Gazetemizin 5. yılına girdiğinden hepinizin haberi olmalı. Yıllar su misali akıyormuş meğer. İlk açılış günlerini ve telaşını hatırlıyorum da gelinen bu günlere Allah’ın inayeti, kardeşlerin gayreti, ihlası ve özverileriyle geldik.
Camia olarak sesimizi kitlelere ulaştırmakla, mesajımızı insanlara vermekle yükümlü ve sevdalıyız. Zorluklar, eziyetler, imtihanlar ve bizden öncekilerin başına gelenlerin bizim başımıza gelmesi elbette kaçınılmaz. Lakin her çilenin bir güdüleme olduğunu, yeniden bilenme anlamına geldiğini unutmamalıyız. Bu açıdan basın camiasında yaşadığımız zorlukların; gayreti, azmi ve ihlası perçinlediğine çok kez şahit olduk.
Dedim ya, dört yıl önce gazeteyle hizmet düşüncesindeyken titizliği, doğruluğu, üstleneceği misyonun temsiliyet noktasını ve takip edeceği politikayı dikkatlice davranarak göstermek/ortaya koymak gerekiyordu.
Basın yayında takip ettiğimiz misyon; Müslümanlar arası ihtilafları gündem etmemek, fitneye sebep olacak girişimlerden kaçınmak, şahıs veya gruplara/cemaatlere dil uzatmamak ve Müslümanların iyiliklerini görmeye çalışmaktır.
Günümüz “Kurtlar Sofrası” ve her türlü ikiyüzlülüğün, fitnenin olduğu bir ortamda bu vasıflarla fisebililah yola devam etmek, gerçekten Allah’ın lütfu ve inayetiyle olsa gerek.
Bu endişeler çerçevesinde adını dahi “doğru” kelimesinden alan, “doğrululuk”un gölgesinde büyüyen gazetemiz için zorlu ve çileli yol alış başladı. Kimi zaman teknik, kimi zaman maddi, kim zaman haber noktasındaki imkansızlıklarımız konusunda en alttan en üste kadar tüm çalışanlar, hatta harici destek verenler de dahil adeta herkes yırtınıyor, üstün bir performans gösteriyordu.
Nitekim kararlaştırıldığı üzere Cuma günü piyasaya sürülen ilk baskı somut bir gayretin elde olmasıyla yüzlere yansıyan sevinç görülmeye değerdi.
Elbette teşvik edenler olduğu gibi bu gayretin devamlı olamayacağını, birkaç sayı sonra söneceğini söyleyenler de vardı. Nitekim ziyaret edilen bir muhterem zat, bu girişime inanmayıp “On sayı devam ederseniz, beni ziyaret edin” diye işin zorluğuna işaret etmişti. 11. sayıyla ona gitmek nasip olmuştu ya, Allah’a şükrettik.
Şu unutulmamalı ki; bir girişimde teknik ve dâhili unsurlar/elemanlar, kendi bağrınızdan olmadıkça bu aşk, bu sevda ve bu kervan yürümez. Zira işini sabah sekiz, akşam beş anlayışıyla bir memur disiplininde yapmak, ihlas/fedakârlık değildir. 7/24 anlayışıyla çalışanların gayreti hürmetine ayaktayız. Aslolan ‘biz bu işin sahibi değiliz, iş bizim sahibimizdir’ düsturuyla yola çıkmaktır.
Ebetteki işimiz fisebilillah mebni olduğundan iş=hizmettir, topluma hâkim olan cahiliye ile mücadeledir, kalplere ulaşmada İslami sorumluluğumuza binaen “doğru”yu “Doğruhaber”i haykırmaktır. Bizi biz yapan hususiyetler bunlardır/bunlar olmalıdır.
Tüm bunlar olurken unutmadığımız ve her zaman yanımızda hissettiğimiz bir yardım daha var ki; bu da siz değerli okuyucularımızın üstün fedakârlıklarıydı. Kimi zaman arayıp yapıcı eleştirileri, kimi zaman gazetesinde sonuna kadar direten, her türlü olumsuz şartlarda onu dağıtmayı -tehditlere rağmen- cansiperane yapan, abone yapmak/olmak için esnaf esnaf, akraba akraba dolaşan; köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir yol kat eden bu hayırhah girişimlere şahit olduk. Düşünüyorum da meğer bugünlere bu özverilerle geldik.
Unutmadık ve unutulmamalıdır ki; bu çileli yolun iki şeridi var: Bir şeridinde kardeşlerin azmi ve ihlası; diğer şeridinde de sistemin ve müfsitlerin fitnesi…
Şu ana kadar hep böyle devam etti. Allah’a şükür ki azığımız ihlas oldu da fisebilillah “Doğruhaber” yola devam ediyor. Fakat müfsitlerin fitne ve baskılarının durduğu/ duracağı düşünülmemeli. “Doğru” mesajı “Doğruhaber”le vermeye devam etmeliyiz.
Bu uğurda emeği geçen adı zikredilen/edilmeyen herkese şükranlarımızla beraber daha nice “Doğruhaber”li yıllar diyoruz.
Doğruhaber Gazetesi