Bugün bu soruya cevaplar bulmaya çalışacağız. Zira bu gün bana göre ülkenin en önemli sorunları listesi eğer çıkarılacak ise, uyuşturucu kullanımı ve bunun gençliğimiz üzerindeki tahribatı, listenin ilk üç maddesinin içinde yer almalıdır. Çünkü kullanım yaşı malum ilkokullara kadar inmiştir. Okullar ve sokaklar, uyuşturucu simsarları arasında parsellenmiştir. Bunun anlamı şu; toplumuna, değerlerine ve ailesine katkı sunacak bir kişilik olması, geleceğimizi inşa etmesi için okullara yollanan bütün çocuklarımız, ciddi bir uyuşturucu tehdidi altında bulunmaktadır. Okullar güvenli olmadığı gibi sokaklar da artık ciddi bir tehdit teşkil etmektedir. Her bir çocuğumuz potansiyel bir kullanıcı olma tehlikesi ile yüz yüzedir.
Bunu ürkütmek, meseleyi abartmak veya okulları karalamak için yazmıyorum elbette. Ancak bir farkındalık oluşmalıdır. Bu nedenle de birilerinin yazması, tehlikeyi afişe etmesi lazımdır. Okullar elbette bizim çocuklarımızın geleceğidir. Her ne olursa olsun, çocuklarımız o okullara gidecek, okuyacak, adam olacak ve inşallah geleceğimizi inşa edeceklerdir. Ancak tehdidi görmek ve çözümler üzerinde ciddi projeler uygulamak zorundayız.
HÜDA PAR da bu haftaki gündem değerlendirmesinde bu tehlikenin büyüklüğüne işaret etmiş ve “Uyuşturucu İle Mücadele Projesi”nin derhal hayata geçirilmesi gerektiğine vurgu yapmıştı. HÜDA PAR'ın değerlendirmesine göre ülkede bir şekilde uyuşturucuya bulaşan insan sayısı 1.3 milyon insan. Bu rakam bizim toplumumuz için dehşet vericidir.
Hem MAK araştırma şirketi hem de HÜDA PAR'ın Doğu ve Güneydoğu teşkilatlarının tespitlerine göre uyuşturucu, ülkenin doğu tarafında devasa bir tehdit halini almıştır. Hızla yayılmakta, tüm okulları, sokakları bu çembere dahil etmektedir. İşin en ürkütücü tarafı ise; şimdiye kadar daha çok esrar kullanan müptelalar, artık hızla eroin illetine bulaşmakta, onu kullanıp yaygınlaştırmaktadırlar. Eroin kullanımının bu şekilde hızla yayılması, gençliğimizin tehlike aşamalarının en yüksek evresine girdiklerini göstermektedir.
Uyuşturucu tehlikesini zaman zaman yazarım. Yazmaya devam edeceğim elbette. Bu gün özellikle iki boyutuna değinmek istiyorum;
Hükümetin uyuşturucu ile mücadele politikası iflas etmiştir. Bu kabul edilmeli ve HÜDA PAR'ın da işaret ettiği gibi kapsamlı, ciddi, devamlı, bir hükümet ile veya bir zaman ile sınırlı olmayan, meselenin psikolojik, sosyolojik, maddi, manevi, pedagojik, adli ve polisiye gibi bütün saç ayaklarının düşünüldüğü, meselenin sadece sonuçları ile değil, sebeplerine odaklanılarak ve de hiçbir maddi külfetinden kaçınmayarak bu mesele masaya yatırılmalı ve sabit bir devlet politikası halini almalıdır. Bizi kalkındıracak en önemli proje, bize göre geleceğimize, dolayısıyla yeni neslimize yönelik yapılacak projedir. Çocuklarımızı ne yapıp edip bu canavarın pençesinden kurtarmak zorundayız. O kadar çılgın projeler hazırlayıp devasa bütçeler harcıyoruz. Bizim geleceğimiz olan çocuklarımız da böyle bir projenin konusu olacak kadar değerli değil midir?
İkinci olarak;
Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bu yayılmanın daha hızlı ve daha kuşatıcı olması özellikle dikkat çekicidir. PKK ve taşeron yapılarının bu işi örgütlü ve sistematik bir şekilde yaptıklarını bilmeyen hiç kimse kalmamıştır. Örgütün belki de en önemli gelir kaynağı, malum, uyuşturucu gelirleri idi. Ancak PKK'nin üzerine bu kadar ciddi bir şekilde gidildiği, sahanın neredeyse onlardan temizlendiği, bir istihbarat devleti moduyla hareket edildiği bu konjonktürde uyuşturucu nasıl bu kadar yaygınlaşabilmektedir? Bu soruya cevap bulana kadar sormaya devam etmek gerekir. Bu bölgelerde, PKK'den boşalan bu sahada kim bu işi yapmaktadır? Sonuçlara ve boyutlarına baktığımızda bu işin hiç de amatörce yapılmadığını görmemek için kör olmak lazım. Özellikle eroinin piyasayı işgal etmesi de işin diğer profesyonellik tarafı elbette.
Tüm bu değerlendirmelerden ve verilerden ortaya çıkan sonuca göre rahat bir şekilde devletin bir uyuşturucu ile mücadele politikasının olmadığını, mevcut politikanın ise belki de meseleyi daha da derinleştirdiğini söylemek gerekir. Yine net olarak söylenmelidir ki istihbarat devletinin cari olduğu bu OHAL sürecinde, uyuşturucu illetinin arkasındaki sistematik güç, asayiş mekanizmasından daha güçlü, onlardan daha fazla sahaya hakimdirler.
Bunun da bir şekilde yetkililer tarafından izah edilmesi lazımdır.