15 Temmuz emperyalist darbe girişiminin ardından 21 Temmuz 2016'da ilan edilen ve süreç içinde yedi kez uzatılan OHAL'in iki yılın ardından kaldırılmış olması önemlidir. Daha önemlisi ise bundan sonraki süreçte atılacak adımlar ve yapılacak yeni düzenlemelerdir.
OHAL sonrasıyla ilgili değerlendirmeye geçmeden evvel, iki yıl devam eden sürece ilişkin birkaç tespitimi siz değerli okurlarımla paylaşayım.
OHAL sürecine dönüp baktığımızda hukuksuzlukların, suçsuz şahıslara yönelik ciddi mağduriyetlerin ve hak ihlallerinin yaşandığını görebiliyoruz. Aynı şekilde, devletin yetki verdiği kimi memurların, bu yetkiyi vatandaşlara yönelik bir güce dönüştürdüğünü ve bu gücü vatandaşları hizaya getirme sopası olarak kullandığını da görebiliyoruz.
Bizler süreç boyunca yaşanan hak gasplarına sarf-ı nazar etmemiş ve bu köşemizden vatandaşlarımızın maruz kaldığı haksızlık ve hukuksuzlukları gündeme getirmiştik. Devletin görevlendirdiği kişilerin devleti temsil ettikleri sebebiyle adaletle hükmetmeleri ve vatandaşlara eşit davranmak zorunda olduklarını ifade etmiş, aksini yapanların ise kanunlara aykırı hareket ettiklerini ve dolayısıyla mahkeme önünde hesap vermeleri gerektiğini ifade etmiştik.
Bahse konu sebeplerle birlikte, vatandaşlara yönelik mağduriyetlere ve hak ihlallerine yol açtığından dolayı OHAL'in bir an evvel kaldırılması ve normalleşmenin başlaması gerektiğine vurgu yapmıştık.
Hatırlarsınız; OHAL sürecinde hükümet yetkilileri, “Bu sürecin vatandaşa yansımayacağı, kişilerin yaşam hakkını kısıtlamayacağı, masumiyet karinesi, din ile vicdan özgürlüğü, maddi ve manevi varlığına karışılmayacağı” hususlarını altını çizerek açıklamışlardı.
Maalesef öyle olmadı, süreçten vatandaşlar da etkilendi. Şu anda bile OHAL sürecinde yaşanan kimi mağduriyetler olduğu gibi devam ediyor. Yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için OHAL'in ardından artık normalleşme sürecinin başlayarak halkın faydasına olacak düzenlemelerin kendini hissettirmesi gerekiyor.
Bu süreçte yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, halkın beklentilerindendir. Bu konuda çözüm odaklı adımların atılması elzemdir.
OHAL sonrası süreçte halkımız rahatlamalıdır, güvenlikçi politikalar sebebiyle iki yıl boyunca hissettiği endişeyi bundan sonra hissetmemelidir.
Hiçbir devlet memuru, devletin kendisine tanıdığı yetkilerin dışına çıkmamalı, yapacağı her işte adaleti esas alarak yetkilerini hukuk sınırı içerisinde kullanmalıdır.
Yeni sistemde denetim mekanizması güçlü olmazsa, keyfi uygulamalar maalesef devam edecektir. O yüzden bundan sonraki süreçte denetim mekanizması çok güçlü ve etkin olmalıdır.
Olağanüstü hal dönemindeki bir kısım yetkilerin kalıcı hale getirilmeye çalışılması kanaatimce doğru bir strateji değildir. AK Parti ve MHP, bu konuda bir taslak hazırlamıştır. Taslaktaki maddelerin 3 yıllığına yasal hale gelmesi için çalışmalar devam etmektedir.
Teklifte sunulan değişiklikler yasalaşırsa, sonuçları halkı olumsuz açıdan etkileyecektir. OHAL kaldırılmış ancak uygulamaları 3 yıl daha devam etmiş olacaktır. Yani OHAL sonrası “normal hal” değil “yeni hal”e geçilmiş olunacaktır. Oysa OHAL sonrası süreç, “normal hal” olmalı, “yeni hal” değil!
OHAL kaldırılıp getirilecek yeni düzenlemelerle aynı uygulamalar devam edecekse; tekrar hak ihlalleri ve mağduriyetler yaşanacaksa, 90'lı yılların güvenlikçi politikalarına dönülmesine müsaade edilecekse, keyfi uygulamalara göz yumulacaksa…
Güvenlik soruşturmaları sebepsiz yere aylarca sürecekse, çok basit gerekçelerle insanlar işlerinden atılacaksa, işe alımlarda liyakat ve diğer bütün işlemlerde adalet esas alınmayacaksa OHAL sonrası yeni dönemin milletimize ve memleketimize hiçbir faydası olmayacaktır.