Gaziantep'te, Yurtdışı Filistinli Âlimler Birliği ile Davet ve Kardeşlik Vakfı tarafından "Mescid-i Aksa Ne Durumda" temasıyla bir konferans düzenlendi. Şahinbey Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi'ndeki düzenlenen program, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Programa konuşmacı olarak katılan Yurtdışı Filistinli Âlimler Birliği Başkanı Dr. Nevvaf Tekruri, Mescid-i Aksa'nın son durumu ile ilgili katılımcılara bilgi verdi.
Mescid-i Aksa'nın yıllardır siyonist terör rejiminin esareti altında olduğuna dikkat çeken Tekruri, terör şebekesinin her geçen gün işgalini daha da büyüttüğünü vurgulayarak, Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın özgürlüğüne giden yolda Müslümanların bütün imkânlarını seferber etmesi gerektiğini söyledi.
Mescid-i Aksa'nın, İsra ve Miraç mucizesinin gerçekleştiği mekân, Müslümanların yeryüzündeki 2'nci kıblesi, harem mescitlerin 3'üncüsü, Peygamberler diyarı ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Peygamberlere imamlık yaptığı bir mekân olduğunu vurgulayan Tekruri, bu kadar önemli ve kıymetli bir mekânın bugün siyonist işgalcilerin esareti altında olduğunu söyledi.
"Mescid-i Aksa'nın durumu bugün hiç iyi değil"
Siyonist terör rejiminin Kudüs ve Mescid-i Aksa'da yaptığı zulümleri anlatan Tekruri, "Bugün Mescid-i Aksa'nın durumu iyi değil ve Mescid-i Aksa büyük bir tehlike içindedir. Eğer bugün Mescid-i Aksa iyi bir durumda olsaydı, sömürgenin altında da olsa çok iyi çalışırdı. Ama maalesef Mescid-i Aksa'nın durumu bugün hiç iyi değil. Bugün Mescid-i Aksa halkı, hayatlarında tümüyle hayır ve doğru yol üzerinde değillerdir, ancak işgalci düşmana karşı ve sömürüye karşı sebat, mücadele ve sabırla direniyorlar ve bunun için gittikleri yol hayırlıdır. Mescid-i Aksa iyi bir durumda olmadığı müddetçe ümmetin iyi bir durum içinde olması beklenemez demektir." dedi.
"Müslümanlar Hazret-i Ömer ve Selahaddin Eyyubi gibi Mescid-i Aksa'ya sahip çıkmalı"
Müslümanların Hazreti Ömer ve Selahaddin Eyyubi gibi Mescid-i Aksa'ya sahip çıkmaları gerektiğini dile getiren Tekruri, "Hazret-i Ömer (Radiyallahu Anh), Ebu Ubeyde bin Cerrah'a (Radiyallahu Anh) 'Biz, bugün Mescid-i Aksa'yı kabilemizin, topluluğumuzun veya ırkımızın gücü ve izzeti ile fethetmiyoruz, bilakis Allah'ın bize bahşettiği İslam'ın gücü ve izzetiyle bu toprakları fethediyoruz." hatırlatmasında bulundu.
Haçlıların işgali sırasında, değişen rivayetlere göre, 10 bin ile 100 bin arası bir Müslüman topluluğunun Mescid-i Aksa uğruna kanlarını akıttığını hatırlatan Tekruri, "İşte o zaman Hazret-i Ömer'in (Radiyallahu Anh) bahsettiği bu durum yine gerçekleşti. Ümmet dine sarıldığı zaman Selahaddin Eyyubi geldi, Müslümanların saflarını fitne ve fesatlardan, yanlış düşüncelerden arındırdı, Mısırı Şam'la birleştirdi ve Mescid-i Aksa'yı yeniden kurtardı, tüm kirlerden temizledi." ifadelerini kullandı.
"Mescid-i Aksa 50 yıldır yanıyor"
"Ümmet yeniden parçalandığı ve ırkçılık bayraklarını sallandırmaya başladığı zaman Türk, Kürt, Arap… işte bunun sonucunda ilk kaybettiği şey Mescid-i Aksa oldu." diyen Tekruri, "Filistin 100 yıldan fazladır ümmetin elinden alıkonmuştur. 1917'nin Kasım ayında Filistin ve Kudüs, Osmanlı'nın elinden alındı. Nüfusun yüzde 2'sini bile oluşturmayan Yahudilere verilmek üzere İngilizlere teslim edildi. İşte o günden bugüne Mescid-i Aksa iyi durumda değil. Yahudilerin Mescid-i Aksa'yı işgalinden 2 yıl sonra yani 1969 yılında, deli olduğu söylenen bir Yahudi işgalci tarafından Mescid-i Aksa 50 yıl önce ateşe verildi. 50 yıl önce yakılan bu ateş hala sönmüş değildir. Ateş halen tutuşmaya devam etmektedir. O günlerde ateş küçücük bir kıvılcımdı. Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi'nin Mescid-i Aksa'nın içinde bulunan minberleri de bu ateş sonucu yandı, büyük zarar gördü. Ateşi yakan kişinin deli, aklını kaybetmiş, kanunlara aykırı davranan bir anarşist olduğunu söylediler ve yakaladılar ancak deli olduğu için tekrardan serbest bıraktılar." ifadelerini kullandı.
"Mescid-i Aksa'yı birçok yoldan işgal etmeye başladılar"
Tekruri, "İşte o günden bugüne; Mescid-i Aksa'yı bitirmeye çalışıyorlar, kalplerimizden Mescid-i Aksa'nın değerini, kutsiyetini çıkarmaya ve değersizleştirmeye çalışıyorlar. Yine bu yaktıkları ateşle Mescid-i Aksa'nın duvarlarını yıkmayı, yerle bir etmeyi ve yerine de saçma safsata bir yapı yapmayı hedefliyorlar. Dün o ateşi yakanların başında işgalci israilin lideri Şaron vardı, bugün ise Netanyahu, parlemento üyeleri, milletvekilleri, hahamlar, bakanlar var ve Mescid-i Aksa'yı her gün kirletmeye çalışıyorlar. Mescid-i Aksa her gün kirletiliyor, tahrip ediliyor. Daha önce bu kirli ve necis insanların mescide girişleri belli aralıklarda oluyordu ve bu girenlerin ise anarşist olduğu söyleniyordu ama şimdi mescide artık liderler, askerler, komutanlar girmeye başladılar." şeklinde konuştu.
Tekruri, "Bugün işgalcilerin Mescid-i Aksa'ya saldırıları şekillendi, birçok yoldan işgal etmeye başladılar. Mescid-i Aksa işgal edildikten 2 ay sonra bu işgalci Yahudilerin kalıntılarını bulma bahanesiyle de mescidin altında tüneller kazılmaya başlandı. Bir süre sonra hiçbir şey bulamayınca artık dışarıdan getirdikleri bazı İbranice yazılmış taşları oraya saklamaya ve daha sonra da sanki yeni bulunmuş gibi çıkarmaya başladılar. Şu an bazı bölgelere ve köylere gidiyorlar. Yer altına kendileri ile getirdikleri, kendilerinin yaptığı üzerinde İbranice yazıların bulunduğu taşları saklıyorlar ki bir süre sonra orada kazı çalışmaları başlatıldığında ise bu toprakların kendilerine ait olduğunu, bu şekilde sahte delillerle de delillendirmeye çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.
Mescid-i Aksa, Filistin ve Beytü'l Makdis meselesinin gündemden düşmemesi ve her ay farklı konularla işlenmesi gereken, bütün Müslümanlar için çok önemli bir mesele olduğunu ifade eden İHH Doğu ve Güneydoğu Bölge Koordinatörü Barış Oktay da Filistin ve Gazze'nin bu meselenin bir parçası olduğunu belirtti.
Mescid-i Aksa, Filistin ve Beytü'l Makdis meselesinin sadece Arapların meselesi olmadığının da altını çizen Oktay, bu meselenin tüm Müslümanların meselesi olduğunu vurguladı.
Mescid-i Aksa'nın Müslümanların ilk kıblesi olduğunu da hatırlatan Oktay, Mescid-i Aksa başta olmak üzere Filistin ve Beytü'l Makdis'in öneminin hiçbir zaman değişmediğine işaret etti.
İLKHA