Nevroz, baharın gelişini haber veren yeni gün demektir. Bunun Türkçesi, yeni gün, Arapçası ise yevm-î cedittir.
Yenilik yani tecdit, insanın sevdiği bir şeydir. Fakat bunun mahiyetini bilmek konusunda ciddi bir birikim ve hikmet sahibi olmak gerekir.
Kuran-ı Kerim, yeni bir dirilişten yani, “halk-ı ceditten” şüphe içinde olanların şöyle dediklerini buyurur, “Biz, bir kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi, yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?(İsra:49). Buna göre “Nevrozu” “yeni günü” “yevm-i cedidi” ne dersek diyelim önemseyenlerin öncelikle yeniden yaratılışa inanmaları gerekir. Eğer bu bir ibret vesilesi olması amacıyla anılacak bir gün olarak seçilirse biline ki bunda hiçbir sakınca yoktur. Çünkü Kur'an-ı Kerim, Biliniz ki Allah yeryüzünü ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.(Hadid:17) buyurur. Kışın öldükten sonra baharda yeryüzünün yeniden dirildiğini müşâhede ederek bundan ibret almak ayette de buyrulduğu üzere Allah'ın ayetleri üzerinde tefekkür etmektir. Akıl sahibi olmaktır. Buna göre Nevroz konusunda şu hususlara dikkat etmek gerekir
-Nevrozu, öldükten sonra Allah'ın (c.c.) yeryüzünü diriltmesini bir ayet olarak görüp müşâhede etmek
-Bunu ahiretin ve yeni bir yaratılışın bir ayeti olarak görüp, buna göre hesap gününe inanmak
-Bunu bir bayram olarak değil, ibret günü olarak görmek
-Bunun kaynağını İslam dışında görmemek
-Nevroza bir kutsallık atfetmemek
Böyle olduktan sonra Nevrozun bir ibret günü olarak seçilmesinde hiçbir beis yoktur. Ama bunun dışında bu güne farklı bir mana ve kutsiyet atfetmek kesinlikle caiz değildir.
Nevroz yeryüzünün yeşermeye başladığı gün olarak tespit ediliyor. O zaman yeşilin ve yeşermenin sır ve hikmetini bilmek gerekir.
Yeşil renk, sarı ile mavinin karışımından elde edilir. Sarı renk ışığın rengidir. Mavi ise göğün rengidir ve bu nedenle sonsuzluğu, yüceliği, azameti temsil eder.
Sarı renk ışığın, Mavi ise göğün dolayısıyla hikmetin rengidir. Yeşil, sarı ile mavinin karışımından elde edilir. Sarı renk ışığın rengidir ama o renk mavi ile karışmazsa cılız kalır ve hem de bir başına yeşili meydana getiremez. Diğer bir ifadeyle kaynağı mavi-gök olmayan sarının(ışığın), yeşilliği yani bereketi, huzuru temin etmesi mümkün değildir.
Yeşil sarı ile mavinin karışımıdır. Sarı aynı zamanda kokunun ve takvanın rengidir. Çünkü korkan insan sararır. Nitekim Kürtçede de “şin” lafzı hem yeşil renk hem de “yas ve hüzün” manasındadır. Bu da yeşil renkte saklı olan sarının boyutunu hikmetli bir şekilde ifade ediyor. Yani yeryüzü “şin-yeşil” olmuşsa bunun temel sebebi takva ve vahiydir. Aksi takdirde yeryüzü yasa bürünerek “şin” olur. İnsan haddini bilerek sararacak, hidayeti gökten alacak bu ikisi bir arada olunca insan yeşerir. Hidayet bulur. Bu nedenle, “Kur'an ancak muttakilere hidayettir”(Bakara:1). Buna göre muttakiler sararak vahyi karşıladıkları için vahiy onları yeşertir. Nevroz gününü bir ibret günü olarak seçenlerin “şin” olmanın sırrını iyi bilmeleri gerekir.
Yeşermek aynı anda hem hararete hem de serinliğe ihtiyaç duyar. Tek başına hararet yeşilliği kurutur. Çer-çöp olmasına sebep olur. Tek başına serinlik de yeşilliğin ortaya çıkmasına yetmez. Demek ki yeşillik için hararet ile serinliğin birlikte olması gerekir. Burada yine gök devreye girer. Gökten inen su ona serinliği sağlar. Gökteki güneş de o harareti verir.
Nevrozda sadece ateş yakarak bu güne bir anlam vermek, yeşilliğin ve yeşermenin tabiatına aykırıdır. Çünkü tek başına ateş yeşertmez, kurutur. İnsanı, alevin babası Ebu Leheb yapar. Bu nedenle Nevrozu bir ibret günü olarak seçmek gerekir. Bunun için de şin halinde olmak ve şîn'in sırrını bilmek şarttır. Aksi takdirde bu güne bir kutsiyet atfederek bu gün ateş yakmak insanın içini karartır. Ona yeşillik vermez aksine Hüzn ü şin verir.