Yüce Allah’ın kulları üzerindeki nimetleri çoktur, saymakla bitmez. Çok ve bol olan şeyin kıymeti neden bilinmez acaba? Öyle ki, insan bir hayat boyunca bazı nimetlerin varlığından bile haberdar olmayabiliyor. Bir ömür boyu nimetin farkında olmadan yaşamak hazin olduğu kadar düşündürücüdür de.
“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” hadisini doğrulayan bir durum var ortada. Gerçekten insan içinde bulunduğu rahmet ve bereketin farkında olamıyor. Edindiği yapay gündemler onu aldatıp oyalıyor. “Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” (İnsan hafızasının eksikliği ya da sakatlığı; unutmasıdır, unutkanlıktır.)bir hakikat olsa da, insanın bunca nimetlerin farkında olmadan yaşamasını sadece unutkanlıkla izah etmek mümkün müdür? Ortada bir iman meselesi olmalı bence. Evet, iman farkında olmaktır. Bütün iyi şeylerin kaynağı iman olduğu gibi farkında olarak yaşamanın da kaynağı imandır. Ve iman hem dünya hem de ahiret saadetinin yegane sebebidir. Küfür ise nimeti görmemektir, kalp körlüğüdür. Kur’an “onlar kördürler” derken gözleri görmüyor demek istememiştir. Zira Mekke müşriklerinden bu hitaba muhatap olanların gözleri vardı, ama kalp gözleri kördü, görmüyordu. Kalp gözü görmeyince kafa gözünün görmesi bir anlam ifade etmez, bir fayda sağlamaz. Hasılı iman yerlerde ve göklerde olan her şeyi ayet/mucize olarak görmek ve bu sayısız mucizelere, nimetlere karşı şükrünü ifa etmekten aciz olduğunu idrak etmektir. Küfür ise tam bir karanlık ve körlüktür ki, sahibini ne dünyada ne de ahirette saadete ulaştıramaz.
Şayet insan dünyada sahip olduğu o sayısız nimetler ve onların paha biçilmez değerinin bilincinde olarak yaşayabilseydi durumu çok farklı olurdu. Bunca nimet ve ikramın farkında olarak yaşayan insanı hiç bir olumsuzluk yıpratamaz, hiçbir dert ve acı ona ah vah çektiremez. Evet, insana musallat olup hayatını karartan üzüntü ve kederlerin çoğu insanın kendinden alınanlara bedel sahip olduklarının farkında olmamasından kaynaklanır.
Nimetlerin kıymetini bilmek için ille de onların yokluğunu tatmak mı gerekir? Hayır. İslami terbiye ve tefekkür, mümine nimetin farkında olmayı öğretir, öğretmelidir. Buna rağmen mümin onca nimetin farkında olmadan yaşadığında İlahi rahmet onu mahrum bırakır ki aklı başına gelsin de kendisine lütfedilenlerin ne kadar değerli şeyler olduğunu anlasın, idrak etsin. Onun için nimetten mahrum bırakılmak farkında olmayı sağlayabildiyse o da bir nimettir. Kötü olan nimetten mahrum bırakılmak değil, bunun bir ihtar olduğunu anlamamak ve hasıl olan mahrumiyetten bir ders çıkaramamaktır.
Hayatta önemli bir yeri olan büyük nimetlerin çoğu ile her an karşılaştığımız, iç içe olduğumuzdan olsa onların bir nimet olduklarını fark edemiyoruz. Hani çarşı pazarda bolca bulunan malların ucuzlaması, ancak azalınca pahalanması gibi bir durum bu. Oysa bir nimetin değerini bilmek için illaki onun yokluğunu yaşamak mı gerekir? Arada bir üzerimizdeki nimetlerin bir an için yok olduklarını tefekkür etmeli insan. Eline bir asa alıp gözünü kapamalı, çarşı pazarı gözü kapalı dolaşmalı. Elini, kolunu ve parmaklarını kullanmadan bir şeyler yapmaya çalışmanın ne zor bir şey olduğunu denemeli. Bizimle beraber yaşayan her türden özürlü insanların yerine kendisini koymalı ve ne büyük nimetlere sahip olduğunu hatırlayıp hamd etmeli. Ve asla bu sahip olduğu nimet ve bereketin, sıhhat ve afiyetin ebedi olmadığını, her an değişebileceğini asla unutmamalıdır.
Kur’an sahip olduğumuz pek çok nimetin elimizden alınıvereceğini hatırlatır. İşte o ayetlerden bir kaçı:
“De ki: Baksanıza¸ eğer Allah¸ üzerinize geceyi kıyamet gününe kadar sürekli kılsa Allah'tan başka size ışık getirecek ilah kimdir? İşitmiyor musunuz?”
“De ki: Baksanıza¸ eğer Allah¸ üzerinize gündüzü¸ kıyamet gününe kadar sürekli kılsa¸ Allah'tan başka¸ size dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Görmüyor musunuz?“ (Kasas¸ 71-72.)
"De ki: Söyler misiniz¸ eğer suyunuz çekilse¸ size kim bir akarsu getirebilir?“ (Mülk,28)
"De ki: Söyleyin bana¸ eğer Allah işitme duyunuzu ve gözlerinizi alsa¸ kalplerinizin üstüne de mühür vursa¸ Allah'tan başka bunları size getirip verecek ilah kimdir? ( En'âm¸ 46.)
Eldeki nimetlerin daim olmayabileceğinin bilincini taşıyarak yaşamak, eldeki nimetin kıymetini bilmenin, onu değerlendirebilmenin, paylaşabilmenin imkanını da sağlar. Ayrıca sahip olunan nimetlerden mutlu olabilmeyi de kolaylaştırır. Sahip olduğu nimetlerin farkına varması, insanı başkasının elindeki nimetlere göz ve gönül kaydırmaktan da korur.