Madende hayatlarını kaybeden baba oğul Hüseyin ve Ferhat Avkaş, bu toplu ölümün hikayeleriyle gün yüzüne çıkan iki madencisi. Baba Hüseyin, 43 yaşında, emekli bir madenci. Hüseyin, 1990 yılında Ordu’dan göçtü Soma’ya. Ordulular da Türkiye’nin ehil madencilerinden bilinirdi. Soma’da iş bulmakta zorlanmadı, kısa sürede usta, ardından çavuş ve başçavuşluğa yükseldi. Madende başçavuş, tüm madenciler için ‘işin en iyi öğrenileceği’ kişi demekti. Ayrıca iyi bir başçavuşun ekibindeysen, güvendesin demekti. Baba Hüseyin Avkaş, geçtiğimiz yıllarda emekli oldu. Ancak madenden ayrılamadı, sırayla oğullarını da aldı yanına. Önce Fatih’i ardından da 19’una basar bazmaz Ferhat’ı. “Ferhat gibi dağları delecek benim oğlum” dediği Ferhat’ı.
İKİNCİ OĞUL, ‘İNMEDİ’
Madenciliğin yazılı olmayan kurallarından, “Aynı evde yaşayan madencilerin aynı vardiyada çalışmaması” pek çok aile gibi Avkaş ailesi için de işlemiyordu. Çünkü Hüseyin Avkaş ve çocukları, her seferinde maden öncesi ve sonrası evde hazırlık yapmak zorunda kalan anne Melek Hanım’a yük olmak istemiyorlardı. İşletmeler de göz yumuyordu bu duruma. O gün de Hüseyin ve Ferhat, Melek Hanım’ın dualarıyla ayrıldı, Fatih ise rahatsızlığı nedeniyle madene inmeyeceğini söyleyerek evde kaldı. Saatler sonra yaşanacaklar, Fatih’in hayatında bir dönüm noktası olacaktı.
KUCAK KUCAĞA BULUNDULAR
Madende her ekip 2 kişiden oluşuyor, bir kolda 10 ekip bulunuyor. Hüseyin Avkaş, başçavuş olarak yaklaşık 60 kişinin sorumluğunu üstleniyor. Ferhat da babasının kolunda, mesleğin ayrıntılarını babasından öğreniyor. 19 yaşına kadar pazarlarda tezgah açan Ferhat’ın madene inişi bir yıldan daha az. Ve baba-oğul o cehennem gününde de, omuz omuza kazma sallamaya başlıyor. Bir ara baba Hüseyin, ‘Tertip’ denen durum raporu vermek için telefon hattının bulunduğu bölüme çıkıyor. Ferhat ve arkadaşları, yerin yüzlerce metre altındalar. O sırada nedeni hâlâ belli olmayan bir alevlenme yaşanıyor, kısa sürede karbonmonoksit gazı tüm ocağı kaplıyor. Hüseyin Başçavuş tecrübesiyle durumun vehametini anlıyor; ancak oğlu ve diğer oğulları yüzlerce metre aşağıda. Onları orada bırakmayı bir an olsun bile düşünmeden madenin derinliğine doğru ilerliyor. Yanından geçip gidenlerin uyarılarına aldırmadan oğluna ve oğlu gibi sevdiği ekibine ulaşmaya çalışıyor. Bundan sonra neler yaşandı, kaç dakika daha o kıstırılmışlıktan kurtulmaya çalıştıklar, son sözleri ne oldu, kimse bilmiyor. Ancak neredeyse tam bir gün sonra bulundukları yere ulaşan kurtarıcıları, şu manzarayla karşılaşıyor... “Baba Hüseyin Avkaş ve oğlu Ferhat Avkaş, kucak kucağalar.”
YAN YANA TOPRAĞA VERİLDİLER
Şimdi Kırkağaç Mezarlığı’nda yan yana yatan bu baba ve oğlu, madencilerden geriye gözlerinden sakındıkları anneleri Melek Hanım, rahatsızlığınedeniyle madene inmeyerek ölümün kıyısından dönen Fatih ile evin en küçük oğlu Ferdi ve kızı Özlem kalıyor.