O âlemlere rahmet olarak gönderildi.
Bir rahmet yağmuru bir Nisan yağmuruydu.
Doğusuna, batısına, sağanak sağanak yağan bir Nisan yağmuru...
Köyleri, kasabaları, şehirleri, ülkeleri berekete boğan bir rahmet...
Dağları, ovaları, yeşilliğiyle örten bir bereket…
Gönülleri fazilet, ahlak, iyilik sevgisiyle yeşerten…
Tıpkı asırlar önce Efendimiz’in (s.a.v) kendi gelişini “Allah`ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim, bol yağmura benzer” deyişi gibi.
Genç, yaşlı demeden her insan, kendi kabiliyeti ve kalbi nispetinde bu Nisan rahmetinden nasibini aldı.
Kurumuş gözlere, katılaşmış kalplere ab-ı hayat oldu.
Onu anmak ve anlatmakla dünya çölleri yemyeşil bir araziye döndü.
Nisan ayı gönüllerde ilim, irfan tohumları yeşertti.
Her evde, tatlı bir sınav telaşı başladı.
Her tarafta Efendimiz(s.a.v) için hazırlıklar başlatıldı.
Siyerler okunuyor, anlatılıyordu. Tatlı bir sınav heyecanı herkesi sarmıştı.
Salâvatlar dağıtıldı, hatimler indirildi, kadınlarımız yemekler yapıp mevlitler okuttu.
Küçük kızlarımız, Neccar oğullarının kızları misali en güzel şiirlerini, ilahilerini Efendimiz (s.a.v)’e sunmak için hazırladılar.
Nisan ayı boyunca dillerde ve gönüllerde hep O vardı.
Nisan ayı bereketinden olsa gerek, rüya âlemi dahi Onunla şereflendi.
İnsanlar, rüya âleminde Onu görme şerefine nail oldukları için mutluluk gözyaşları döktüler.
Manen bir nevi hepimiz Asr-ı Saadete kısa da olsa bir yolculuk yaptık.
Kimi konuşmacı bizi Mekke’ye, kimi konuşmacı da bizi Medine’ye götürdü.
Kimi zaman Efendimizle(s.a.v) Taife’te taşlandık, hüzünlendik; kimi zaman da Bedir’de Onunla beraber sevindik.
Bazen Hz. Hatice’ye misafir olduk.
Bazen de Hz.Aişe’ye konuk…
Bir öğretmen, bir yönetici, bir kumandan, bir eş, bir baba olan Efendimizden (s.a.v) dersimizi alıp geri döndük.
Beyazı, siyahı, Kürdü, Türkü, Zazası demeden İstasyon Meydanında gönüller Onun için attı. Eller Onun için kenetlendi.
Ve şu gerçek tüm dünya Müslümanlarına haykırıldı:
Bugün Efendimiz Muhammed (s.a.v)’in ve ashabının izlemiş olduğu yola uymaktan başka bir kurtuluş çaresi yoktur.
“Bu ümmetin ilk gelenleri ne ile salah bulmuş, düzelmişlerse; sonradan gelenleri de ancak onunla salah bulur düzelebilir.”
Bizler böyle yaptığımız takdirde cennetin kokusu her tarafa yayılacak.
Asr-ı Saadet’in meltemi esecek, İslam âlemi yeniden doğacaktır.
O günlere kavuşmak dileğiyle…
Doğruhaber Gazetesi