Bismillah…
Eğitim fakültelerinde öğrenim gören öğrencilerin dillerine pelesenk ettikleri ve önlem alınmaması durumunda neredeyse “atasözü” düzeyinde kullanılacak olan “Eğitimsizlikle eğitilmek isteyen eğitime gelsin” sözünü sıklıkla duyduk ve halen de duymaktayız.
Geçenlerde İstanbul’da bir eğitim fakültesinde öğrenim gören bir öğrenci ile muhabbet ederken fakültenin eğitim sisteminin nasıl olduğunu sormuş, bu soruma karşılık öğrenci bana şöyle cevap vermişti:
“Derslerin başladığı ilk günlerdi. Bir hocamız bize ‘mezun olduğunuzda işinize yaramayacak ve unutmanız gereken dört yıllık bir sürece girmiş bulunmaktasınız. Mezun olup resmi veya özel okullarda göreve başladıktan sonra zamanla öğretmenlik mesleğini öğrenirsiniz’ demişti.”
Bunlara ek olarak birkaç gün önce üniversitelere öğrenci yerleştirmek için yapılan sınav sonrasında bir vesileyle bir yerlerde karşılaştığımız veya görüştüğümüz bazı velilerin çocukları için “en azından öğretmenlik gelse yine kabulümüz” söylemi;
Zihnimizi ve yüreğimizi rahatsız eden ve inciten bir söylem…
Ülkemiz ve milletimiz adına kaygı verici ve rahatsız edici bir söylem…
Çocuklarımız, gençlerimiz ve geleceğimiz adına bizleri endişelendiren bir söylem…
Öğretmen yetiştirme ve istihdamı ile ilgili “yoruma gerek yok her şey ortada” dedirtecek kadar apaçık olan mevcut durum ülkemiz adına acil müdahaleyi gerektiren trajik ve vahim bir durum arz etmekte…
Birey ve toplumun manevi olarak donanımlı hale gelmesi ve maddi alanda kalkınmasını temin eden eğitim sisteminin baş aktörü herkesin malumu olduğu üzere öğretmendir.
Yani öğretmen neredeyse toplumdaki her birey ile muhatap olmakta, onu yetiştirmekte ve ona etki etmektedir.
Öğrenciden öğretmene; işçiden işverene; memurdan amire; hastadan doktora; köylüden şehirliye; sanıktan hâkime; seçmenden milletvekiline, bakana, cumhurbaşkanına değin herkes ve her kesim öğretmen eliyle yetişmekte…
Günün ihtiyaçlarına cevap verebilme ve her türlü problemleri çözebilme ehliyetine sahip öğretmenlerin yetişmesinde yetersiz kalan sistemsel sorunların; toplumsal kodlarımıza uyar-uymaz şekilsel bazı yamalama müdahaleler ile çözüleceğini temenni etmek deve kuşu misali başını kuma gömmek değil de nedir.
Karşı karşıya bulunduğumuz bu can alıcı ve yakıcı sorunun çözümü için bilgili ve ilgili herkesin ve her kesimin ivedilikle bu konuyu ele alıp tartışmaya açması ve uygulamaya yönelik çözümler üretmesi gerekir.
Öncelikle temel değerlerimizi ve dinamiklerimizi kendisine borçlu olduğumuz insanlığa örnek İslam medeniyetinin inşa edicisi olan “Ben ancak bir öğretmen olarak gönderildim.” ve “ Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” diyen emsalsiz öğretmen Hz.Resulullah(sav)’in Mus’ab bin Umeyr gibi öğretmenleri yetiştirirken kullandığı eğitim ve öğretim esaslarını ve yöntemlerini titizlikle inceleyip dersler çıkarmalıyız.
Daha sonra günümüzde tüm ülke ve toplumlarda yürürlükte olan öğretmen adaylarını belirleme ve yetiştirmeye dair sistem ve uygulamalar hakkında araştırma yapıp toplumumuzun yapısal özelliğini, örf ve adetlerini ve aynı zamanda çağın gereklerini de dikkate alarak İslam’ın bize bıraktığı alanlar ve teknik boyutlar üzerinden geliştirme çabası içine girmeliyiz.
Meseleyi ayrıntısına girmeden genel çerçevede ele aldığımızda;
-Sanki farklı ülkelerin kurumlarıymış gibi görevlerini icra eden ÖSYM, YÖK ve MEB arasında ciddi bir bağlantı ve koordinasyon ile bir bütünlük oluşturulması;
-Eğitim fakültelerinde öğretmen yetiştirmede görev almak isteyenler için MEB’e bağlı okullarda belli bir süre öğretmenlik ve idarecilik yapılmasını olmazsa olmaz bir şart olarak tayin edilmesi;
-Eğitim fakültelerinde görev alan hocaların, zorunlu ve daimi olarak bir sistem ve program dahilinde okullardaki öğretmenler ile iletişim ve etkileşim halinde olması;
-Cumhurbaşkanını, bakanları, milletvekillerini, valiyi, belediye başkanlarını, doktorları… dahi yetiştiren öğretmen adayları tespit edilirken yeterli sayıda ve öğretmen olma vasıflarını kendisinde barındıran öğrenciler arasından uygun zaman diliminde seçilip yetiştirilmesi;
-Öğretmenlerin ekonomik durumu olabildiğince yüksek seviyede tutulması ve denetimlerle okul dışında kendisini meşgul eden ticaret gibi eğitimle ilgisi olmayan alanlarda faaliyetlerde bulunan öğretmenlere aşamalı cezai müeyyideler uygulanması, önem arz eden hususlardır.
Unutulmamalıdır ki, eğitim düzelirse her şey düzelir.
Eğitimin düzeltilmesi ise nitelikli öğretmenlerin elleriyle mümkündür.
Allah(cc)’a emanet olunuz.