Eğitim camiası Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik sınavlarının biran önce yapılmasını beklerken, bu sınavın yapılmasından sorumlu olanlar “ipe un sermekte” kamuoyuna açıklama dahi yapmamaktadırlar. Bu sınavların yapılmaması eğitim camiamızda artık kangren halini almıştır. Bugünlerde yönetici atama duyuruları başlamakta, uzman öğretmenliğe verilen ek puanlar sınava girmesine dahi olanak tanınmayan eğitimcilerimizin zararına olmaktadır. Bu sorunları çözmek ve ilgili sınavları biran önce eğitimcilerimizin önüne getirmek Milli Eğitim Bakanlığının şeref borcudur. Çünkü bu sınavları ilk defa bu hükümet uygulamıştır ve devamını da getirmek zorundadır. Bu yazımızda ilgili sınavların 73 aydır yapılmamasının sorumlularının kim olduğunu açıklamaya çalışacağız.
1) Milli Eğitim Bakanlığı: Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik sınavlarının bugüne kadar yapılmamasının baş sorumlusudur. Bu uygulama Hüseyin Çelik zamanında çıkarılmış, çıkarılırken süslü laflar kamuoyuna yansımış, fakat aynı idare tarafından sınavların devamı getirilmemiştir. MEB müsteşarı en son yaptığı sözlü açıklamada kariyer sistemini beşe çıkaracaklarını, öğretmenleri eğitime alıp sınava sokacaklarını açıklamıştır. Mehmet Emin Zararsız’ın bahsettiği sınav resmen yeterlilik sınavıdır ve bu sınav öğretmen camiasına hakarettir. Bu sınava öğretmenlerin teveccüh etmeyeceği muhakkaktır. Öğretmenler 2005 ve 2006 yılında yapılan Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik sınavları gibi ÖSYM’ce yapılacak sınavları beklemektedir. Yeterlilik sınavlarını değil! SGK Başkanlığından eğitimin başına gelinince uyum sorunu olacağını düşünerek Mehmet Emin Zararsız’ın açıklamalarını mazur görüyoruz.
Bir açıklamada hem de bu sefer yazılı olarak; “Öğretmen Kariyer Basamakları Grubu”ndan sorumlu Mehmet Özcan’dan geldi. Özcan;
“ Kariyer basamaklarına ilişkin 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 5204 sayılı Kanunla değişik 43’ncü maddesinin bazı fıkra ve ibareleri Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliğinin uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu konuya ilişkin yeni bir yasal düzenleme yapılmadan uzman öğretmenlik için sınav açılması mümkün değildir.”
diyerek, Milli Eğitim Bakanlığının acizliğini belgelemiş oldu. Özcan, bir açıklama yaparak yasal düzenlemeyi kimin yapacağını da kamuoyuyla paylaşmalıdır. Özcan’ın bu açıklamasını ise mazur görmüyoruz. Çünkü kendisi hiç öğretmenlik yapmamış olsa da, kamu yönetimi mezunudur ve en azından kanunun, yönetmelikten daha üst bir norm olduğunu, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda sınavın her yıl ÖSYM’ce yapılması hükmü bulunduğunu ve bu hükmün yasal olarak uygulanmasının zorunlu olduğunu bilmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığına ve kamuoyuna yine belirtmek isteriz ki; Milli Eğitim Bakanlığı, yasal düzenlemeyi yaparak Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik sınavlarını gerçekleştiremiyorsa “memurlar.biz” ailesi, öğretmenlerimizin mağduriyetinin önüne geçmek için bu işe taliptir ve 24 saatte en objektif kriterlere bağlı yasal düzenlemeyi hazırlayabileceğinin sözünü kamuoyuna vermektedir.
2) Sendikalar: Eğitim sendikaları da bu mağduriyetin neredeyse Milli Eğitim Bakanlığı kadar sorumlusudur. Bu sınav kanuni bir haktır ve öğretmenlerimizin hakkını korumaya çalıştığını belirten sendikalarımız, kanuni hakkı bile elde edememektedirler. Kanuni bir hak dahi elde edilemiyorsa, sendikalara üye olmaya gerek var mıdır? Bu mağduriyetin çözümü noktasında bir uğraş vermeyen, bir açıklama yapmayan sendikalar eğitim camiasında her geçen gün saygınlıklarını kaybetmektedirler. Özellikle “Türk Eğitim Sen” ve “Eğitim Bir Sen” bu sınavların yapılmasını istese inanıyoruz ki bu sınavlar öğretmenlerimizin önüne en kısa sürede getirilir ve yaşanan mağduriyetlerin büyümesi bir nebzede olsa engellenir.
3) Öğretmenler: Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik sınavlarının bugüne kadar yapılmamasının sorumlularından biride öğretmenlerdir. Hakkını aramayan, üyesi olduğu sendikalara hakkımızı elde edin demeyen, bir dilekçe dahi yazıp vermeye çekinen, “aman ne olursa olsun; benden sonrası tufan, ben nasıl olsa Uzman Öğretmenim diğerleri alsa ne olur almasa ne olur” diyen öğretmenlerinde bu haksızlığın büyümesinde mesuliyeti vardır. Öğretmenler sustukça ve bu kadar korktukça başlarına daha birçok olumsuzluğun geleceği unutulmamalıdır. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı 147 hattını kurarak öğretmenlere soruşturma açarken, Sağlık Bakanlığı 143 hattını kurarak personeline saldıranlara müdahale etmeyi amaçlamaktadır. Ama gözden kaçırılmaması gereken nokta sağlıkçıların kanuni haklarını ararken çekinmemeleridir.