Trump!
Kendisi sermaye sahibi bir komprador… Kabinesinin yarısı de öyle. Diğer yarısı tam bir “Sırtlan takımı!” Hatta kabinenin “Kuduz Köpeği” bile var.
Kendisi ve kabinesinin eşgali bu olunca “Çılgın” yaftası herhalde en iyi çözümleme olsa gerek. Ama şimdilik!..
İyi de net tavır takındığı konular yok mu?
Tabii ki var!
İlk teması Netanyahu ile oldu, ardından da Sisi…
Netanyahu'nun keyfi tıkırında, yakın zamanda da Beyaz Saray yolcusu olduğuna göre;
Trump yönetimi, Obama'nın ihmal ettiği, daha doğrusu şartları olgunlaştırmak için ihmal görüntüsü verdiği israil için hem kesenin hem de namlunun ağzını sonuna kadar açacak!
İlk işaret “Güvenli bölge” çıkışı!
Güvenli bölge derken Türkiye'nin uzun süredir istediği “Güvenli bölge” formülüyle karıştırmayalım.
Zaten benzer şeyler olsaydı, en başta Türkiye alkışlardı. Oysa Ankara'nın güvenli bölge çıkışına karşı verdiği ilk tepki hiç de iç açıcı değildi. Üstelik Trump, “Güvenli Bölgeler” için ilk danışıp destek istediği kişi Kral Salman olmasın mı?!
Türkiye zaten kendince bir “Güvenli bölge” oluşturmuş. Hazıra konmak varken Kral Salman da nereden çıktı?
İsterseniz Suriye krizinin baş gösterdiği günlerden bu yana Suudi ile israil arasında yaşanan baş döndürücü diplomasi trafiğine ve yapılan “stratejik” anlaşmalara siz birazcık kafa yorun, ben ise devam edeyim.
Trump, “Güvenli Bölge-LER” diyor. Birden fazla bölge yani. Her taraf, kendi rakibini dikizleyip “Acaba?” derdine düşerken, hedeflenen “Güvenli Bölge-LER” arasında neden israil sınırları boyunca Suriye topraklarında muazzam bir “Güvenli Bölge” hedefi olmasın?!
İslam dünyasının haleti ruhiyesi malumunuz;
Oluşan fay hatları o kadar derin ki, birleştirebilene aşk olsun! Bırakın Amerika'yı, koalisyonu; israil bile şu anda fay hattının bir tarafını vurursa diğer taraf belki de “Allahu Ekber” nidalarıyla karşılar.
Trump yönetiminin yeni yaklaşımı belli. Obama'nın “15 yıl” değer biçtiği “IŞİD'le Mücadele” safsatası, Trump tarafından “30 Gün” olarak belirlenmiş durumda.
Sonrası mı?
Başarırsa tabi, dengeler değişecek, rüzgâr tersine dönecek. israil dışında kiminle dost olacağı belli değilse de, kime düşmanlık yapacağı belli. Çin ve İran!
Çin ile hesaplaşma alanı farklı ve Trump'un öncelikli hesaplaşma alanlarından en önemlisi. Ortadoğu'da ise İran ve bölgesel bazdaki bağlantıları yeni tayin edilecek hedefler arasında. Yapılan nükleer anlaşmaya karşı tavrı, en çok iki ülkeyi umutlandırdı: Suudi ve israil!
Suudi ve israil, nükleer anlaşmaya karşı en çok tepki veren iki ülkeydiler. Obama, ikisini de kaale almadı, hatta çokça mızmızlanmasına karşın Suudilere “başkalarının sırtına yapışarak yaşayan kene” benzetmesinde bulunmuştu. Şimdi Trump; Nükleer anlaşmaya karşıyım diyor, israil'e boncuk dağıtıyor, “Güvenli Bölge-LER” istiyor ve bunun için Kral Salman'la sarmaş dolaş oluyor.
Bu arada Suudi-israil ilişkisinin son beş yıllık geçmişine bakabildiyseniz, göz atmanızda fayda olacak başka bir geçmişi daha hatırlatayım.
1979'dan 2017 yılına kadar 38 yıl geçti. Geçen bunca zaman diliminde Amerika, Ortadoğu politikalarında kaç kez “Sünni Terörist'ten Şii Terörist'e; Şii Terörist'ten Sünni Terörist'e” makas değiştirdi?
Evet evet… Araştırın!
Müthiş bir “Terörist” dengeyle karşılaşırsınız.
Amerika'nın terör denkleminde;
Bugünün “Teröristi” Sünni ise yarının “Teröristi” Şii'dir;
Dünün “Teröristi” Şii ise bugünün “Teröristi” Sünni'dir!
Son beş yılda bölge komple yanıp tutuşurken herkes birbirinin kuyusunu kazmakla zaman tüketti. Hiç kimse dönüp “Bu yangın adasında israil neden sakin” diye bakma gereği duymadı.
Bu süre zarfında israil'i sanık sandalyesine oturtup sorgulamamakla İslam dünyası çok şey kaybetti.
Trump'la başlayacak yeni süreçte aynı hataya düşmek, çok daha fazla kayıplara yol açacaktır.
Unutmamak gerekir ki;
israil'in çıkarları ile İslam âleminin çıkarları daima birbiriyle ters orantılı olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Bu durumda Trump'u tam olarak çözmek istiyorsanız, bence israil'den işe başlayın.