Önceki yazımızda Moğol istilası ve Celaleddin Harzemşah’ın direnişinden bahsetmiştik. Yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz inşallah:
Evet, Harezm ülkesi de barbar Moğolların istilasına uğrayan yerlerden biriydi. Moğollar Müslümanların dağınıklığından, kardeş kavgalarından, iktidar uğruna ortalığı kasıp kavuran iç çatışma ve ihanetlerden yararlanıp kolay bir şekilde İslam topraklarını ele geçiriyor, işgal ettiği İslam şehirlerini yerle bir ediyor, İslam medeniyeti adına ne varsa ateşe veriyor, Müslümanları koyun boğazlar gibi boğazlıyordu.
Bu korkunç kaos ortamında Moğollara karşı tutunamayan Celaleddin Harzemşah, topraklarını bir bir düşmana kaptırarak Afganistan’da bulunan Gazne’ye kadar çekildi. Gazne’yi Moğollara karşı bir direniş merkezi yapmak isteyen Celaleddin Harzemşah, çevredeki beylik ve emirliklerden de yardım alıp altmış bin kişilik bir ordu meydana getirdi. Celaleddin, kendisinin yenilmesi halinde sıranın kendilerine de geleceği konusunda Herat Emirini ve diğerlerini de ikna etmişti. Herat Emiri on bin kişilik bir orduyla Celaleddin’e katıldı.
Cengiz Han, Celaleddin Harzemşah’ın hazırlığını haber alınca en acımasız ve tecrübeli komutanlarından biri olan Şiki Kutugu komutasında otuz bin savaşçıyı Gazne’nin üzerine gönderdi. Celaleddin ve ittifak ettiği emirler, komutanlar Moğolları şehrin dışında, Pervan denilen mevkide karşıladı. Korkunç bir savaş oldu. Müslümanlar kahramanca savaştı ve Moğollara ilk büyük yenilgilerini tattırdı.
Yenilmezlik efsanesiyle İslam ümmetinin kalbine korku salan istilacı Moğollar on binlerce kayıp verip geri çekildiler, daha doğrusu kaçtılar.
Peki, bundan sonra beklenen neydi? Bu zaferden güç alan Müslümanların toparlanmaları, kedilerine gelmeleri, varlıklarını tehdit eden düşmana karşı güç birliği yaparak daha büyük zaferlere imza atmaları umuluyordu. Moğolların yenilmezlik efsanesi çökmüştü. Birlik olmaları halinde Müslümanların yenemeyeceği gücün olmayacağı ispatlanmıştı.
Ama ne yazık ki öyle olmadı. Savaşı kazanan komutan ve emirler arasında ganimet kavgası çıktı. Cengiz Han’ın komutanı Şiki Kutugu’nun ele geçirilen atını paylaşamıyorlardı emir ve komutanlar. Herat Emiri ısrarla istemesine rağmen atı alamayınca on bin askeriyle ordudan ayrıldı. Bunu gören diğer birçok komutan ve emir de çeşitli bahanelerle sıvıştılar. Büyük bir zafer kazan Müslümanlar ganimet paylaşımı yüzünden birbirlerine düşüp dağıldılar. Böylece ümmetin kurtuluşu, İslam topraklarının bağımsızlığı yolunda atılan büyük bir adım liyakatsız liderlerin dünya hırsı sonucunda büyük bir hüsrana dönüştü.
Evet, Müslümanların başındaki dünyacı liderler çıkar ve menfaatlerini, heva ve heveslerini ümmetin kurtuluşuna, izzetine, özgürlüğüne tercih etmişlerdi. Bir ata sahip olma uğruna ümmetin geleceğini işgalci, talancı, katliamcı düşmanın insafına terk etmişlerdi.
Bugün de aynı durumda değil miyiz? İktidarları, saltanatları, debdebeli yaşamları uğruna halklarını emperyalist güçlerin zulüm ve katliamlarına mahkûm eden liderlere sahip değil miyiz? Makamlarını korumak için İslam düşmanı güçlerle işbirliği yapıp halklarına, ümmete ihanet eden, ülkelerini iç savaşlara sürükleyip emperyalistlere peşkeş çeken liderlerin yüzünden çekmiyor muyuz bunca acı ve perişanlığı?
Ümmetin sorunu bir ata sahip olmayı ümmetin kurtuluşuna tercih eden liderlere mahkûm olmak. Önce bu liderlerden kurtulmalıyız. İyilerin yönetimine kavuşmak için iyileri başa geçirmeliyiz. İslam ülkelerindeki iktidarlar Allah’ın rızasını, ümmetin kurtuluşunu, vahdet ve kardeşliği her şeyden önde tutan iyi, salih, dindar, takvalı liderlerin ellerine geçtiği an kurtuluş ve özgürlük için ümitvar olabiliriz ancak.