Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O'nun pak Rasûlüne olsun.
Niyet ettim Allah rızası için. Boşluğu siz doldurun lütfen. Öyle bir doldurun ki, bir iğne deliği kadar yer kalmasın. Olmasın ki nefs ve şeytan o delikten sızamasın. Sızamasın da sütün içine düşen bir zerre pislik gibi bütün amellerimizi birden yok edemesin. Sızamasın da koca bir kova suyun içine düşen bir katre zehir gibi bizi zehirleyemesin.
Allah rızası için tıka basa niyet edelim. Kalbimizin ve hayatımızın hiçbir yerinde bir çatlak, bir pürüz bırakmayalım. Efendimiz(asv) çatlak kaplardan yemek yenmesini yasaklıyor. Çatlaklara şeytan girer, buyuruyor. Peki ya niyet çatlaksa? Niyete de şeytan giremez mi? Hem de nasıl girer.
Niyet ettim Allah rızası için, Allah rızasından başka bir şeye kıymet vermemeye… Bir çiçeğe su veriyorsam Allah için vermeye, bir karıncayı ezmeyip üstünden atlıyorsam Allah için atlamaya, bir kelime yazıyorsam Allah için yazmaya…
Niyet de iman gibidir. Dil ile ikrar, kalp ile tasdik gerektirir. Dilin söylediğini kalbin söylemiyorsa, o niyet boştur. Dilin söylediğini kalbin söylüyorsa güzeldir ama dikkatli olunmalıdır. “Allah rızası, Allah rızası…” der kişi, sonra bir bakarsınız ki bütün derdi, davası, yazdığı gazetenin ön sayfasında isminin olmamasıymış. Hak ediyormuş çünkü hakkını vermemişler. İhlasla örülmüş bir binaya ihlassızlar sığamaz. İhlasla bir araya gelmiş bir topluluk, ihlassızlara ağır gelir.
Hep imrenmişimdir bazı kişilere. İdris Şayık bunlardan bir tanesi, Rabbim mekânını âlî eylesin. Malumunuz İdris Ağabeyimiz cezaevinde gördüğü ağır işkencelerden dolayı çocuk sahibi bile olamamış bir ağabeyimiz. Çok büyük bedeller ödemiş ve bu bedellerden kaynaklanan hastalıklarla da Rabbine kavuşmuştur. Ancak onu hep gazetemizin arka planında görmüşüzdür. Bir gün de öne çıkma çabalarına yahut övgüler duymaya meylettiğini görmemiş, duymamışızdır.
Kiminin bütün derdi Allah'tır, onu ‘Allah bilsin, başkası bilmese de olur.' Kiminin derdi hem Allah hem insanlardır. ‘Allah da bilsin beni, insanlar da.' der ve bu bilinme arzusuna ‘tebliğ' kılıfı geçirir. Beni daha çok insan tanırsa daha çok kişiye tebliğ yapabilirim, kılıfı. Sanki kendi olmasa İslam davası yıkılacak. Kiminin de tek derdi insanlardır. ‘İnsanlar beni bilsin!' der. Rabbim son ikisi olmaktan bizi muhafaza buyursun.
Güzel insanlarla tanıştırdı Rabbim bu acizi. Bu insanlar ara sıra ‘Niyet tazeleyin.' dedikleri zaman zorumuza giderdi ‘biz niyeti bozduk mu' diye. Zamanla anlıyoruz ki niyet, tazelenmedikçe durgun bir su gibi kokuşmaya başlar. İçine mikroplar doluşmaya başlar. Aradan on yıl, yirmi yıl da geçse sonunda o kokuşmuşluğunu ortalığa saçar. Her gün her vakit niyet tazeleyelim, niyet tazelememiz çay tazelememizden az olmasın vesselam.