Pazar günü Siirt’te yayın yapan Botan FM’in 4. kuruluş yıldönümü kutlamasına konuşmacı olarak katıldım. Etkinliğin sebebi ve vesilesi radyo olunca, mevzusu da “medya, önemi ve gücü” oldu. Konunun ehemmiyetine binaen, bazı şeylere burada da değinmek istiyorum.
Medyanın önemi ve gücünü hemen herkes görüyor ve biliyor. Bununla birlikte hemen herkes medyadan bir şekilde etkileniyor. Çoğunlukla bu etkinin yönü de menfi oluyor. Çünkü medyanın olağanüstü bir sihri var. Sihirli ekranların girdiği hiçbir hane halkı yoktur ki, bu ekranların büyüsünden etkilenmemiş olsun.
Medyanın öneminin ve gücünün en büyük göstergesi darbeler olmuştur. Medya darbelerin en önemli ayağı olmakla beraber, ben farklı bir açıdan konuya yaklaşacağım.
Dikkatinizi çekmiş midir; darbelerin öncelikli iki adresi vardır: Medya ve parlamento. Her darbede tanklar önce bu iki adresi hedef alır ve bu adreslerin etrafını kuşatıp, namlularını bu binalara çevirirler.
Darbeye buralardan başlarlar.
Mısır cuntasının darbe yaparken birlikleri ilk konuşlandırdıkları ve el koydukları yer de Mısır devlet televizyonu oldu. Hemen ardından da muhalif TV, radyo ve gazeteleri kapattılar. İktidara yaptıkları darbeye, medyadan başladılar. Darbeler ülkesi Türkiye’nin de bütün darbelerinde yaşanan budur. Her darbede önce radyo, TV, gazetelere el konulmuştur.
Dünyanın bütün darbelerindeki manzara, plan aynıdır. Medyaya el konulur ve akabinde siyasiler tutuklanır. Bunu sadece cezalandırmak için yapmazlar. Asıl amaçları halkı etkilemelerine ve darbe karşıtı hareketlenmelere engel olmaktır. Toplum, medya ve siyaset kurumu üzerinden şekilleniyor ve yönünü tayin ediyor.
Aliya İzzetbegoviç medyayı günümüz dünyasının ordulardan daha büyük gücü olarak kabul ediyor. Eskiden hükümdarlar büyük ordular kurar ve büyük savaşlar yaparlar. Savaşta yendikleri toplumlara ancak hâkim olabilirlerdi. Ancak bugünkü dünyada buna pek gerek kalmadı. Bugün medyaya hâkim olan toplumlara hâkim oluyor, tespitinde bulunuyor.
Çokça karşılaştığımız, hayretle sorulan bir sorudur: “Altı milyon Yahudi altı milyar dünyaya, altı milyon Yahudi iki milyar Müslümana nasıl hükmediyor?” Bunun cevabı medyanın sihrinde. Amerika medyası Yahudiler’in elinde, Fransız medyası Yahudiler’in elinde, Alman medyası Yahudiler’in elinde, Rus medyası Yahudiler’in elinde, Avustralya medyası Yahudiler’in elinde…
11 yıllık Ak Parti iktidarına rağmen Türkiye medyası dahi henüz Yahudi tekelinden kurtulmuş değil. Sözün özü; Yahudiler medya ile dünyaya hükmediyorlar. Medyanın sihirli gücünü kullanıyorlar. Ön cepheye medya sihirbazlarını sürüyorlar. Kadim medeniyetin Firavunî geleneği olarak Mısır’da olduğu gibi.
Mısır’da medya üzerinden darbenin açıklandığı sahneyi en güzel tasvir eden sözlerden biri Tweet olarak geldi: “Az önce Bel’am, firavun ve Karun’u bir arada gördüm. Mısır’da ihanetin bildirisini okuyorlardı.” (Mahmut İrtem) Resmin eksik parçası olan medya sihirbazı da Salı Günü Fatih Cami avlusunda kılınan gıyabi cenaze namazı sonrasında yapılan duada yerleştirildi. Mısır tarihinde Hz. Musa’ya darbe yapmak isteyen bu dörtlü, Mursi’ye darbe için tekrardan sahnedeydi. Ümidimiz o ki, tarih bir kez daha tekerrür edecek; sihirbazlar yenilecek, Firavunlar boğulacak, Bel’amlar rezil rüsva olacak ve Karunlar malları ile yerin dibine batacak.
Bana göre darbe ile Mısır Devrimi kirlerinden arınıyor ve Allah Mısır Devrimi’nin istikbalini İslami temeller üzerine tahkim ediyor. Çünkü yaşadıkları baskı ve sefaletten dolayı laik, solcu, liberal, Hıristiyan herkes Diktatör Mübarek’e karşı yapılan ilk devrimde sokaktaydı. Ancak bunlar uzun mesafede, Mısır’da Müslümanların iktidarı için sürekli tehlike oluşturacaklardı. Darbede İslam karşıtı cephede yer aldılar.
İnşallah ikinci darbe ile bunlar da etkisini yitirecek. Böylece İslami açıdan yarım kalan darbe tamamlanmış olacak. Sonrası bir Mısır, ümmetin tekrardan dirilişi olacak. Amerika, İsrail, Suudi, Körfez Ülkeleri’nin de korkusu bu. Rahmetin indirime girdiği bu mübarek günlerde bunun için çokça dua edelim.
Ramazan ayının rahmete, hidayete, kurtuluşa vesile olması duası ile…