Irak'ın işgaliyle başlayan, “Arap Baharı” ile yeni bir formata bürünen Batı'nın Ortadoğu'ya müdahalesi sonrası yaşanan karmaşa, bölgesel aktörler tarafından önü alınamazsa daha büyük kaos dalgalarını beraberinde getirecektir.
Şu sıralar herkesin müdahil olduğu, ancak bir türlü üstesinden gelemediği Irak ve Suriye merkezli kaos, bir çok ülke ve topluluğu tehdit etmektedir.
Kaosun mimarı Amerika olmasına karşın neredeyse herkes Amerika'yı, özellikle de Obama yönetimini “pasiflikle” suçlamakta, bundan ötürü de umutlar çılgın karakterli bir kovboyu andıran Trump'a bağlanmaktadır.
Oysa Amerika'nın kaosu tetikleyen tavrı, Obama'nın pasifliğiyle izah edilebilecek bir tavır değildir. Bu tavır, kökleri yıllar öncesine dayanan bir planlamanın ürünüdür.
Geçen yazımızda şu anki Amerikan planlarının fikir babalığını yapan Bernard LEWİS'in ortaya attığı projelere değinmiştik.
Bu proje, öyle bir projedir ki, Ortadoğu'dan Himalayalar'a kadar yayılan alanda yerleşik düzeni alt üst edip, Amerika açısından kontrol edilebilir yeni bir sistem oluşturma arzusuna dayanmaktadır. Bunun planlamaları da on yıllar öncesinden yapılmıştır.
Mısırlı araştırmacı Muhammed AMARA'nın Temmuz 1997'de Pentagon'a yakın yayın organlarından derleyip Eş Şaab gazetesine yazdığı Bernard LEWİS planı, ayrıntılarıyla ve hedefteki ülkeleri sırlamasıyla dikkatleri üzerine çekmişti.
M.Beşir Eryarsoy'un tercüme edip yayınladığı planın detayları şu şekilde sıralanmıştır:
* * *
1- Pakistan'daki Belucistan bölgesini İran'ın komşu Belucistan bölgelerine katmak suretiyle “Belucistan” devletinin kurulması.
2- Pakistan'ın kuzeybatısındaki bölgenin Afganistan'daki Peştun bölgesine eklenerek “Peştunistan” devletinin kurulması
3- İran, Irak ve Türkiye'deki Kürt bölgelerinin birbirine katılmasıyla “Kürdistan” devletinin kurulması
4- İran'dan Kürt ve Beluci bölgelerin koparılması suretiyle aşağıdaki etnisitenin ışığında İran'ın iç taksimatının gerçekleştirilmesi:
a. İranistan
b. Azerbaycan
c. Türkmenistan
d. Arabistan
5- Irak'ın üçe bölünmesi;
a. Kuzeyde Kürt Devleti
b. Ortada Sünni Arap Devleti
c. Güneyde Şii Arap Devleti
6- Suriye'nin üçe veya dörde bölünmesi;
a. Dürzi Devleti
b. Alevi-Nusayri Devleti
c. Sünni Devleti
d. Kürd devleti
7- Ürdün'ün ikiye bölünmesi;
a. Bedeviler
b. Filistinliler
8- Suudi Arabistan, krallığın 1933 yılındaki kuruluşundan önceki haline, yani kabile mozaiğine dönüştürülmesi. Böylelikle bu devletlerin Kuveyt, Bahreyn, Katar ve diğer emirliklerden fazla ağırlığının olmamasının sağlanması.
9- Lübnan'ın siyasi coğrafyasının aşağıdaki temeller ışığında yeniden gözden geçirilmesi;
a. Hıristiyan bir devletçik
b. Şii bir devletçik
c. Sünni bir devletçik
d. Dürzi bir devletçik
e. Alevi bir devletçik
10- Mısır'ın en az iki devlete bölünmesi;
a. Müslüman Arap devleti
b. Kıpti devleti
11- Sudan'ın güneyinin kuzeyinden ayrılmasını sağlamak suretiyle;
a. Güneyde bağımsız siyahi bir devlet
b. Kuzeyde bir Arap devletinin kurulması
12- Batı Arap siyasi coğrafyasının yeniden gözden geçirilmesi. Böylelikle Berberilere ait dağılım ve kabilelerine bağlılık esasına göre birden çok devletin kurulması.
13- Aynı şekilde Araplar, Zenciler ve Araplar ve Zencilerle melezler arasındaki kavgadan hareketle Moritanya'nın yeniden yapılandırılması.
Bu proje sayesinde 1916 tarihli Sykes-Picot tekrar gözden geçirilerek din, ırk ve mezhep esaslarına dayalı 30 küsur devlet daha ortaya çıkartılmış olacaktır.
(…)israillilerin bu doğrultuda bir parçalanma ile ilgili değerlendirmeleri de şu şekildedir: “Böyle bir yapılanma neticesinde hiçbir zaman bu ülkeler bir daha bir araya gelemeyecektir. Aksine bunlar arasında sınır çatışmaları, yol çatışmaları, su ve petrol ile ilgili anlaşmazlıklar, birleşmeler, yönetim mirasçılığı vb. hususlarla ilgili ardı arkası kesilmeyecek mücadeleler baş gösterecektir. Böyle bir yapı neticesinde bunların hepsi israil'den daha güçsüz devletler olarak ortaya çıkacağı için israil en az yarım asırlık bir süre kendi güvenliğini teminat altına almış olacaktır.”
* * *
Bu denli kapsamlı bir proje, ancak mevcut siyasi çatılar altındaki dini, mezhebi, etnik unsurların birbirleriyle kanlı bıçaklı olmaya başlamalarıyla mümkün olabilecektir. Şu anda yürütülen ve hepimizin şikâyetçi olduğu tablo tam da buna denk düşmektedir.
Bunun devamı ise, irili ufaklı yapılar haline gelecek hedef bölgedeki unsurların bir konfederasyon bağıyla “Merkezi yönetime” bağlanarak yeni dizayn planlamasının kemale erdirilmesidir.
“Merkezi yönetim” ise tabii ki Amerika veya Amerika'nın tayin edeceği kâhyalardan birisi olacaktır.
Bir kez daha hatırlatalım ki;
Bernard LEWİS'in yaptığı ve şu anda uygulamada olan devasa plan, Osmanlı'nın idari sisteminden esinlenerek hazırlanmıştır.