Zaman İslam’dan bigâne... Zaman fitne fesadı körükler yeryüzüne... TV yok evlerde, ancak radyolardan öğrenilir İslam ümmetinin hali. Ve zamanın öncülerinden olacaktır Metin Yüksel... Gençliğini İslama adayan bir mücahit... Adanmışlığı rızaya dayanan bir Şehit!...
Tağuti düzen ve emperyalizme karşı mücadelesini şahit tuttu. Kalemiyle eylemiyle davaya gönül bağladı. Derdi büyüktü ve sevdası vardı, dertleri güle çeviren... Radyolardan takip etti İslam ümmetinin halini. Afganistan’a gitmek istiyordu. Ama şehadet onu kendi ülkesinde yakalayacaktı.
Şehirler dolaştı davasının ışığını yaydı. Daruşşafaka Lisesi önünde sekiz kişilik bir komünist grubun saldırısına uğradı arkadaşlarıyla. 3 kurşunla yaralandı. Ama durmadı, yılmadı, gerilemedi... İran İslam İnkılâbıysa heyecanını daha çok körükledi.
Metin Yüksel; Müslümanlara örnek, gençliğimize ışık, koşanlara umut, ümmete ilhamdır. Metin Yüksel; oturanlara ders, gerileyenlere yılmaz bir örnekliği gösterecek kahramandır! Zamanı ashab kalitesinde yaşayanlar kervanındandır. Aşkı mücadelesine eşlik edip, gençliğini ‘rıza’ya adayıp,dünyanın cazibeliğini elinin tersiyle itendir. İsmail’i duruşa teslimiyetin tebessüm ettiği, ezberlerle oyalanan hayatlara ‘ahd-e vefa’yı hatırlatan kahramandır! Tüm ihtilafları perdeleyip hedefini başka şeylere odaklayıp gençliğiyle bir çok şeyi ümmete gösterendir. Bu yolun yolcusu olup bizlere bu destansı hayatında yolculuk ettirmiştir ve ettiriyor. Ama en çok heyecanımızı, duygu ve düşüncelerimizi İslam’ın potasında eritme derdini aşılıyor bizlere... En çok ta gençliğimize...
Metin Yüksel direnişin bir parçası olan afişleri gecenin duvarına asan yiğittir. Duvarlar bile onun sözleriyle süslenmiş ve haykırmıştır hakkı... Sadece yazan, söyleyen olmamıştır. Kelamla eylemin bütünlüğüne inanmış ve kelamı ilk önce benliğinde yaşatan bir insandır. Sloganik sözlerden ibaret kalmayan hayatı, bir de şehadeti tatmıştır.
‘Tek Yol İslam’ sözünü duvarlara yazmış, hakeza o yola adanmış o yolu anlatmış ve o yola tüm hedefini vermiştir.
‘İslami Hareket Engellenemez’ demiş ve tüm engellemelere inat hak mücadelesini sürdürmüştür. Esaret zincirlerini kırıp İslami hareketin bir kenarından tutmuştur.
‘Mutlak Fikrin İktidarı Kurulacak Mutlaka’ sözünü de duvarlara işleyerek ümit aşılamıştır geleceğe... Korku salmıştır tağuti düzenlere...
Ve en ünlü sloganlarından birisi de ‘Şehadet şehadet sururi inkılâbest/Şehadet inkılâbın habercisidir’ olmuştur. Sanki şehit olacağını bilir gibi...
Bu sözü duvara yazarken nerden bilebilirdi ki, bir gün şehadetin kalbinde yazılacağını... Ve nerden bilebilirdi ki şehadeti ve şehadetler yüreklerde inkılâbın habercisi olduğunu...
Ve öyle bir kelam daha etmişti ki, çağrısı hala kulaklarda ve ulaşacak nesillerce... ’Şehadet Bir Çağrıdır Tüm Nesillere ve Çağlara’!
Bedenle ruhun ayrılmazlığı gibi, sözle eylem de birbirini bu kadar tamamlıyordu. Ve yakışıyordu. En nihayetinde çağrısı nesillerce büyüyecek, Hakkın Şahidi ve İslam Şehidi olacaktı.
Kim pusu kuracaktı acaba? Kim böylesine bir canı vuracaktı kirli ellerce? Nasıl bir kavmiyetçilikti ve paylaşılması istenmeyen bir yığın toprak parçasının değeriydi bu? Ve toprağa verdikleri değer, kendi değerlerini düşürüyordu.
Bir Cuma günü... Rab’le en yakın olduğu anı yaşamış ve sözleşmesini yineleyerek çıkmıştı camiden. El tetikte ve 3 kurşun beden de... Metin Yüksel kanlar içinde... Dilinde tekbir, Allah-u Ekber!... Metin bakışlı yüzü ve duruşuyla yükseklere uçacaktı...
Kan kara karışmıştı. O kırmızı kanla laleler tohuma duracak, beyaz günlerin üzerine açacak... Çünkü Şehitler toplumun damarlarına sevdayı, teslimiyeti, davayı, umudu ve zaferi aşılayan yiğitlerdir... Çünkü Metin Yüksel’in sözleri pompalanır geleceğin aydınlık günlerine...
Yeter ki, asıl derdi dert edinelim, Metin Yüksel gibi...
Gençliğimizi İslam davasına adayalım Metin gibi...
Zaferi ve şehadeti isteyelim Metin gibi...
Durmayalım, oturmayalım, gerilemeyelim Metin gibi...
Dünya meskeninden ahirete talip olalım tıpkı Metin Gibi..
Belki bizi de bulur Şehadet...