Velisiz nikâh kıyma, evliliğin geçici bir heves haline getirildiği bu dönemde Müslüman toplumların karşılaştığı en büyük musibetlerden biridir. Konuyla ilgili Efendimiz (aleyhissalatu vesselam)'den rivayet edilen hadislere bakıldığında, nikah akdinde velinin önemini ve velisiz kıyılan nikahların tehlikesini açıkça müşahede edebiliriz. Mesela bu hadislerden iki tanesi şu şekilde varid olmuştur;
Velisiz, nikâh yoktur. (Ebu Dâvud, Tirmizî)
Herhangi bir kadın velisinin izni olmadan nikâhlanırsa, nikâhı batıldır. Ona verdiği mehir, ondan helal ettiğine sayılır. Eğer anlaşmazlığa düşerlerse, sultana yönelsinler. Sultan, velisi olmayanın velisidir. (Ebu Dâvud, İbn Mâce, Dârimî, Müsned, İbn Hibbân)
Bu ikisiyle birlikte rivayet edilen diğer hadisler iyi bir şekilde, şerhleriyle birlikte mütalaa edildiğinde velisiz kıyılan nikâhın geçersiz olduğu sonucuna varılır ki Hanefiler hariç diğer üç mezhebin gittiği görüş bu şekildedir. Bu üç mezhebe göre kadının hiçbir şekilde ne kendisini ne de bir başkasını evlendirme yetkisi yoktur. (El Camî' Fî'l Fikhi'l İslâmî, Abdülkerim Zeydan, Müessesetü'r Risâle 2012 c.6 s.430-460)
Hanefi mezhebinin konuyla ilgili delilleri sırasıyla şu şekildedir;
1- Allah'u Teâlâ Kuran'ı Kerim'de boşanan çiftlerden bahsederken, erkeğin tekrardan eski eşine dönebilmesi için kadının başka bir erkekle evlenmesi gerektiğini emrediyor. (Bakara 230) Dikkat edilirse ayette kadının evlenmesinden bahsediliyor, velisinin kendisini evlendirmesinden değil.. Dolayısıyla veli zorunluluğu yoktur.
2- Yine aynı ayetin devamında (söz konusu şartlar gerçekleştikten sonra) boşanan çiftlerin birbirlerine dönmesinde herhangi bir cünah/suçun bulunmadığı geçmektedir. Eğer veli şartı olsaydı bunların birbirlerine dönmelerinde cünah olacaktı.
3- Aynı şekilde Ahzâb suresinde geçen “mümine kadın kendisini Nebi'ye hibe etmek isterse ve Nebi de bunu dilerse (biz kendisine bu durumu helal kıldık)” ayetine bakıldığında kadının kendisini Allah resulüne hibe etme hususunda inisiyatif sahibi olduğu görülüyor.
4- İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadise göre bir kız Hz Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek, istemediği halde babasının zorla kendisini evlendirmek istediğini şikâyet etti. Bunun üzerine Allah resulü, kendisini evlenip evlenmeme hususunda serbest bıraktı. (Ebu Dâvud) Eğer böyle bir zorunluluk olsaydı, Allah Resulü kendisine böyle bir yetki vermezdi.
5- İmam Müslim'in rivayet ettiği bir başka hadis ise şu şekildedir: “Eyyim (dul kadın) kendisini evlendirme hususunda daha hak sahibidir.” Buradaki delil aklı başında olan kadının, kendisini evlendirme hususunda yetkili olmasıdır ki aynı hüküm akıl baliğ olan bakire kız için de geçerlidir.
6- Kadın akıl baliğ olduğu müddetçe, kendi malında tasarruf hakkına sahip olduğu gibi, hayatının tamamını ilgilendiren evlilik hususunda da yetki kendi elindedir. Zira erkekler için geçerli olan bu hüküm kendisi için de geçerlidir. (a.g.e c.6 s.431 )
Tüm bunlarla birlikte Hanefi mezhebinde muteber olan şöyle bir görüş daha mevcuttur: Baba, gerek denk olma konusunda gerekse mehirle ilgili kızının evlendiği erkeği beğenmezse, fazla gecikmemek şartıyla bu duruma itiraz etme hakkına sahiptir. İtiraz yapıldıktan sonra kız nikahı fesheder. (El İnâye Şerhu'l Hidâye, Ekmeluddin El Bâbertî c.3 s.294)