Yeryüzünün yıldızlarını ve yeryüzünün incilerini yetiştirmek…
Şahsiyetlerini, yaşayış ve davranışlarını İslam potasında mahir ve sanatkâr bir kuyumcu misali işlemek…
Ruhlara fazilet ve iyilik sevgisini, Allah korkusunu yerleştirmek…
Her söz ve davranışımızda vahiy metodunu izlemek…
Nisan ayı; konferans, panel gibi etkinliklerin yoğun olduğu bir aydır. Bizler bu etkinliklere katılmanın yanı sıra bunlardan faydalanmanın, eksikliklerimizi gidermenin ve öğrenmenin yollarını da araştırmalıyız diye düşünüyorum. Katıldığımız program ve etkinliklerde konuşmacının hitap etme şekline, vurgu ve ses tonunun yanında mimik ve beden hareketleri gibi sözsüz mesajlarına dikkat etmek…
Tüm bunların bizler için eğitici ve öğretici yönü vardır. Bu saydıklarımızdan daha önemlisi konuşma esnasında önemli bulduğumuz sözleri not etmektir.
Üzüntü vericidir ki bizler maalesef böylesi güzel bir alışkanlıklardan mahrumuz. Bunu bir eksiklik olarak görmüyoruz. Abdulkadir Hocamızın bir kitabında not düştüğü gib: “Kalemle saçımızı karıştırırız. Bebeklerin parmaklarını emdikleri gibi kalemi ısırır emeriz. Ama onunla not tutmaktan bir türlü zevk alamayız.”
Nasıl bir dinleyici olduğumuza dair kendi kendime sesli düşünce yöntemiyle birkaç soru sormak istiyorum:
İyi ve bilinçli bir dinleyici miyiz?
Sabırla karşımızdakini dinleyenlerden miyiz?
Konuşma esansında başka işlerle meşgul olan veya hayal kuşumuzun daldan dala konduğu kişilerden miyiz?
Bu sorulardan sonra kendimizi daha iyi tanımak için birkaç soru daha sormak istiyorum:
Öğrenme sitilimiz nedir? Bu konuda kendimizi ne kadar iyi biliyor ve tanıyoruz?
Görerek işiterek veya yazarak mı daha hızlı öğreniyoruz?
Eğer okumaktan ziyade görerek ve dinleyerek öğrenmeyi tercih edenlerdenseniz Nisan ayındaki bu tür etkinlikleri öğrenme fırsatına dönüştürebilirsiniz. Şöyle bir anımı hatırlıyorum: Geçen yılki Nisan ayında ailece Bursa’daki kutlu doğum programına katılmak için yola koyulduk. Daha sonra Göktaş Hocamız da bize eşlik etti. Yolda konuşma esmasında bir ara konu büyük oğlumun Arapça öğreniminden açıldı. Göktaş Hoca şöyle bir hikâye anlatmıştı: Hocanın biri camide vaaz veriyormuş. Diyormuş ki:
“Cennette kocaman, büyük bir hayvan varmış. Sabah akşam binler dille Allah’ı tespih ediyormuş…” Hoca o tespih lafızlarını cemaate okurken Arapça ibaredeki “cer harfi”ni atlatır. Arapça’yı bilen biri ayağa kalkıp
“Hocam, orada cer harfi vardı.” der. Hoca da:
“Allah’ın hayvancağızı işte, cer harfini nerden bilecek.” Hikâyeyi birçok öğrenci kardeşimle paylaştım. Aramızda güzel bir espriye ve aynı zamanda motivasyona sebep oldu.
Unutmayalım ki iyi ve kaliteli bir dinleyici detaylara da vakıf olacak kadar dikkatli, önemli noktaları yakalamada da kabiliyetli olandır.
Bunu için sürekli kalem ve not defteri taşımalıyız. Çünkü her an önümüze ilginç bir söz, bilgi, düşünce, duygu çıkabilir. Tutulan notlar zamanla işlete işlete bitiremeyeceğiniz bir madene dönüşebilir. Hem yıllar sonra anılarınızı, bilgilerinizi unutmayacak, canlı tutacak bir not defterine sahip olmak istemez misiniz?
Doğruhaber Gazetesi