Filistin'de şehit edilen 60 insanı Trump öldürdü. Bu katliamı yapan tetikçi el Netanyahu olsa da bu katliamın cesaretini veren ve hala da bu anlayış birliğini ısrarla sürdüren sadece Trump'tır.
Son bir yıl içinde Trump'ın ABD'nin siyasetini İşgalci israil'in kullanımına vermesi gözlerden ırak olan bir tespit değildir. Elçiliğini Kudüs'e taşıması ve nihayetinde gelişecek olayları göze alıp vazgeçmemesi, işgalci israil'e müthiş bir destek verdi. Baksanıza Netanyahu meclisten savaş kararı verebilecek yetkiyi alır almaz İran'a yüklenmeye ve sert karşılık vereceğini söylemeye başladı.
Trump ise Netanyahu'nun İran konusunda nükleer anlaşmadan çekilmelerinden dolayı kendilerini tebrik ettiğini dile getirdi. Oh ne ala! Kendin çal kendin oyna! İncili çavuşlar birbirlerini körler sağırlar gibi ağırlıyorlar.
60 kişinin içinde Leyla adlı bir bebeğin de olması konusunda Trump'ın gıkı yok. Şehid Malcom X, “Bir ABD'li çocuğun yaşaması için yedi Afrikalı çocuğun ölmesi gerek” demişti. Demek ki Filistinliler Ortadoğu'nun Afrikalıları. Çocukların ölmesi pek önemli olmasa gerek. Zaten bu mesele, onları hiç ilgilendirmiyor. Suçlamayı tercih ve işgalci israil'i temize çıkarmak daha kolay.
Batının bu tavrı çok normal. Çünkü Kudüs'e elçilik açmak, Hamas'ı suçlamak, 60 kişinin ölümünü görmemek ve 128 red oyuna karşılık ısrarla elçiliğini Kudüs'e taşımak “barışçıl olmak/arabulucu rolü üstlenmek” gibi inandırıcılıktan uzak ABD'nin bundan sonraki Filistin politikası oldu. Bu özellikleriyle ABD sadece Filistinlilerin nezdinde değil, dünyanın gözünde de olmayan güvenilirliğini kaybetmiş oldu bugünden sonra.
Artık İşgalci israil'in Filistin meselesinde takınacağı tavır sadece kendi politikasını değil, ABD'nin de Filistin konusundaki politikasının yansıması diye bundan böyle nitelendirilecektir. Elçiliği açarken nasıl bir vicdan taşıyorsa ABD ve orada hazır bulunan yalaka takımı, 60 kişinin gerçek mermilerle şehit edilmelerini Trump'ın deyimiyle HAMAS'ın suçu olarak görüyor olsa gerek.
Bakar mısınız Allah aşkına! Türkiye'de tutuklu olan bir Rahipleri var diye Trump'ın ve siyasilerinin buldukları her fırsatta dile getirdikleri eğilim ile 60 Filistinli şehidin varlığına karşı takındıkları umarsız ve aymaz tavra. Macron'un da ve Merkel'in de takındıkları tavır Trump'ın tavrından farklı mı? Türkiye de tutuklu olan bir gazetecileri var diye Merkel'in tavrına hepimiz şahit olmadık mı? Peki, Filistinliler ne taşıyor? Can dediğimiz şey sadece batının teninde bulunmuyor. Batının teninde de can var, amenna! Ama “vicdan”ın olduğuna pek kanaatim yok!
Şayet böyle bir durum olsaydı bu katliam karşısında dile gelmez miydi? Niçin sükûta bürünmüş bir cılız tepki veriyor Avrupa Birliği? Niçin Trump kadar samimi davranıp işgalci israil'in sözcülüğünü yapmıyor? Vicdanları sızladığı için olmasa gerek.
Müslümanların duyarlılıkları meydanları inletirken, duaları gökleri cuşuhuruşa getiren imkansızlık ve çaresizlik mazlumiyetine bürünmüş. Sessizlik boğazları tıkamış ve kardeşliği unutturmuş. Sloganlar vicdanları rahatlatan değil imanı haykıran eylemlerken neden suskun kalıyor kalplerimiz, ellerimiz ve dudaklarımız.
Şeyh Ahmet Yasin'in deyimiyle:
“Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum!”