Resulullah (s.a.s)'ıncâriyesiMeymune (r. anhâ): "Ey Resulullah! Bize Mescid-i Aksa hakkındaki hükmün ne olduğunu bildir" dedi. Resulullah (sas) da şöyle buyurdu: "Oraya gidin ve içinde namaz kılın. Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin…
Nurettin Zengi, muttaki, muhlis bir komutan. Yüreği Kudüs için atan bir Kudüs aşığı. Mısır, Suriye, Filistin topraklarını fethederek ümmetin dağılan birliğini tesis eder. Birliğin Kudüs'ten geçtiğini bilen ferasetli bir devlet adamı. Yüzünü Kudüs'e çevirir. Müslümanların her daim Kudüs ile rabıta kurup hemhal olmaları için ahşaptan bir sanat harikası minber yaptırtır. 12 bin parçadan oluşan bu minberin yapımı tam beş yıl sürer.Buna ‘Kudüs Minberi' adını verir. Kudüs fethedilecek ve minber Halep'ten alınıp Mescid-i Aksa'ya konulacaktır. Bu minber Halep'te tam 20 yıl bekler. Kudüs'ün fethi ve bu minberi Mescid-i Aksa'ya koyma Nurettin'e nasip olmaz ama öğrencisi ve varisi Selahaddin'i Eyyubi'ye nasip olur…
…
Şarkın en sevilen komutanı Selahaddin-i Eyyubi, Kudüs'ü fethetmeden 5 yıl önce Diyarbakır'a gelir. Diyarbakır'ıno nurlu anneleriSelahaddin'in Kudüs aşkını ve mücadelesini duymuşlardır. Gelip onu ziyaret ederler. Kendisine bir emanet vermek istediklerini, ancak bu emanete sahip çıkıp çıkamayacağını da sorarlar. Selahaddin,‘evet' ve ‘hayır' cevabından önce emanetin ne olduğunu sorar. Diyarbakırlı annelerimiz, bir yıldır Diyarbakır'ın en güzel güllerini toplayıp gül suyu elde ettiklerini ve Kudüs'ü fethetmesini ve Mescid-i Aksa'yı bu gül suyu ile yıkamalarını isterler.
Selahaddin, bu şartla gül suyunu emaneten alır. Tam beş yıl boyunca şişeler içerisindeki bu gül sularını yanında saklar. Kudüs'ü fethettiğinde Mescid-i Aksa'yı bu gül suyuyla yıkatır ve her tarafına sürer. Ardından tarihi şu sözleri söyler: Beni, Kudüs'ü fethetmeye sevk eden en büyük etkenlerden bir tanesi Diyarbakırlımübarek kadınların bana vermiş oldukları o gül suları olmuştur.”
…
14 Mayıs 1948, Siyonist israil devletinin kuruluşunun ilanı ve Müslümanlar açısından Büyük Felaket'in(Nekbe)69. Yılını geride bırakıyoruz. Bu günle Siyonizm, ümmetin bağrına bir hançer gibi saplandı. Kudüs'ün işgalini ve ümmetin pür melal halini beraberinde getirdi.
Kudüs gidince ümmetin özgürlüğü ve izzeti gitti. Zayıf ve birlikten yoksun ümmet, birbirleriyle uğraşır bir hale geldi. 69 yıldır ne Kudüs işgalden kurtulabildi ne de ümmet özgürlüğüne kavuşabildi.
Kudüs'ün fethi, öncelikle zihinlerde, gönüllerde yer edinip neşvünema bulmalı. Bu aşk ve istek kendini hayatın her alanında gösterip pratiğe geçirmeli. Kudüs, sadece hayallerde ve sloganlarda değil, Selef-i Salihinin yaptığı gibi kadınıyla-çocuğuyla, yaşlısıyla-genciyle o mübarek mekânla güçlü bir rabıta kurulmalı. Sanat ve zanaatımızda, dilimiz ve duamızda, sevgi ve kavgamızda, ninni ve ağıtlarımızda, sevinç ve üzüntümüzde… kısacası her zaman ve mekânda kendini bariz bir şekilde göstermelidir. Kudüs aşkı ve mücadelesi ne zamanki minber ve gül kokularına, yağ ve şamdanlıklara inerse işte o zaman Nekbe ve felaketler sona erecek, Kudüs ve ümmetin özgürlüğü yaklaşacaktır biiznillah…