Orta Afrika Cumhuriyetinde tam bir vahşet yaşanıyor. Savunmasız bırakılan Müslümanlar, dünyanın gözleri önünde zalimce bir kıyıma uğratılıyor. İlk defa iktidara Müslüman bir cumhurbaşkanının gelmesinin bedeli Müslümanlara ödetiliyor. Siyasi baskılar ve kıyımlardan dolayı Michel Djotodia istifa ettiği halde, kıyım ve zulüm hâlâ devam ediyor.
Asayişi ve istikrarı sağlama bahanesi ile işgal edilen Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Fransızların Müslümanların silahlarını topladığı bölgede silahlı Hıristiyanlar, savunmasız Müslümanlara saldırıyor. Kadın çocuk demeden, herkes katlediliyor. Bölgeden ayrılmak isteyen sivil halka bile müsaade edilmiyor. Sivil kafile ve konvoyların yolları kesiliyor. İnsanların malları yağmalandıktan sonra acımasız bir şekilde katlediliyorlar.
Buradaki Müslümanlar, kaosun bitmesini, barış ve istikrarın tesisini istedikleri halde, Hıristiyan çeteler durmadan terör eylemlerine başvuruyor. Hıristiyan teröristler; camileri, evleri yakıp yıkıyorlar. Müslümanların iş yerleri talan ediliyor.
Orta Afrika Cumhuriyeti`nin başkenti Bangui`de Hıristiyan çetelerin Müslümanlara yönelik kıyımı bambaşka bir boyuta ulaştı.
Geçenlerde bir camiye sığınan onlarca Müslümanı ateşe vererek katleden Hıristiyanlar, bu kez bir otobüsü hedef aldı. Müslüman köylüleri taşıyan otobüs ateşe verildi.
Bangui’de Hristiyan çetelerin saldırıları nedeniyle ülkeden kaçan Müslümanları taşıyan konvoya düzenlenen saldırıda 3’ü çocuk 23 kişi öldü.
Save the Children (Çocukları Kurtarın) örgütü, Müslümanları taşıyan konvoyu hedef alan saldırıda 3’ü çocuk 23 kişinin yaşamını yitirdiğini, 22 kişinin yaralandığını açıkladı.
Saldırganlar, yakaladıkları Müslümanlardan birini keserek öldürdükten sonra sokak ortasında cesedini ateşe verdi. Kameralara konuşan saldırgan yaktığı cesedin parçalarını yediğini anlattı. Öldürülen Müslümanın bacağını kesip yediğini söyleyen saldırgan bunu intikam için yaptığını söyledi. Ve liste bu şekilde uzayıp gidiyor.
BM, Hıristiyan ve Müslüman milisler arasındaki çatışmaların devam ettiği Orta Afrika Cumhuriyeti’nde soykırım yaşanabileceği uyarısında bulundu. BM’nin uyarıda bulunduğu soykırımın ayak sesleri gelmeye başladı. Ancak unutmamak gerekir ki, BM’nin kurumsal çatısı altında Fransa’nın işgaline meşruiyet kazandırıldı ve gerçekleşen işgal sonrasında savunmasız bırakılan Müslümanlar adeta Hıristiyan teröristlerin önüne atıldı.
Bölgede incelemelerde bulunduktan sonra Cenvere’de bir açıklama yapan BM insani yardım operasyonları şefi John Ging, Ruanda ve Bosna benzeri katliamların yaşanabileceğine dikkat çekti.
Çoğunluğu Müslümanlardan oluşan Seleka milislerinin kentten çekilmesinin ardından Hristiyanların kurduğu “anti-balaka” adlı silahlı grubun intikam saldırıları düzenliyor.
Başkent Bangui’de Fransız askerlere eşlik eden Afrika Barış Gücü birliklerine rağmen kıyım devam ediyor. Zaten bu işgal gücünün derdi katliamı engellemek değil, Müslümanların gücünü kırmaktır. Sokak ortasında devriye atan Fransız askerlerinin gözleri önünde mazlum Müslümanlar katledilirken müdahalede bulunmadıkları görülmektedir. Bütün bu yaşananlar bir kez daha gösterdi ki, Fransızların burada olmasını en büyük nedeni terörist Hıristiyan çeteleri himaye etmek ve vahşetin garantörü olmaktır.
Çoğu zaman cesetler yakılıyor. Hatta son zamanlarda vahşetin boyutları öyle bir arttı ki, Hıristiyan çeteler, katlettikleri Müslümanların bedenlerinden parçalar koparak yemekteler. Bütün bunları Fransız askerlerinin devriye attıkları caddelerde ve onların kontrolünde yapıyorlar. Müslümanların etlerinin yenilmesi vahşeti, kameraların önünde yapılıyor. Zalimlerin bu denli pervasızlaştığı bu süreçte, bu mazlum coğrafyanın uğradığı zulüm gündeme hiç gelmiyor.
İşgal başlar başlamaz her zaman olduğu gibi kan, gözyaşı, talan haberleri gelmeye başladı. İnsani müdahale ve istikrarı sağlama hareketi olarak gösterilen bu işgal ile beraber Müslümanlar, büyük bir tehlike altına girdi. Bizzat Fransa’nın gerçekleştirdiği saldırılar ve katliamlar bir yana, Haçlıların bu işgal harekâtından cesaret alan Hıristiyan milisler, birçok yerde Müslümanları özellikle linç etmek sureti ile katletmeye başladılar. Müslümanların malları yağmalanıyor, evleri ateşe veriliyor. Soykırımı önleme ve istikrarı sağlama bahanesi ile yapılan işgal sonrasında Müslümanlar bir soykırımla karşı karşıya… Her işgalde olduğu gibi akan kan yine Müslüman kanı, el uzatılan ve çiğnenen mukaddesat yine Müslümanların mukaddesatı… Yine Müslümanların payına gözyaşı, acı ve katliam düştü.
Ne işe yaradığı pek anlaşılamayan Müslümanlara ait uluslararası kuruluşlar, bu süreçte hiçbir şekilde rol almadı ve bu mazlum Müslümanların dramını gündeme taşımadı. Bu katliamların önlenmesi adına hiçbir şey yapılmadı. İİT, bu konuda sorumluluk alması gereken kurumların başında geliyorken, hiçbir adım atmadı. Somut adım atma bir yana, bu katliam ve soykırım gündeme bile gelmiyor.