Doğruhaber Gazetesi, 1 Kasım 2016'da günlük olarak çıkmadan bir süre önce bize de gazete hakkında birkaç soru yöneltmişti.
O zaman gazeteye, “Fasıklardan ve fasıkların haberlerinden geçilmediği ve bu haberlerle fitne ve fesadın çoğaldığı ve yayıldığı bir dünyada haberi olduğu gibi duyurmak. Doğruhaber'in bu misyonu ile bundan böyle günlük olarak da çıkması sevindirici olduğu kadar fısk, fitne ve fesat ile mücadele için de ümit verici” diye cevap vermiştik.
Böyle bir temasımız olmuştu; ama günün birinde Doğruhaber'de yazacağımız aklımızın ucundan geçmemişti.
Derken, bundan birkaç ay önce idi. Sevgili Mehmet Özcan dostumuz, bizi gazetede görmek istedikleri iltifatında bulundular. Biz de kendilerine teşekkürle birlikte, biraz zaman vermelerini arz etmiştik.
O zaman gelmiş olmalı ki, bugün Doğruhaber Ailesinin içindeyiz ve siz sevgili ve saygıdeğer okuyucuların huzurundayız. Hepinize Merhaba!
Büyük bir yükümlülüğün altına girdiğimizin farkındayız. Bu yükümlülüğü hakkıyla ve layıkıyla ifa etmemizin yolunun da sizlerin tavsiye, uyarı ve eleştirilerinizden geçtiğini biliyoruz. Sizlerin de bizi bu alicenap yardımlarınızdan mahrum etmeyeceğinize olan inancımız azmimizi daha bir bilemektedir.
Neleri mi yazacağız?
Nasıl bir dünyada, nasıl bir coğrafyada ve nasıl bir ülkede yaşadığımızı hepimiz ana hatlarıyla biliyoruz. Bu bilgi haliyle bizi her şeyin yaratıcısı olan Allah başta olmak üzere kendimize, ailemize, toplumumuza ve dünyamıza karşı borçlu, sorumlu ve yükümlü olduğumuzu anlamamıza yetiyor. Bu “borçlu kılma” deyimi de sevgili Bülent Sönmez'den mülhemdir. “Yaşamak borçlu kılar insanı” demişti bir yazısında.
Her birimiz kime ve ne kadar borçlu olduğumuzu biliriz. Yeter ki borcumuza sadık olalım.
İnsan için yaşam-ki buna inanç da dâhil- ihtiyari olarak yaptığı tercihlerin toplamıdır. Hayattaki tercihlerimiz o kadar fazla ve o kadar çeşitli ki. Bu ise değişim demektir. Hastalık ve yaşlılık gibi haller hariç, diğer değişimler bizim elimizdedir. Bu değişimin yönünü de biz belirliyoruz. Sözlerimiz ve eylemlerimiz birer güzellik veya kötülük olarak hayatımızdaki yerini almaktadır. Haddizatında eşref-i mahlûkat olan insanı meleklerden bile üstün kılan da onun yaptığı tercihlerdir ve onu yaratılanlar içerisinde en aşağılık (esfel-i safilin) bir yere düşüren de. Zaten insanlık tarihi dediğimiz şey de bu tercihlerin çatışmasıdır.
Bu öyle bir çatışma ve öyle bir savaş ki, hiçbir insanı kendi dışında tutmamaktadır. Biz de insanı eşref-i mahlûkat olarak tanımlayan ve onu sahip kılındığı bütün fıtri özellikleriyle birlikte hayatın merkezine alan bir inancın mensupları olarak tarafız. Karanlıklara karşı aydınlıktan, zillete karşı izzetten ve insanın onuruna yönelik saldırılara karşı hak ve adaletten yana tarafız!
Dostça tavsiye, uyarı ve eleştirilerinizi esirgememeniz istirhamıyla…