17 Aralık’tan bu yana başlayan “Paralel” tartışmalar henüz somut bir netice doğurabilmiş değildir. Süren tartışma ve suçlamalar “kocaman iddialar” boyutunda kalırken “Paralel rezaletin” en somut hallerinin yaşandığı vakıalar nedense görmezden gelmeye devam ediliyor.
Hafta içerisinde Akit gazetesinin Adıyaman merkezli Vahdet-Der operasyonunu konu edindiği haber aslında “Paralel rezaletin” vardığı boyutu en somut haliyle ortaya koyarken, Paralele savaş açan hükümet yanlısı medya gruplarının hala benzer somut vak’aları görmezden gelmeye devam etmesi, farklı şekillerde yorumlara da kapı aralamaktadır. Polis-savcı-hakim üçlüsünün dayanışmasıyla beliren “Operasyonel Paralel Hukuk” anlayışı en fazla irdelenen konu başlığı iken, Paralel karşıtı medyanın bu anlayıştan sadece Ergenekon-Balyoz ve KCK davalarını anladığı anlaşılıyor. Burada Ergenekon-Balyoz-KCK üzerinden belli bir dayanışma örnekliği sergilenirken İslami STK’lara karşı en somut biçimiyle kendini gösteren “Paralel Operasyonel Hukuk” anlayışına karşı sağırlar diyalogunun sürmesi, belli alanlarda hala “Paralel hukuk” anlayışında belirgin bir dayanışmanın devam ettiğini göstermektedir.
İstanbul’dan başlayıp Konya-Adana-Mersin-G.Antep hattında süren, Elazığ-Adıyaman’la zirve yapıp İslami STK’ların faal olduğu diğer merkezlere sarkan onlarca baskın ve yüzlerce tutuklamalar gerçekleşti. Ardından yüzlerce kişiye örgüt üyeliğinden yöneticiliğe kadar farklı suç isnatlarıyla yüzlerce kişiye hapis cezası verildi.
Yapılan tüm operasyonlarda gerekçeler aynı, fezlekeler aynı, iddianameler aynı, hüküm kararları aynı ve gerekçeli kararlar aynı türdendi. Genel operasyon kararı Okyanusların ötesinde alınınca yöntem ve gerekçelerin tümünün birbirine “Paralel” olması zaten kaçınılmazdı.
Akit gazetesinin de Adıyaman merkezli yaptığı haberde görüldüğü gibi maddeler halinde sıralanan “Paralel Hukukun” gerekçeli karar maddelerine bakıldığında siyonist sinsiliğinin kokusunu almamak, “Bu operasyonlar Tel Aviv’den kumanda ediliyor” dememek cidden mümkün olmuyor.
Akit gazetesine konu olan ilgili haberde örgüt üyeliğinden cezalandırmaların gerekçesi olarak sıralanan şu maddelere beraber bir göz atalım:
* * *
• 2008 yılında Hizbullah davasından tutuklanan ve cezaevinde hastalandıktan sonra tedavi için tahliye edilen Seyid Ali Demiryol’u hasta iken ziyaret etmek ve vefat ettikten sonra ailesine taziye ziyaretinde bulunmak.
• Adıyaman Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olan Vahdet-Der isimli derneği açmak.
• “Bismillahirrahmanirrahim” ile başlayıp “Allaha emanet olun” şeklinde biten A-4 kağıdı.
• “Esnaf ve Sanatkarlar Komisyonu” ile başlayıp, “Aile İlişkilerinin Geliştirme Komisyonu” ile biten dernek komisyon raporu.
• Üniversiteyi yeni kazanan öğrencilere yardım edip, onların öğrenci evine yerleşmesine yardımcı olmak.
• 03/09/2010 günü Vahdet-Der organizesinde “Kudüs Günü” konulu basın açıklamasına katılmak.
• İsrail ve Amerika’yı protesto etmek amacıyla 17/09/2010 günü Kahta’da, 18/09/2010 günü ise Adıyaman’da bir basın açıklaması yapmak
• İsrail ve Amerika’yı protesto etmek amacıyla “Kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’in yakılması ve çirkin bir şekilde ayaklar altına alınması” konulu 17/09/2010 günü Mustazaf-Der tarafından Adıyaman Kahta İlçesi Devlet Hastanesi önünde 150 kişilik bir grubun katılımıyla basın açıklaması yapmak.
• 08/11/2009 günü Adıyaman merkezde bulunan 23 Nisan İlköğretim Okulu bahçesinde yapılan düğünü organize etmek ve buna katılmak.
• 10/04/2010 günü Samsat ilçesinde, 11/04/2010 günü ise Kahta ilçesinde, 16/04/2010 günü ise –Adıyaman il merkezinde Peygamber Sevdalıları Platformu adı altında Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle etkinlik düzenlenmek ve katılmak.
• 04-05/06/2010 günü Adıyaman ve Kahta ilçesinde bayanlara yönelik Hz. Fatma’yı anma şeklinde etkinlik düzenlemek.
• Kurban Bayramında Mutazaf-Der Kahta Şubesi aracılığı ile kurban derisi toplamak.
• Yapılan etkinliklerde sunucu olarak görev almak.
• Gıyabi cenaze namazı kılınması, protesto gösterileri, mitingler, dini önemi olan gün ve gecelerde düzenlenen kapalı yer toplantıları organize etmek.
• 09/05/2010 günü öğrencileri Safvan İbn-i Muattal Türbesine ziyarete götürmek.
• 13/12/2009 tarihinde Yeni Mahalle İsmetpaşa Caddesi üzerinde bulunan Mustazaf-Der Kahta Şubesinde yatsı namazından sonra komisyon toplantısı yapmak.
• Adıyaman Merkez, Besni ve Gölbaşı’nda bulunan öğrenci evlerine eşya temin etmek ve beyaz çuvallarla eve erzak götürmek
• Adıyaman’da Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle düzenlenen etkinliklerde hedef şahısların tertip komitesinde yer aldıkları ve etkinliklerde görevli olarak bulundukları, yapılan teknik ve fiziki takiplerden anlaşılmıştır.
* * *
Sıralanan bu maddelerin sadece bir tek davaya konu edildiğini zannetmeyin. Yüzlerce insanın örgüt üyeliği/yöneticiliğinden cezalandırılmasına gerekçe yapılan bu kararlar farklı illerde farklı davaların da standart gerekçeleri arasında yer buldu.
Kocaman “Adalet saraylarında” yüzlerce insan bu gerekçelerle cezalandırılarak “terörist” damgası vuruldu ve hapishanelere mahkum edildi. İşin ilginç tarafı, bugün için “Paralel rezalet” üzerinden çoğu soyut iddialarla algı yönetimini oluşturmayı deneyen kocaman medya organlarının, İslami STK davalarında sıralanan bu tür siyonistçe gerekçeleri vakti zamanında kocaman puntolarla manşetlerine taşıyarak “Paralel çomak” işlevini icra etmeleriydi.
Sıralanan bunca iddialar “konsensüs” döneminde tüm medya organları arasında paslaşma konusu iken “Operasyonel Paralel Hukuksuzluğun” en somut hallerini görmezden gelmeyi sürdürmeleri, “hesaplaşmanın” lokal düzeylerde seyrettiğinin de bir başka göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
İslami STK’lara operasyon furyasının gerçekleştiği dönemlerde demokrasi, hukuk ve milli irade kavramlarını ağzından düşürmeyen “Paralel rezalet” gerçekliği hala hafızalarda iken aynı kavramlar üzerinde bugün için tekel oluşturanların İslami STK’lara karşı uygulanan hukuk rezaletini hala görmemeyi sürdürmeleri, bu alanda “Paralel” bir anlayışın farklı versiyonla icra edildiğini ortaya koymaktadır.