Hem Kürt hem Müslüman olunur mu? Olunur. Hem Türk hem Müslüman olunur mu? Olunur. Hem Kürt hem kâfir olunur mu? Olunur. Hem Türk hem kâfir olunur mu? Olunur. Ama hem Kürt hem Türk olunmaz. Hem Müslüman hem kâfir olunmaz.
Tarihte dinlerin çatısı altında çok sayıda ırkın birleştiğini, ya da farklı ırkların dinsizlik çatısı altında birleştiğini biliyoruz. Irkları farklı olsa da aynı dine mensup olanların birbiriyle çatışması kardeş kavgası olarak kabul edilir. Ancak dinleri farklı olup ırkları aynı olanların çatışması kardeş kavgası olarak nitelendirilmez. En azından Müslümanlığa göre bu böyledir. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında baba-oğul veya kardeşlerin karşı karşıya gelmesinde bir tuhaflık görülmemiştir. Aksine gayet normal karşılanmıştır.
Zamanımızda bu kaideyi tersine çevirme çabaları görülmektedir. Aynı ırkın çatısı altında farklı inançlara sahip olanları birleştirme çabaları. Göründüğü kadarıyla belli oranda bir başarı da elde edilmiştir. Irki hassasiyetlerini önceleyen bir Müslüman ile bir dinsiz, deist ya da ateist rahatlıkla birlikte hareket edebiliyorlar. Aynı çatı altında namaz kılanlar olduğu gibi namazla alay eden, İslamiyet’in ırklarına zorla dayatıldığını asıl dinlerine dönmeleri gerektiğini savunanlar da vardır. Yani açıkçası biri ırki değerleri dâhil her şeyini dinine feda ederken diğeri dini değerleri dâhil her şeyini ırkına feda edebiliyor. İşte bu farklı yaklaşımlar nedeniyle açıkça ifade edilmese de taraflar birbirleri ihanetle suçlamaktadırlar. Bir taraf karşısındakini ırkına ihanetle suçlarken diğer taraf dinine ihanetle suçlamaktadır. Bunlardan hangisi haklı derseniz, hemen neye göre haklı diye sormak lazım. Hakkın ölçüsü ne olacak. Herkesin haklılığı kendi bakış açısına ve değer ölçülerine göre değişir.
Irkını önceleyen bir Müslüman kendi ırkından olma şartıyla bir İslam düşmanın önderliğine itiraz etmez. Dinini önceleyen biri de önderinin kendi ırkından olması şartını aramaz. Önderliğin asli şartının takva olduğunu düşünür. Müslümanlar için İsra Suresi’nin 71. ayeti konumuz açısından oldukça dikkat çekicidir: “Bir gün bütün insanları önderleriyle beraber çağırırız. O gün kitabı sağından verilenler, işte onlar kitaplarını okurlar. Onlara kıl kadar haksızlık edilmez.” Abdestli, namazlı, hac farizasını ifa eden bir Müslüman namaz kılmayan birinin önderliğinde huzura gitmeyi nasıl göze alır. Acaba bu ayetten habersiz midir? Ayet-i kerimeyi öğrenince önderleri hakkında fikrini değiştiren olur mu, bilemiyorum. Ancak insanların bu gibi içeriğe sahip ayetlere göre hayatlarını düzenlemesi doğrudan ahirete imanlarıyla alakalıdır.
Bu ayet-i kerime ırkını önceleyen Müslümanlar tarafından bilinmiyor mu? Yoksa bilinmezden mi geliniyor? Açıkçası bir fikrim yok. Ancak bunların Kur’an-ı Kerim’de en iyi bildikleri ayet-i kerime Hucurat Suresi’nin 10. ayetidir: “Mü’minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun. Umulur ki böylece siz rahmet olunursunuz.” Özellikle ayetinin “Mü’minler ancak kardeştir” kısmını kendi ırklarının sömürülmesine yönelik bir komplo gibi algılanıp ifade edilmesi oldukça yaygındır. Dindar olarak temayüz eden insanların bu ayete muaraza etmesi şaşırtıcıdır. Bazı müminlerin kardeşlerine karşı kardeşlik hukukuyla örtüşmeyen davranışlarda bulunması neyi gerektirir? Ayet, açıkça müminlere yol gösteriyor: “Kardeşlerin arasını düzeltin.” Ancak ırkını önceleyen Müslümanlar uygulamalarıyla adeta bu ayeti inkâr ediyorlar, mümkün olsa Kitaptan çıkartmaya çalışıyorlar. “Ümmet” kelimesi, bu tiplerin en çok nefret ettikleri kavramdır. Genellikle “ümmet” kavramını hafife alır istihza konusu ederler.
Irkınızdan olmayan müminleri kardeş kabul etmemek, ümmet kavramından nefret etmek, ırkçılığı çağrıştırmıyor mu? Bunların en nefret ettikleri konulardan birinin de “ırkçılıkla” itham edilmeleri olduğunun farkındayım. Ama bildiğimiz kadarıyla ırkçılığından şüphe edilmeyenler de biz ırkçıyız demiyorlar. Aksine ırkçılığa karşı olduklarını söylüyorlar.
Bu konuyu ele alış nedenim mümin kardeşlerime uyarı maksatlıdır. Irk çatısı altındaki Müslüman olmayanlara bir diyeceğim yoktur. O onların tercihidir. Muhataplarıma yönelik böyle uyarıların aksi tesir yapacağını da düşünmüyor değilim. Birilerinin nasırına basıldığının farkındayım. Ancak ben hesabımı Rabbime vereceğimden endişeye mahal yoktur.