Meclis grubunda Atatürk'ün İsmet İnönü'ye gönderdiği yazıyı okuyan Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün Orman Çiftliği'ni hazineye bağışladığını söyledi. Atatürk'ün “Gerekirse bu millete canımı veririm” dediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, Orman Çiftliğinin Atatürk'e kimden miras kaldığı ile ilgili bir açıklama ise yapmadı. Kılıçdaroğlu, tepkisini şöyle dile getirdi. “Diyanet Vakfı, camilerde hutbe indiriyor, güzel bir şey yapıyor. Ama bir şeyi yapmıyor, en azından Atatürk'e bir rahmet okutur insan. Canımı veririm diyor Türkiye için ve siz onu görmezden geliyorsunuz.”
Kemal Bey'in yine dersini iyi çalışmadığı belli oluyor. “Hatim indirme”den yola çıkıp “Hutbe indirildiğini” iddia ediyor.
Gelelim rahmet okutulması ya da okutulmaması meselesine.
Gelenekte, Peygamber, dört halife ve Peygamberin torunları için isim vererek dua edilir. Osmanlı döneminde ise padişahların isminin zikredildiği söylenir.
Mustafa Kemal, hem halifeliği kaldırmış, hem de dini değerlerden soyutlanmış laik bir devlet kurmuştu.
Eğitim, kültür, hukuk ve yaşam tarzında batının taklit edilmesini istemiş, şapkaya karşı çıkan alimleri idam ettirmişti.
Şimdi bu yaptıkları ortadayken dini mekânlarda Atatürk'e rahmet okutulmasını istemenin mantıklı bir tarafı var mı?
Atatürk'ün neredeyse her gece içtiğini söyleyen tarihi kaynaklar var.
Bırakın da ona yoldaşları ve dostları rahmet okusunlar.
Ki zaten yazdıkları ile kendilerini aşmışlar Atatürk'ün dostları.
Aşağıdaki örneklere bakın ve nasıl yeni bir dinin oluşturulduğunu görün.
Behçet Kemal'in “Atatürk'e ezan” şiiri.
Atatürk ekber!/ Atatürk ekber!/ Ancak O var Atatürk!/ Evliya odur,/ peygamber odur,
Yine Behçet Kemal'in yazdığı bir “Mevlid” var ki, aslında her şeyi anlatıyor.
Okuyacaklar için peşin bir “estağfirullah” çekelim.
Geçti böyle nice ay, nice sene,
Vakt erişti bin sekiz yüz seksene
Ger dilesiz, bulasız oddan necat,
Mustafa-yı ba-Kemal'e essalat!”
Şair Halil Bedii Yönetken ise Atatürk'e olan bakış açısını böyle aktarmış:
“Tanrı gibi görünüyor her yerde
Topraklarda, denizlerde, göklerde
Gönül tapar, kendisinden geçer de
Hangi yana göz bakarsa: Atatürk”
Peki, tüm bunlar ortadayken ne yapmak istiyor Kemal Kılıçdaroğlu?
Atatürk'ü dini alana çekerek Ak Partinin İslamizasyon politikalarına bilmeden hizmet mi ediyor?
Atatürk'e rahmet okunmasını istemekle hutbelerde yeniden devlet büyüklerine atıfta bulunmanın ve rahmet okumanın önünü mü açıyor?
Ve tüm bunlara rağmen neden Kemalistlerden ciddi bir eleştiri gelmiyor?
Sanırım bu konuda kimse net olarak bir şey söyleyebilecek durumda değil.
Kemalizmin en güçlü olduğu yerin TSK olduğunu, ordunun ise fonksiyonel olma özelliğini kaybettiğini ve bundan dolayı da sessiz kaldığını düşünen bir kesim var.
CHP içerisinde E. Ü. Tarhan'ın istifasından sonra klasik Kemalistlerin büyük oranda tasfiye edildiğini, seçimlerde aday gösterilmeyeceklerini, böylece Neo Kemalizm ile yola devam edileceğini düşünen bir kesim de var.
Her iki görüşte de haklılık payı var.
Bunların da ötesinde mevcut hükümetin Atatürk'ü gündem etmeyerek ya da tarihte farklı olayları fazla büyüterek unutturmaya çalıştığı iddiası da yabana atılmaması gereken bir şey.
Mesela bu seneki Çanakkale etkinlikleri…
18 Mart 1915 tarihi Türkiye Cumhuriyetini değil Osmanlı dönemini anlatıyor.
Çanakkale etkinliklerinin görkemli bir şekilde yapılması tümüyle Atatürk'ün ön planda tutulduğu cumhuriyet döneminin unutturulması çabası olabilir mi?
Hedef 2023 derken kast edilen de 2023'te Türkiye Cumhuriyetinin cenaze törenini mi yapmaktır?
Şimdi Kılıçdaroğlu'nun sözlerini tüm bu anlattıklarımızı göz önünde bulundurarak bir daha okuyun.
Kılıçdaroğlu'nun aslında Atatürk'ü farklı bir zeminde konuşarak unutturmama gayretinde olduğunu söyleyebilir miyiz?
Neo Kemalizm farklı yöntemler kullanıyor.
Bu ideolojiyi konuşmaya devam edeceğiz.