Son yüzyılda, etkin olan güçlerin işlediği “suç ve günahlardan” dolayı dünyamız “bölgesel ve küresel” anlamda ağır yaralar aldı.
Ümmet coğrafyası, özellikle de Ortadoğu bu yaraların merkezi oldu. Fillerin, vahyin coğrafyasında tepinmeleri sonucunda; otlar çiğnendi, çoğunlukla da yeşermiş otlar çiğnendi.
Yüzyıl önce de aynen böyle hesaplar yapılmış, Sykes Picot anlaşmasıyla (1916) zamanın küresel güçleri; istikrarın teminatı Osmanlı İmparatorluğunu devletçiklere(beyliklere) bölerek nemalanmış ama yüz yıl boyunca istikrarı da sağlayamamış. Esasen, böyle bir gayeleri de olmamıştır.
Şikâyetimiz, vampir Haçlı zihniyetine değil. Onlar; yara oluşturur, ameliyat etmez, pansumanı düşünmezler; kangrene çevirirler. Bu; yaşam felsefeleri, varlık sebepleridir.
Atalardan biliriz; “ayıdan dost, domuzdan post olmaz” diye!
Ortadoğu'da devlet yapılanması ve tecrübesine sahip üç etkin millet vardır. Arap, Fars ve Türkler... Bunlar, şu veya bu şekilde; “elitler, güç merkezleri ve yönetimler” üzerinde diğer milletlere göre daha fazla imkân ve kabiliyetlere sahiptirler. Bölgesel ve küresel şartlar neticesinde “istikrarın kaim veya zail olmasının miftahı” olan Kürt halkı da bunların emaneti ve kardeşidir.
Kardeş milletlerde bir telaşın olduğu açık. Bu telaşla, sağlıklı bir proje üretemedikleri de açık. Kangren olsun diye Batılılar tarafından açılmış olan bir yara var. Yüz yıldır kanıyor, belki de kangren… Vücudun sair yerlerine de sirayet ediyor.
Değerlerimiz sarsılıyor, bin yıllık duygusal bağlar erozyona uğruyor. Dün Avrupa'nın tüm değerlerini sarsmış olan savaşların ürünü olan “sekülerizm, faşizm, fanatizm ve despotizm” ümmet coğrafyasında yeşeriyor. Esasen Haçlı Batı'nın, dünya halklarına verebileceği bir değeri olmadığı halde çözümü Batı'da arıyoruz.
Yaranın temeli, zaten mazideki çözümlerdir. Osmanlı sonrasında nelerin yapıldığı hususu değerlendirilmeli, yanlışlar itiraf edilmelidir.
“Kadim duygusal bağın harcı olan din esir edildi, tamir ve tadilatlarla halka dayatıldı. Irklar, mezhepler inkâr edildi. Diller, renkler atalar dini adına inkar edildi. Yerlerin kadim isimleri değiştirildi… Nice canlara kıyıldı; toplu te'dip ve tenkiller yapıldı; inanç ve halkların duayenleri infaz edildi, mezarları bile bir gece ansızın yok edildi…
Nice trajikomik olaylarla adeta balçıkla güneş sıvandı.
Burası tamam ama bari, yanı başımızdaki koca Osmanlı tecrübesine bakalım. Son yüzyılda yasaklanan ne varsa tümü serbestti. O dönemlerde; “Durmuş, Ovacık, Bardaklı..” köylerinin yerinde “Zexelan, Kurikan, Qelemzîn..” köyleri vardı.
Çiçek dalında güzeldi. Yaşlılar; huzur evlerinde değil, evlerde yaşlılardan huzur alınırdı. “Kim ne derse desin; kendi ellerimizle bozduk kendi güzelliğimizi.”
Herkes, gücü ve kapasitesi oranında; atalar dinini, cahili inanışlarını terk etmeli. Zor ama şifa veren doğal, yerli lezzetlere dönmeliyiz.
Unutmamalıyız; “bildiğimiz her kurnazlığı, yaptığımız her mühendisliği,” aklın ilahlaştırıldığı şu dünyamızda, artık en taşradaki insan da biliyor. “Doğruyu konuşmak, hakkı tavsiye etmek, adaleti yaymak” zorundayız. Samimiyetsiz, adaletsiz işlerimiz; öz kardeşimizi kaybetmekten başka işe yaramaz.
Yüzyıldır yapılan pansumanların kangrenlere sebep olduğu bilinmeli! Kürt ve Kürdistan kavramları; artık Emperyalizmin ısrarla kullanacağı etkin bir enstrümandır.
Rusya, ABD ve Yahudi Sermayenin ürettiği hince çözümlerden daha adil ve daha medenisini Ortadoğu'daki yerli kardeş milletlerin (Arap, Fars, Türk) üretmesi iman ve izanın gereğidir. Kürtler, ümmetin yetimlerindendir ve kafaları karışık. Haçlıyla yapılan görüşmeler değil, yerlilerin yapacağı görüşmeler tevhide/şifaya götürür.
Sayın Cumhurbaşkanının idaresindeki Türkiye'nin işe öncülük ve hamilik yapması yakışır. Yeni Türkiye, o “birikim, imkân ve kabiliyete” de sahiptir. Zaman daralsa da yapabileceğimiz işlerimiz var. Bu işleri yapacak “fırsat, imkân ve kabiliyetimiz” de var.
“Emrolunduğumuz gibi DOSDOĞRU olacağız” Rabbimizin; kurduğumuz, kuracağımız tüm Paralel Yapılarımızı “perçeminden fena yakalayacağını” zaten yakaladığını zinhar bileceğiz. Huzur İslam'da ve “Mü'minler ancak kardeştir” wesselem!