Havalar, ısınmaya başlamıştı. Baharın gönüllere ve bedenlere serinlik veren hoşluğu yerini yaz sıcaklarına bırakmadan Ahmet ve Sait, okuldaki arkadaşlarıyla pikniğe gitmeyi kararlaştırdılar. Önce piknik için gidecekleri yeri belirlediler, ardından pikniğe kimleri çağırabileceklerini konuştular. Bu konuda sohbet halkalarındaki Hasan ve Zeki de onlara yardım ettiler. Bir hafta boyunca dört arkadaş, güzel, keyifli ve faydalı bir piknik için çok çabaladılar. Pikniğe gidecekleri gün geldiğinde hazırlıkları tamamdı.
....
Ertesi gün, erken bir vakitte yaklaşık otuz ortaokul öğrencisi şehrin birkaç kilometre dışında yeşil bir alana ve su kıyısına piknik için geldiler. Arabadan iner inmez büyük bir coşkuyla eşyalarını yerleştirdiler. Kahvaltıdan sonra öğle vaktine kadar öğrenciler doğanın tadını çıkarmaya çalıştılar.
Ahmet, Sait ev sahibi konumunda öğle için hazırlıklara girişirken Hasan, kimi öğrencilerle top oynuyor; Zeki ise beş on öğrenciyle su kıyısında geziniyordu. Birkaç öğrenci de sessizliği ve açık alanı fırsat bilerek kitap okuyordu.
Öğle namazını Ahmet'in imamlığında eda eden öğrenciler, hafif bir rüzgârın okşadığı avuçlarıyla Allah'a içli içli dua ettiler. Pikniğin sofrası ise görülmeye değerdi. Kebap, ızgara, salata, ayran...
Karınları iyice doyan öğrenciler, elbirliğiyle sofrayı topladı, çöpleri de sonradan atmak üzere poşetlere koyup kenar bir yere koydular. Sait'in "Arkadaşlar! Biraz oturalım!" demesiyle öğrenciler halka şeklinde Ahmet ve Sait'in etrafında oturdular. Ahmet:
- Arkadaşlar, bu küçük davetimizi ve bizimle beraber piknik yapmayı kabul ettiğiniz için öncellikle hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Biraz önce hepimiz, tadı hala damağımızda olan bir nimet sofrasında doyarak kalktık. Hem bu yemek nimetini; hem bu güzel hava, yeşil alan nimetini, hem yaşamamız için her türlü imkânı nimet olarak bize bahşeden Allah'a hamd ve şükürler olsun!
Biliyorsunuz, hepimiz okul öğrencisiyiz. Birkaç hafta sonra bir eğitim yılının yorgunluğu, koşuşturması ve çalışmasının semeresi olarak bir tatil ödülüyle sevinecek ve rahatlayacağız.
Aslında tatil kelime olarak yanlış bir kelimedir; çünkü tatil, atalet/tembellik kelimesinden türemiş olup durma, hareketsiz kalma anlamına gelir. Oysa Yüce Allah'ın bize bahşettiği bu hayatta durmaya yer yoktur. Sadece "Bir işi bitirince diğer bir işe başlama!" vardır. O yüzden, biz tatil demeyelim de "okul sürecine yaz arası" diyelim.
Peki, bu yaz arasını nasıl değerlendirmeliyiz. Öncellikle yaş aralığımız itibarıyla hepimiz oyunu, gezip dolaşmayı seviyoruz. Günün belirli saatlerinde oynamak hakkımızdır, beş on günlüğüne de olsa bir yerlere gidip dinlenmek de hakkımızdır; ama bu uzun arayı hep oynamak ve gezmekle geçirirsek bu yanlıştır. Çünkü okul imtihanları bir süreliğine ara verse de dünya imtihanımız ara vermez.
O halde, dünya imtihanımızda bizi Allah'ın huzuruna ak yüzle çıkaracak ibadetlerimizi kesinlikle aksatmayalım!
İyi niyetli de olsa kız erkek iç içe piknik ve etkinliklere gitmeyelim!
Yıl boyunca eksik olduğumuz konuları tespit edip onları telafi edelim!
Yaz boyunca bize ilmen, ahlaken ve edebi yönden tat veren, birikimimizi artıran en az birkaç kitap okuyalım.
Allah'ın en razı olduğu söz Kur'an-ı Kerim'i bol bol okuyalım. Kur'an'ı bilmeyenimiz de varsa ki bu normaldir. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Bir Kur'an Kursuna gidip en hayırlı insan olma kervanına katılalım.
Allah(c.c), hepinizden razı olsun! Benim söyleyeceklerim bunlar. Günü hep konuşarak geçirmek olmaz; çünkü biz buraya dinlenmek ve eğlenmek için geldik. Söylemek ve eklemek istediğiniz bir şey varsa söyleyebilirsiniz.
"Allah razı olsun, teşekkür ediyoruz, sohbet çok güzel oldu..." temennileri dışında bir şey söyleyen olmadığı için Ahmet, sohbeti kısa bir sûre okuyarak kapattı ve öğrenciler, yaz arasında yapacakları şeylerin planıyla piknik alanına dağıldılar.