Artık Suriye'de patlayan bombalar ölen insanlar ve haykıran çocuk ve kadınların feryatları normal bir hal aldı. Yaklaşık 4 yıldır patlayan bombalar ve ölen insanlar bu tabloları sıradanlaştırdı. Ortadoğu'daki devletlerin dağılmasına sebebiyet veren Suriye, emperyalist devletler için bulunmaz bir fırsat oldu. Şu bir gerçek ki Suriye, Ortadoğu'nun dengesini değiştirdi. Yakın tarih yazıldığı zaman “Suriye'den önce ve sonrası” diye ikiye ayıracaklar. Zira Suriye, devletlerarası ilişkileri tümüyle değiştirdi ve dünyaya yansıması bile farklı oldu. Ortadoğu'da birbirine siyasi ve ekonomik olarak yakınlaşan İran, Türkiye ve Irak üçgenine Suriye hamlesi yapıldı. Birbirlerine yaklaşan bu ülkeleri bitirmenin en sağlam yolu Suriye'nin iç savaşıyla gerçekleşebilirdi.
Hatırlayın Suriye'de ilk başlarda Esad'ın emirlerini dinlemeyen askerlerin oluşturduğu guruba “Özgür Suriye Ordusu” ismi verildi. Burada yer alan kişilerin çoğu halkını öldürmek istemeyen, ordudan ayrılan askerlerden oluşuyordu. Tunus'ta ve Libya'da oluşan devrim tablosu Suriye'de de gittikçe belirginleşiyordu. Halk sokağa çıktıkça ordu çözülüyor ve oradaki askerler direnişçilere katılıyordu. Ülkede düşen şehirler çoğalıyordu. Ancak Suriye'de direniş yaygınlaşınca birçok farklı gurup ortaya çıktı ve her biri farklı bir misyonu taşıdı. Bu tablo karşısında ABD ve müttefikleri Ortadoğu'daki yeni denklemlerini icra etmek adına savaşın devamı için her yolu denediler ve hala deniyorlar. Ölecek insanların sayısı hiç önemli değil onlar için. 250 bin insanın ölmesi görmezden gelinebiliyor. Binlerce insanın işkence görüntüleri ortaya çıkınca; sadece kınamayla geçiştirebiliyorlar.”Kırmızıçizgimiz” dedikleri kimyasal silahların kullanımını Suriye'de gördüklerinde yine müdahale söz konusu değildi. Çünkü arzuladıkları ve hedefledikleri bazı noktalara doğru süreç işliyordu.
Yine Suriye'de bulunan ve 1957'den beri kurulu “Yermük” kampından gelen feryatlar hiç önemli değildi. Açlıktan ölen insanların cesetleri görüntülerken gözlerini kapatıyorlardı. “İnsan hakları” havariliğini yapan BM ve Avrupa Birliği teşkilatı sadece rapor yazıyorlardı. Bu raporlarda “insanların ekmek yerine ağaç yapraklarını yediklerini” yazıyorlardı. Fakat yinede bu duruma sebebiyet veren iç savaşın bitmesi için bir adım atılmıyordu. Çünkü bu iç savaş devam etmeliydi ve hedefledikleri Ortadoğu'da ki yeni sınırları yeniden çizmeliydiler.
Oysa savaşın başladığı ilk günlerde Esad ordusu uçaklarının kalkmasını önleyecek bir Hava Üssü'nü kurulması bu vahşetin ve binlerce insanın ölmesini engelleyecekti. Bugün Türkiye'nin istediği “güvenli bölgeyi” bile kabul etmemekteler. Çünkü oluşacak bir güvenli bölge bile bir nebze Türkiye'yi rahatlatacak ve daha rahat hareket etmesine sebebiyet verecek. Göç dalgasını kontrol altında tutabilecek. Ekonomik olarak hiçbir stratejik yapıya sahip olmayan Rojava için koalisyon güçlerini oluşturan ABD, Suriye için neden bir adım atmıyor. Rojava'yı dünya gündemine taşıyan uluslararası güçler, Suriye'de ölen yüz binlerce insanı niye gündemine almıyor, anlamak gerek. Irak, İran, Türkiye, Mısır, Libya hatta Rusya ve Çin denkleminde önemli bir rolü olan Suriye'deki iç savaşın bitmesine izin verecek gibi görünmüyorlar.
Bunu yapmakla hedefledikleri İslam devletlerinin yakınlaşmasını engellemek ve ümmetin arasına fitne tohumları ekerken almak istedikleri pastayı kapmaktır. İyi biliyorlar ki Ortadoğu'da ümmetin bir araya gelmesi, onların çıkarlarının bitmesidir. Bunun için her türlü desiseyi yapmaktan geri kalmamış ve kalmazlar. Buna karşı başta Müslüman devletlerin idarecileri, daha sonra bütün Müslümanların bu büyük fotoğrafı okuması gerekir. Zor görünse de Ortadoğu'da yaptırım gücü olan birkaç devletin ittifakı sağlanırsa diğer devletlerin onlara uyması sağlanılabilir. Bu kaos ortamında böyle bir tablo hayal gibi görünse de Avrupa bunu uzun vadede görmektedir. Ve şu an bunun önüne geçmeye çalışmaktadır. Bugün itibariyle bunu Suriye üzerinden derinleştirmek ve daha uzun yıllar Ortadoğu coğrafyasını sömürmek istemektedirler.