Görümcesini istemeye gelenlerin yaptığı yanlışı dile getiren bayan okuyucumuz şöyle diyor:
“Görümcem, otuziki yaşında ve kilosu biraz fazla. Ama çok hanım bir kız. Daha önce de birkaç kişi istedi ama olmadı. En son dünür gelen kişi memurmuş ve İslami duyarlılığa sahip biri dediler. Babası ölmüş, annesi ve abisi ile geldiler. Neyse birileri de aracı oldu, derken nişan yapıldı. Bu arada oğlanın ablaları ve yengeleri; “hem yaşı büyük, hem filan şehirliymişler, hem de çok kilolu, bu kız kesinlikle olmaz” demişler. Oğlan, onlara karşı bir süre direnmiş.
Sonra artık ne yaptılarsa oğlan sonunda onları kabul etmiş ve haber göndermişler, biz bu nişandan vazgeçtik demişler. Hiçbir sebep de söylememişler. Oğlan numarasını da değiştirmiş. Kayınbabam da haklı olarak aracı olanlara kızdı. Nişan yüzüğü ve aldıkları ne varsa getirdi onlara verdi. “İnsan olsalar, mertçe konuşurlar, neyse rahatsızlıkları onu söylerler, biz de anlarız, böyle telefona çıkmamak ne oluyor?” dedi.
Aracı olanların dediğine göre de güya oğlan, evde bu konuyla ilgili yaşanan tatsızlıklara dayanamamış, kız tarafına da söyleyecek bir şeyi olmadığını ve çok mahcup olduğu için de görüşmekten kaçındığını belirtmiş. Görümceme de, oğlan, nişandan önce de birkaç sefer; “ablalarım böyle böyle deyip karşı çıkıyor ama ben kesinlikle onlara aldırış etmem” demiş. Şimdi, görümcemin de, kayınbabamların da güvenleri iyice zedelenmiş durumda.
Tamam zorla güzellik olmaz da, böyle insanların duygularıyla, haysiyetleriyle oyun oynamak da neyin nesi oluyor? Madem başta karşısınız ne diye gelip nişan yapıyorsunuz. Madem vazgeçiyorsunuz niye adam gibi neyse derdiniz gelip konuşmuyorsunuz? Her şey bu kadar kolay mı?”
Okuyucumuzun siteminde haklı olduğu açık. Mesele bir niyeti, sürdürme veya bitirme değil. Mesele samimi, dürüst ve saygılı olup olmamaktır. Nişanlılık da olsa, pazardan domates almıyorsunuz, mağazadan ayakkabı almıyorsunuz. Kaldı ki, o alışverişten vazgeçtiğiniz zaman bile gidip mağaza sahibine iki kelam etmeniz gerektiğini biliyorsunuz.
Oğlanın gösterdiği azıcık bir kararsızlığın, ablaları ve yengeleri tarafından ustaca kullanıldığı anlaşılıyor. Nişanı atma sebebini açık yüreklilikle söylemeleri halinde kızın ve ailesinin ağırına gideceğini düşünseler bile, dolaylı bir izahla da olsa kız tarafına bir gerekçe söylemeleri uygun olurdu. Oğlanın ise, bir şekilde ailesinin kararına uyduğunu söylemesi icap ederdi.
Burada aracılara gösterilen tepki, hissi olarak bir yere kadar normaldir. Fakat her bozulan nişanda veya aile geçimsizliğinde aracılar suçlanırsa bu defa kimse, evlendirmek için çabalamaz. Bu da yanlıştır. Aracı olanlar tabi ki, oğlanı ‘bu girişimi neden bitirdin' diye suçlayacak değiller ama bir açıklama yapma zahmetinde bulunmasını sağlamaları beklenirdi.
Nikah, şakası olmayan üç konudan bir tanesi. Dolayısıyla nikaha giden yolda ve bu işin her aşamasında ciddiyet gerekir. İster kız isteme, ister nişan veya nişanı bozma, isterse düğün olsun bütün aşamalarında oldukça samimi, açık yürekli ve yapıcı olmak mecburiyeti vardır. Sebebi net ifade edilmeden; “keyfimiz istedi nişan yaptık, şimdi keyfimiz istedi nişanı bozduk” anlamına gelecek bir tavır, ne vicdana, ne dine ne de örfe sığar.
Ve söylemekten kaçındıkları mazeretler ise maalesef, biraz kendini beğenme, tepeden bakma, gurur ve kibir lekesi taşıyor. “Kızın ailesi filan şehirliymiş” biçimindeki tepki ise, kusura bakmasınlar kelimenin tam anlamıyla şeytancadır. Üzerinde ağır bir cehennem isi, kokusu ve zehri vardır. Ne diyor Seyyid Osman Hulusi Darendevî(rh):
“Âlemi sen kendinin kölesi kulu sanma.
Sen Hak için âlemin kölesi ol, kulu ol.
Nefsin hevası ile mağrur olup aldanma,
Yüzüne bassın kadem, her ayağın yolu ol.
Allah için herkese hürmet et de sev sevil
Her göze diken olma sünbülü ol gülü ol
Nefsine yan çıkıp Kâbe'yi yıksan dahi
İncitme gönül yıkma, ger uslu ger deli ol.”
Unutmamak gerekir ki, başıboş değiliz. Attığımız her adımı gören, bir gün karşımıza çıkarmak için kaydeden, bizi onunla imtihan eden, dünya ve ahirette o adımın mutlaka karşılığını veren bir Rabbimiz var.
Dua bekleriz.