalarının üstünde anlat, başkalarını misal ver. Kişinin kendi erdemlerini ve hayır yâ da hasenatlarını anlatması, makbul değildir.
İslam’a ve Müslümanlara yük olma, tersine yük al. Hep Müslümanlardan bir şeyler bekleme, onlara sorunlar yumağı olup, onları sorunlarınla uğraştırma. Olacaksan, yükü çeken ol, yüke el atan ol, ele el veren ol.
“Şahsa değil hataya nişan al.”[11] Konuşurken “şu böyledir, şunlar şu, cemiyetler bu” deme. Hataları nişan alıp, oklarını o hatalara fırlat. “Zeyd, kibirlidir,” deme. “Kibir bir puttur” de. “Putları yıkmak gerek” de.
“Okuduğun kitaplar, devam ettiğin nafileler, seni aldatmasın.”[12] Amellerine güvenme, onlarla, böbürlenip, onlarla yatıp kalkma. Yaptığın ibadetler, seni cehd etmekten, cihad etmekten soğutmasın. İslami taatları, birbirlerine düşman gibi görme. Yaptığın ibadetleri basamak bilip “başkalarından boyum daha üst” deme.
“Şeytan, hata yapmakla şeytan olmadı, hatayı savunmakla şeytan oldu.”[13] Hatayı kabul etmek insan işidir, hatayı savunmak şeytan işidir. Yanlışı yapan kendine zulmeder, yanlışı savunan hakikate zulmeder.[14]
Evini Dar’ül İslam yap, ondan sonra işe koyul/konuş, çalış ve çabala. Çünkü durgun su; solucan yetiştirir. İslam için çalışmayıp, hep evlerinde oturanlar gibi.
Senin bir hatan da şu: Düşünmeden öğreniyorsun. Bu faydasız bir iştir. Öğrenmeden düşünmekle de tehlikeli bir işe girişiyorsun. Bil! Bildikten sonra yorum yap. Bilmeden, tanımadan yorumlara girme. Hem bu hakkaniyete de uymaz.
Sen hedefi olmayan bir gemisin. Şunu bil ki hedefi olmayan bir gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez. İsterse bu rüzgâr; peygamber rüzgârı olsun. “Hayatın da, ölümün de, salâtın da, ibadetin de yalnız Allah için olsun”
Ey nefsim, sen yükseldikçe (ters orantılı olarak) gönlünün alçalması lazım. Ama ne çare, sen yükseldikçe, senin gönlün de yükseliyor, kibirleniyorsun.
“İşlemeyen demiri kendi pası mahveder.”[15] Evinde oturup, iyilik taslayan bir Müslüman ancak kendi tembelliğinde helak olur. Tembelliğin sularında nice insanlar boğulmuştur.
“Dikkat et! İyiliğin bilgisine sahip olmayana bütün diğer bilgiler zarar veriyor.”[16] Kulluk bilgisini taşımayanların, vahiy ve sünnet ilmini bilmeyenlerin, her türlü fen yâ da teknikleri, ancak onları azdırıyor. Yoksa Amerika niçin azmıştır?
Ey Nefis! Sen ilk önce kendine hâkim ol. Sonra başkalarına hâkim olmaktan konuşursun.[17] Nefsine kul ve köle olanların, hâkimiyetten bahsetmesi abestir. Nefsine hâkim ol, söz! Sen cihana hakim olursun.
“Kur’an okuyan kişi Allah’la konuştum dese yalan söylemez.” (Hadis) Öyleyse sık sık Allah’la konuşmalı, gece karanlığını bu konuşmalarla aydınlatmalı, zifiri sessizliği vahyin sesi ile bozmalı.
Hakkın hatırı için nefislerinin hatırını kırmak, doğruyu ve Allah’ı araştıranlar için şarttır. Nefsinin hatırını, isteklerini ve dürtülerini kontrole almadan; “Ey mutmain olmuş nefis!” ayetinin sırrına ve mazhariyetine ulaşılmaz. Allah’ın hatırı, nefsinin hatırından önde olmalı.
Kendini herkese uydurmak için yontmaya çalışanlar, yontula yontula onlardan bir şey kalmaz. Müslüman olanın, olmayana benzemeye çalışması, fakirin zengin taklidi, onurlu insanların onursuz ve aşağılık insanlara özenmesi, kapalının açığa imrenmesi, onların kendi özlerini bitirmeleri demektir. Müslümanların sorunlarının en önemlilerinden biri; kendi gibi olmamak, özleri gibi davranmamak ve kendilerinden olmayanlara özenmektir. Nice insanlar, başkalarına özenirken, kendi yürüyüşlerini unutmuşlardır.
“Metodlu çalış. Çünkü nice metodlu topallar metodsuz koşanları geçmiştir.”[18] Allah “Bu benim dosdoğru yolumdur, ona uyun” derken, bizi yola yani kurallı ve sistemli olan yola çağırmaktadır. Metodlu çalışmada; sistem vardır, kontrol vardır ve en önemlisi de başarı vardır. Kâinatı ayakta tutan da sistem, metot ve kontrol değil midir? Bir de tedbir ehli ol. Çünkü “takdir-i Huda, tedbire âşıktır.”
“Ruh gurbettedir, beden ise kendi memleketindedir. Allah’ım! Garip, mahzun ve vatanından ayrı düşmüş olan ruha acı, merhamet et.”[19]
Selam ve dua ile.
İnzar Dergisi
[1] Mevlana
[2] Mevlana
[3] Mevlana
[4] Mevlana
[5] Mevlana
[6] Mevlana
[7] Mevlana
[8] F.Attar
[9] F.Attar
[10] Molla Cami
[11] M. İslamoğlu, Ne yapmalı S.126
[12] A. Azzam
[13] M.İslamoğlu, Tavsiyeler
[14] M. İslamoğlu,Ne yapmalı S.130
[15] Hint Sözü
[16] Montaigne
[17] Konfiçyus
[18] Francis Bacon
[19] Mevlana