Taraf yazarı Halil Berktay'ın '77 1 Mayıs katliamı solcuların işiydi' sözlerinin ardından sol cenahtan tartışmalara katılımlar devam ediyor.
1977 yılında Taksim'de gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamalarına katılan isimlerden Radikal Gazetesi yazarı Oral Çalışlar bugünkü köşesinde dikkat çekici satırlara imza attı. Çalışlar, ' 1 Mayıs 1977 katliamında, sol gruplar arasındaki çatışmacı ve şiddetsever eğilimin, yaşananların asıl sebebini oluşturduğu görülebiliyor. Olayın önceden devlet tarafından planladığına ilişkin yeterince güçlü bir veriye sahip değiliz.' dedi.
İşte Çalışlar'ın bugünkü o yazısı
1 Mayıs katliamında, sol gruplar arasındaki şiddetsever eğilimin, yaşananların asıl sebebini oluşturduğu görülebiliyor. Sol açısından inandırıcı özeleştiriye ihtiyaç var.
1 Mayıs 1977'de Taksim'de 34 insanımızın yaşamına mal olan bir facia yaşandı. Sol hareket, prestij kaybına uğradı. 12 Eylül 1980'e giden yolda darbeciler küçümsenemeyecek bir psikolojik destek elde ettiler.
GÜÇLÜ BİLGİ VE BULGUYA ULAŞMAKTA ZORLANIYORUZ
Sol hareketin neredeyse bütün grup ve fraksiyonlarının içinde yer aldığı 1 Mayıs faciası, bir "kontrgerilla provokasyonu" olarak adlandırıldı. O yıllarda çok sayıda devlet merkezli provokasyon yaşandığı için bu katliamın da bu sınıflandırma içine girmesi doğal sayılabilir.
O gün bugündür, 1977'deki devlet parmağının ne olduğuna ilişkin güçlü bir bilgi ve bulguya ulaşmakta zorlanıyoruz. Şu bir gerçek: Darbe hazırlığının sürdüğü bir ülkede, böylesine çatışmalı bir alanda devlet parmağının olmaması düşünülemez. Devletin ve hatta darbecilerin (Kontrgerilla'nın) o meydanda ajanları ve duruma uygun bir provokasyon planları mutlaka vardı.
Gelelim sola...
Ne olmuştu 1 Mayıs 1977 öncesinde? 1 Mayıs'ı düzenleyen DİSK yönetimine TKP çizgisindeki solcular egemendi. Sovyet taraftarı olan DİSK yönetimi, Çin ve Arnavut taraftarı olan grupları ellerinde pankartlarla miting alanına sokmayacağını ilan etti.
Bu gruplar da "Alanı Sovyet işbirlikçisi revizyonistlere bırakmayız" havası içindeydiler. Alana zorla da olsa gireceklerini ilan ettiler. Benim içinde yer aldığım Aydınlık grubu, Çin yanlısı bir akım olarak tarafını belirlemişti. Gerginliğin tırmanmasında bu açıdan bizim de sorumluluğumuz vardı.
Ancak, olayların çatışmaya ve provokasyona doğru gittiğini fark edince, mitinge grup olarak katılmaktan vazgeçtik ve bu kararımızı ilan ettik, yani alana girme kavgasında taraf olmadık.
Diğer Maocu ve Arnavutlukçu grupları da çatışmadan kaçınmaları için uyardık. Kararlarını değiştirmediler. 1 Mayıs günü, DİSK yönetimi bu grupları alana sokmadan mitingi bitirmek için işi yavaştan aldı. Akşam 19.00'a gelindiğinde artık miting bitmek üzereydi. Bu gruplar Tarlabaşı istikametinden alana ancak gelebilmişlerdi.
İSTENMEYEN GRUPLARIN İÇİNDEN SİLAH SESİ DUYULDU
Son olarak alana Kurtuluş grubu girebildi. Onlar koşuşturarak meydandaki yerlerini alırlarken, meydana girmesi istenmeyen Halkın Kurtuluşu grubunun önü kesildi. Arkalarında da diğer 'istenmeyen gruplar' yürüyordu. Görgü tanıklarının ifadesine göre bu grupların içinden iki el silah sesi duyuldu. Bu sanki bir işaret fişeğiydi. Her yandan silahlar patladı. Meydandaki polis panzeri hareketlendi ve panik arttı. Kaçışan grupların bir bölümü Kazancı Yokuşu'na doğru akmaya başladı. Orada da yolu kesen bir pankart kamyonu vardı. Kalabalık sıkıştı ve 28 kişi bu sıkışma sırasında ezilerek can verdi.
3 kişinin silahla yaşamını yitirdiği, bir kişinin ise polis panzerinin altında kalarak öldüğü biliniyor.
Sular İdaresi'nin üstü
Polislerin panik sırasında Sular İdaresi'nin üzerinden makineli tüfeklerle ateş ettikleri söylendi. Sabahtan akşama kadar orada alanı fotoğraflayan ve film çeken arkadaşımız yazar-mimar Metin Göktürk, olay anında orada polis olmadığını defalarca anlattı. Sular İdaresi'nin üzerinde ellerinde tüfeklerle görülen polisler olaylar bittikten sonra oraya çıkmışlardı.
İntercontinental Oteli'nin içinden ateş edildiği de bir tez olarak hep öne sürüldü. Ama bu da kanıtlanamadı.
Sonuç olarak, 1 Mayıs 1977 katliamında, sol gruplar arasındaki çatışmacı ve şiddetsever eğilimin, yaşananların asıl sebebini oluşturduğu görülebiliyor. Olayın önceden devlet tarafından planladığına ilişkin yeterince güçlü bir veriye sahip değiliz. (Grupların içinde devletin ajanları mutlaka vardı ve onlar gerginliği tırmandırmak vb. görevlerini yerlerine getirmişlerdir.)
Sonuç olarak, solun tarihi çöküşünün dönüm noktalarından birisidir 1 Mayıs 1977.
Yaşananlara hangi çerçeveden bakılırsa bakılsın, sol açısından inandırıcı bir özeleştiriye ihtiyaç olduğu açıktır.