Bismillah-i Teâlâ! İnsanın nisyanla harmanlandığı, bir adının da ‘nisyan' olduğunu unutmamak lazım öncelikle... Ve hatırlamaya/hatırlatılmaya her adım ihtiyacı olduğu gerçeğiyle insanın bugün bunu anlamadaki aczi büyüktür.
Dünya debdebesi, nefs cazibesi içinde bütün bedeni temiz, dosdoğru tutabilmek zor. Öyle ki ibadetlerimiz de olmasa en önemlisi namaz da olmasa gün, hatta ay içinde insanın Allah'a yönelişi olmayacak. Bu anlamda ibadetlere bir borç, meşakkat gözüyle bakmaktan ziyade rahmet olarak algılamalı ve görmeliyiz. Hasılı insanın unutkanlığı bazı ehem hususları unutturacak ve insanın acziyeti de dünyaya, nefsin hoşuna gidene hemen dalacak kadar kolay... O halde kendimizi o istikamete yönlendirecek vasıtalara her daim ihtiyaç vardır ve bu fırsatları kollamak için de insanoğlunun çaba ve gayretinin olması elzemdir.
Ne yazık ki şu zamanda sadece (şahsi) insanın kendisinin yaptığı ibadetler de yetmeyebiliyor. İnsan söz-kelam olarak ağızlardan nasihat işitmek istiyor. Kardeşin; bir hatada uyarması ya da daha çok iyiliğe teşvik etmesi belki şahsi olarak yaptığı bir hayırdan daha faydalı, etkileyici ve kalıcı oluyor.
Yine öncelikle kitaplarımız bizi öze döndürmede en etkileyici faktördür. Salih bir çevre, kulluk yolunda kalabilmemizin nişanesidir. Ve önceliklerimiz arasına şunu önemle ve özenle katmalıyız ki; konumuzun da bahsi olup olmazsa olmaz dediğimiz sohbetlerimiz...
İster dernek bünyesinde, ister evde fakat en çok maneviyatın yarar sağladığı bu yerler, duraklarımız olmalıdır. Gezme adı altında çıktığımız yerler vardır belki haftanın üç dört günü komşu, akraba, arkadaş derken gidilip önem verilen yerler vardır. Ama en önemlisi, bu uzun yoldaki o ulvi amacı hatırlama ve dünya içindeki kulluk görevini kuşanma yerleri vardır. Ve bunun varlığından haberdar olup gitmeye meyilli olmamak kendi içinde vicdan rahatsızlığına yol açmalıdır. Kimi zaman ihmal edilen bu yerler bir kaç bahaneyle geçiştiriliyor. Dünya şatafatı olduğu kadar meşgalesi uğraşı da çok! Hele bu anneyse elbette sorumluluklar çok daha fazladır. Ancak teknelojiyle birlikte en çok evlere gelen rahatlamayı göz ardı etmemek gerek. Ve her ne olursa olsun haftanın bir gününü kendisi için ayırmamak kendisine, zamanına yazıktır. O ‘zaman' nerelerde kullanılmyor ki? Nefsi için, dünyası için... TV karşısında saatlerce, temizlik anlarında saatlerce, alışverişlerde saatlerce, boş muhabbet dahası günah içeren gıybet ortamlarında saatlerce... Ama iş ‘sohbet' olunca bahaneler ardı sıra geliyorsa biraz kendimize dönelim ve ağzımızdan çıkanla yaşantımız örtüşüyor mu caba diye bir test edelim.
İnsanların hizmetine sunulan, insanın şahsıyla birlikte toplumun ihya ve inşası açısından faydası olan sohbetlere önem ve özen gösterilmeli. Önceliğe konulup birinci sıraya alınırsa o günü başka şeyle doldurmak mümkün olmayacaktır. Bütün kardeşlerin birleştiği ortak noktada birleşen insanların kardeşliğinin gür bir sese dönüşüp aynı derdi tasayı taşıdıkları, kulluk noktasında da birbirlerine nasihat edip ‘güzellik' nazarıyla bakıldığı bu yerler zamanın en değerli anlarını hak ediyor.
Belki duyulan, bilinen şeyler ve belki bir hadis iki hafta üst üste tekrarlanıyor fakat insanın ‘unutkanlığının' unutulmaması gerektiğini söyledik. Üstelik gıybet kokan bir olay gerçekleşince bunu her gün her ortamda duymak insanı bıktırmaz. Her an hatırlamaya muhtaç olduğumuz konular bildiğimiz hususlarda da yine muhtaçlığımızdan dolayı ilk günkü duyuşla dinlemeli ve faydalanmaya çalışmalıyız.
Bir de şu pencereden bakmak gerekir. O bir günlük sohbet belki insanın bir haftasına yayılacak. Her hafta gittikçe kendisini donatan kalp ve artık bilinçaltına yerleşen bazı hakiki gerçekler o günlere sirayet edip günah işleme oranını azaltacak. Ya da o hafta işlenilen konu üzerine o hafta bir imtihanla karşı karşıya kalınsa hangi tavrı sergilerse Rabbinin razı olacağını bilecek. Resullah(a.s) buyuruyor: ‘Kırk gün içinde bir ilim sohbetinde bulunmayan kimsenin kalbi kararır. Büyük günah işlemeye başlar; çünkü ilim kalbe hayat verir. İlimsiz ibadet olmaz.' [Mektubat-ı Rabbani]
Bilmeye, öğrenmeye, anlamaya ve de faydalanmaya çok ihtiyacımız var. Ahiretimiz için... Dakikalar dünya içinde yok olurken, ahirete adanılan zamanlar var oluşu simgeleyecek! Basit bir şey olduğu zehabına kapılmayalım ve bunun sevap boyutuna da bakalım.
Ve müminde olması gereken istikamet çok önemlidir. Sohbetin yapıldığı ilk seneler ilk haftalar değil sadece. Bunu bir ömre yaymak ve ayakların bu hususta istikamet üzere olması gerekir. Önemli olan devamlı olan ameldir diye buyuran Resullullah Efendimiz(a.s) insana önemli hatırlatmada bulunuyor. Çünkü önemli olan o ilk yıllar , heyecanlı anlar değil, bir süre durulduktan sonraki devam edip etmeme meselesidir. Bu anlamda sohbetlerimiz boş kalmasın, sohbetlerimize iştirak yoğun olsun ve en önemlisi bunu her daim bir niyet olarak kalbimize etiketleyelim. Ve bu hayrı daima sürdürmeye çalışalım. Yoksa unutmak an meselesi ve unutmuşlukla yapılan hatalar çok fazla, hakeza hatırlamak da an meselesi ve hatırlamışlıkla birlikte o günahtan vazgeçme de olabilir. Fakat unutmayalım ki; bu hatırlatan yerleri terketmedikçe ‘hatırlayabiliriz'!
Eskiden bir hadis öğrenmek için uzun yollar, aylar devşiren insanlar vardı ve o insanların gayreti, çabası... Fakat şimdi yan mahallede, iki sokak üstünde olan derneklerimizi, sohbetlerimizi yalnızlığa sürüklemek tembelliğin göstergesidir. Ve Allah her zamanın zorluğuna kolaylığına göre değerlendirecektir insanı. O halde ayağımızın dibinde olan bu rahmete kulak asmamak bizi korkutmalıdır.