Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür, denilmiştir. Bu âlimlerden biri olan, adalet aşığı ve mazlum sevdalısı insan Mehmet Sudan Ağabey, bir hafta önce rahmet-î Rahman’a kavuştu.
Belki geniş bir alanda bilinmese de 80’lı yıllara uzanan oradan 90’lı yıllara taşınan, 2000’li yıllarla kök salan İslamî çalışmalar içinde iyice tanınan bir dava insanı ve İslam adamıydı Mehmet Sudan Ağabey.
O, kesinlikle ölümünden sonra kıymete binenlerden değil hayatıyla, mücadelesiyle, çilesiyle, sabrıyla, hicretiyle, Yusufî mekanlardaki adanmışlığıyla -özellikle günümüzün Hazret-i Osman timsali haya ve tevazusuyla- zaten kıymeti, sevgiyi ve hürmeti hak edenlerden biriydi...
Bu anlatımın bir şahitliği de yaşanmış bir olayın hikaye edilmesiyle olsun istiyoruz:
“Arif, ortak alandan koğuşuna dönünce sevinçliydi. Uzun ve baskılarla dolu zindan yıllarından sonra kapalı mekânlarda ortak alan da olsa dostlarla bir araya gelmenin sevinci içindeydi. Hele de Edip Gümüş, Mehmet Sudan, Hacı Bayuncuk... gibi dava öncüleriyle bir araya gelmiş olması onu daha da sevindirmişti. Bu rahat ve huzurlu ruh haliyle ranzasına uzanıverdi...
Düşünce mi desek, zihne gelip yerleşen bir kurcalama mı desek birden iç bir ses:
-Siz, samimisiniz; ama klasik bir abêcilik algısı içinde öncü dediklerinize körü körüne kapılıp gidiyorsunuz! Bu ses, 90’lı yılların fitne fısıldayan söylemlerine ne kadar da benziyordu!
‘Acaba, gerçekten kör bir abêcilik algısı içinde bazı hakikatleri göremedik mi, göremiyor muyuz?’ sorusu da onun yakasını bırakmadı. Birden başka bir iç ses imdadına yerleşti:
-Niye, o kadar hayıflanıp üzülüyor ve acabalarla meşgul oluyorsun ki, al sana “Abeler” yanı başında. Hem, bir insan artı ve eksileriyle en güzel kapalı bir mekanda tanınır! Sen de onlarla ortak alana çıkınca tarafsız bir gözle bakarsın, hareket/sözlerini bire bir takibe alırsın! Böylece işin gerçekten “abêcilik” algısı içinde bir körlük mü; yoksa “abêliği” hak eden bir liyakat mi olduğunu anlarsın!
Arif, yaklaşık birkaç ay hiçbir arkadaşına sezdirmeden ve bu duygularını açmadan tarafsız bir gözlemci edasıyla abêlerin “söz, davranış, bakış, tebessüm, paylaşım”larını izledi. Artık, netice almış olmanın rahatlığıyla divan-ı Rahman’a duaya durdu ve dilinden şu gerçekler döküldü:
-Yarabbi, iç âlemimde yer eden bir sorunun cevabını gözlemlerim sonucu gönül rahatlığıyla almış oldum. Bu süre içinde gördüm ki, bu insanlar her yönüyle peygamber varisi olabilecek nitelikte ve İslamî bir davaya motor, lokomotif olabilecek bir nitelikteler ve her biri sıdkıyla, adalete olan tutkusuyla, hilmiyle, ilmiyle, fikriyle, tevazusuyla, cesaretiyle sahabeleri hatırlatan vasıftalar.
Yarabbi! Bunu bana gösterdiğin için sana hamd olsun! Gönlümü bu kıymetli ve nazdar insanları layıkıyla tanıma imkânıyla ferahlattığın için sana şükürler olsun!
Yarabbi, sen yolumuzu onlarla ışıt, saflarımıza onları imam kıl, çalışmalarımıza onları destek eyle!...
Böyle bir demde -hala cezaevinde olan ve müzmin bir hastalığa yakalanmış olan- Yasin Demir’le mektuplaşan Arif, bu insanların güzel bir tasavvuru olan şu şiirsel yazışmayı tatmıştı:
(Arif’ten Yasin Demir’e)
SELAM VAR
Nice şair, ozan gelip geçti
Çoğu sözlü iletimi seçti
Sözün beliğini Edip dizdi
Ol EDİP’ten yarenlere selam…
Şafii der: “Deniz rızkı helaldir”
SUDAN çıkan her şey lezizdir
Su yanık dimağa bir şerbettir
Ol SUDAN, susuzlara selam…
Gül, sümbül, menekşe rengârenk
Her siccinde Lillah için ahenk
Hüsn-ü Cemal ile bir şems denk
Ol CEMAL’den müştaklara selam
Ahsen-i takvimin başı Âdem
Bir kervan ki ilerler her dem
Musa, İsa, Ahmed(a.s)’le âlem
Ol EYÜP’ten dertlilere selam
Muştu var ALLAH’tan o hizbe
Söz ki güzeli, özü iner kalbe
Hayatın başı, sonu toprağa
Ol SABIR’dan vasıllara selam
Sahte aşka Hallaci can katan
Aşk ateşini şevkle avuçlayan
Sessizlik üstadı, umut şahından
Ol YASİN tutkunlarına selam
.........
(Yasin Demir’den Arif’e)
SELAM OLSUN
SUDAN gelen bir hayattır
Ol SUDAN’a selam olsun
Hüsn-ü CEMAL onda yansır
Ol CEMAL’e selam olsun
Nice peygamberler geldi geçti
Serverleri Muhammed’ti(a.s.m)
İsa, Musa, Harun, Yahya
Ol EYYUB’a selam olsun
Ol hayat ki başı su sonu toprak
Bazen vuslat bazen firak
Tek derman sabırlı olmak
Ol SABIR’a selam olsun...