Onlar Emanete Hıyanet Etmezler

Emanet, hıyanet kelimesinin zıddı olup güven, sadakat ve emniyet manalarına gelir. İslam dini adalet ve emanete çok fazla önem vermiştir.

Emanet, hıyanet kelimesinin zıddı olup güven, sadakat ve emniyet manalarına gelir. İslam dini adalet ve emanete çok fazla önem vermiştir. Toplumsal ve kişisel huzurun, maddi ve manevi kalkınmanın bunlara bağlı olduğunu belirtir. Emanet ve adalet üzerine tesis edilmeyen icraatlar toplumsal çöküntülere zemin hazırlar, zulüm ve haksızlıklara kapı aralar.

Emanet, geniş bir mana ifade eder. Allah (cc)’ın verdiği emanet, insanların verdiği emanet… İnsanoğlunun sahip olduğu beden ve mülk, gerçekte onun değildir. Hakiki Mâlik, Allah’tır. Mü’min, sahip olduğu azaların Allah’ın birer emaneti olduğunu bilir. Çünkü hesap gününde, her bir azanın hesabını vereceğinin farkındadır. Beşeri ilişkilerde de benzer durum geçerlidir. Kul hakkına taalluk eden hususları göz ardı etmek, belki de ebedi saadeti tehlikeye atmaktır. Özellikle hıyanetin kol gezdiği asrımızda İslam dininin belirlediği çizgilere dikkat edilmezse bozuk ve hasaretli yola girmek kaçınılmazdır. İslami prensipler, zincirin halkaları gibi birbirlerine bağlıdırlar. Biri bozuldu mu diğer bozulmalar birbirini takip eder. Akıbet hüsrana kadar varır. Fehme yakın olması açısından şu şekilde somutlaştırabiliriz: Bir kimseden hayâ çekilip alınırsa, buğzeden ve buğzedilen kimse olur. Buğzeden ve buğzedilen kimse olursa, emanet de ondan çekilip alınır…

Nasslar ile sabittir ki emanete riayet edenler methedilmiş, emanete riayet etmeyenler ise azab ile tehdit edilmiştir. Mü’minler “Emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler”[1] vasfına sahiptirler. Kendilerine bırakılan emaneti korurlar. Güzel bir muhafaza ile yükümlülüklerini yerine getirirler. Emanete hıyanet etmezler. “Müslüman, elinden ve dilinden emin olunan kimsedir” hadis-i şerifini rehber edinip güvenilir bir şahsiyet modelini teşekkül ederler.

Hadis-i şeriflerde emanetin kaybolması kıyametin alameti olarak ifade edilmiştir. Emanetin kaybolması; insanlar arasında dürüstlüğün ve adaletin kalmaması, kimsenin kimseye güvenemez hale gelmesi demektir. Bu da haksızlıkların ve hilekârlıkların ziyadeleşmesiyle hâsıl olur. Ebu Hureyre (ra)’den rivayetle Resulullah (sav) buyurdu ki: “Emanet kaybedilince kıyameti bekleyin.” “Emanet nasıl kaybolur?” diye sordular. “İşler ehil olmayanlara teslim edilince”[2] diye cevapladı. Yani, emanetin kaybı emin kimselerin yok olması veya yok denecek kadar azalmasıyla meydana gelir.

Huzeyfe b. Yeman (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) bize iki hadis söyledi. Ben bunlardan birini gördüm, diğerini beklemekteyim. O bize şunu anlattı: “Emanet (din, adalet duyguları) insanların kalplerinin derinliklerine konmuştur. Sonra Kur’an nazil oldu ve Kur’an’ı da öğrendiler, sünneti de…” Daha sonra bizlere emanetin kaldırılmasından bahsedip şöyle dedi: “Kişi uykuya dalar, kalbinden emanet alınır. Geriye ufak bir nokta gibi onun izi kalır. Sonra bir daha uyur. Kalbinden emanet yine alınır ve onun ufak kabarcık gibi bir izi kalır. Tıpkı ayağın üzerine yuvarladığın bir kor ateşin deriyi kabartması gibi. Sen onu kabarmış görürsün fakat içinde hiçbir şey yoktur. -Sonra ufak bir çakıl taşı aldı ve onu ayağının üzerine yuvarladı- İnsanlar sabah olur alışverişe koyulurlar. Hemen hemen hiç kimse emaneti yerine getirmez. Hatta dürüstler “Falanca kabilede dürüst insanlar varmış diye” parmakla gösterilirler. Bazen de, kalbinde zerre miktar iman olmayan bir kimsenin “ne civanmert, ne kibar, ne akıllı kişi” diye övüldüğü olur. (Huzeyfe devam etti:)

Ben öyle günler gördüm ki, hanginizle alışveriş yaptığıma aldırmazdım. Muhatabım Müslüman idiyse, bana karşı hile yapmasına dindarlığı mani olurdu. Muhatabım Yahudi veya Hıristiyan idiyse, onu da amiri(nden, validen gelen korku ve disiplin) bana hile yapmaktan alıkoyardı. Fakat bugün sizden sadece falanca falanca ile (gönül huzuruyla) alışveriş yapabilirim.[3]

Yüce dinimiz emanete büyük bir önem vermiştir. Emanetin yerine getirilmesiyle ilgili hususları, ayet ve hadisler emir hitabıyla zikretmişlerdir. Emanete hıyanet edilmemesi, kesin bir üslupla ifade edilir. Nitekim Ebu Hureyre (ra)’den rivayetle Allah’ın Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Sana emanet bırakanın emanetini geri ver. Sana ihanet edene ihanet etme.”[4]

Emanetin kalkmasıyla hâsıl olacak durumun vahametini tam kavrayabilmek için, Kur’an-ı Kerim’de emanete verilmiş olan makamın yüceliğini bilmek yeterlidir: “Muhakkak ki biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de (onlar) onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. İnsan ise onu yükleniverdi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”[5]

Dürüstlük ve sadakat gösterenler elbette mükâfatlarını alacaklardır. Zelil amellerden sayılan ihanet ise azab ve cezayı gerektirir. Mahşer gününde her ferd kendi amelini boynunda taşıyacaktır. Sadakat gösteren sadakatiyle, ihanet eden ihanetiyle teraziye varacaktır. Dayanılmayacak azaba duçar olmamak için Kur’an ve Sünnete temessük edip güzel hasletleri kuşanmaktan başka yol yoktur.

Onlar Ahitlerini Yerine Getirirler

Ahd kelimesi lügatte “bir şeyi korumak” manasına gelir. İslami ıstılahta ise geniş bir anlam ifade eder. Gerek ruhlar âleminde Allah-u Teala (cc) ile insanlar arasında gerçekleşen “mukavele”, gerekse yeryüzünde beşeri ilişkilerdeki “sözünü yerine getirme” hususu, ahd kelimesinin kapsamına girer.

Mü’minler, Allah (cc)’a ve kullarına verdikleri misaklarına muhalefet etmezler. Allah’ın ahdini yerine getirirler ki bu ahit, kulların mükellef kılındığı Allah’ın emir ve yasaklarıdır. Allah (cc)’a itaat uğrunda herhangi bir ahdi akdedecek olurlarsa bunu bozmazlar. En güzel bir şekilde yerine getirmeye çalışırlar. Her söz ve taahhüd, sorumluluğu beraberinde getirdiğinden dolayı mü’minler mazhar oldukları “Ahde vefa gösterirler” hasletini düstur edinirler.

Allah’ın ahdi, hikmetle donatılmış nurani bir şerit gibidir. Ezelden ebede kadar uzanır. Allah’ın ahdini bozmamak, O’nun belirlediği çizgide emir ve yasaklarına uymakla olur. Ahdini yerine getirmemek ise bozmak ve parçalamaktan ibarettir. Mü’minler, ahiretlerini satıp dünyayı almazlar. Hidayeti bırakıp dalâlete düşmezler.

İnzar Dergisi

[1] Mü’min sûresi: 8

[2] Buhari

[3] Buhari-Müslim

[4] Ebu Davud-Tirmizi

[5] Ahzab sûresi: 72
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Rahmet ve mağfiret dolu "üç aylar" başlıyor
Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu