Evet, final oynanıyor. Çünkü savaştaki aktörlerin daha deneyecekleri bir savaş tarzı, söyleyecekleri farklı bir söz, görüşecekleri bir konu da kalmadı.
Tahribat ve sözde tamirat adına atılan her adım, geçmişte yapılanların tekrarından başka bir şey değildir.
Yıllardır, Şark ve Garp'ta yapılan ikili, üçlü veya çoklu bölgesel ve uluslararası çözüm görüşmelerine şahit oluyoruz.
Küresel güçlerin depolarında satılamadığı için bir yerlerde kullanılması gereken silahları, vahiy topraklarında denendi. Yeni silahların, füze ve uçaksavarların; mevcut uçakların ve bunların pabucunu dama atacak yeni nesil uçakların imkân ve kabiliyetleri de mazlum/mağdur coğrafyamızda denendi.
Başta ABD, Rusya ve israil olmak üzere tüm emperyalistler Ortadoğu'da “silah, istihbarat ve siber..” güçlerini, gizli ve açık olarak denedi.
Sözün bittiği yere geldik” bundan sonra çözüme yönelik adımlar atılır, işler yapılır. Karar zamanıdır.
İşte bu final ve karar olmuyor; belki de olmuş ama varılan sonuç, kimsenin hesabına gelmiyor. Bunun için de malumun ilanı oluyor.
“Güçlüler,” bu coğrafyada aslında biraz tavize de razılar ama “en güçlüler(!)” razı olmuyor.
Mazide Ortadoğu'da; “Bizans'ın Pers'le; Pers'in de Bizans'la İlahi terbiye gördü. Belki de Rabbimizin lütfü tecelli ediyor.
“Eğer Allah'ın, bazılarını diğer bazılarıyla savmasaydı yeryüzünün düzeni bozulurdu. Ancak Allah, âlemler üzerinde lütuf sahibidir.” Bakara 251.
Çiçek dalında güzeldir ve güzelliği bozmaya çalışan, hayatları karartan; kelle avcılığıyla beslenen çok cahili güç(!) var.
Düzen nedir? Savaş bölgelerindeki yabancı güçlerin çekilmesi, buralardaki dayatma ve miadını doldurmuş statükoların halklarına teslim olmaları yani yerlilerin etkili ve yetkili olmasıdır.
Peki bunu isteyen ve buna razı olan kaç ordu ve devlet var? Herkes bunu konuşuyor ama; “yalandır; vırre, derewe; buhtandır; zaiftir; ğelet, drûğ-est; is lie(İng.); falsch(Alm.); jiâ(Çin)..” Vallahi!
Kim ne dese desin; Ortaduğu'daki “Beylik ve vesayet Savaşları” bitmiştir. Aksini diyenler “salağa yatıyor, pişkinliğe vuruyor veya kandan besleniyordur.” Bu arada üç maymunu oynayanlar da var. Münkere karşı susan dilsiz şeytanların en zararlı çıkan taraf olacağı da biline!
Görüşmelere gelince; aynı masa etrafında birleşip görüşenler; her alanda “-mış” gibi yapanların da uzlaştıkları bir şey yok. Herkes kendi özelini, milli menfaatlerini.. kotarmaya çalışıyor.
Bir cephede görülen Rusya ve İran, aynı zamanda Suriye'de çatışıyor. Rusya israil'i ürkütmemek adına, İran'a “..tamam ama çekil” demekte. Yani “ABD; Rus ve israil terör devleti” İslami ruhtan arındırılmış bir Suriye'de anlaşmışlar. Bunun için Batı'ya bağlılıkta samimi olan Rojava'ya bile Esed'i razı edecekler. Kürt ve Kürdistan için değil; “biraz fitne, biraz koruyucu melek rolü, biraz da Beylik Dönemi yatırımı” için. Ortadoğu'daki düzmece anayasalar da buna çağırıyor gibi.
Kuzeydeki Türkiye desteğindeki muhalefet de sindirilirse; ABD; Rusya, israil, İran'ın kendi iç hesaplaşmaları başlayacak. Bu da yeni ve daha yıkıcı bir savaş anlamına gelecek.
En istenmeyen güç olan İran İslam Cumhuriyeti; yaptığı anlaşmalar gereği çekilmeyecek. israil'e tehdit demek olan bu durum, başta ABD'yi hareketlendirecek. 300 yıllık sıcak denizlere inme hayalini somutlaştıran Rusya ise artık oranın yerlisini oynayacak.
Ortadoğu'da; Haçlı'nın bitiremeyeceği(!)direniş güçleri ve net tanımlanamayan kılıç artıkları; Türkiye, Hicaz; Balkanlar ve Kafkasya'da İŞ(!?) arayacaklar. Şanslarına ne gelirse!
Mevcut vesayet ve vekâlet savaşları, yerini asillerin savaşına bırakabilir. Tarih boyunca verilen milyonlarca şehidin varisi olarak deriz;
“..Onları kuvvetli sarsıntı (zelzele) yakalayınca, Mûsa dedi ki! “-Ey Rabbim! Eğer dileseydin, bunları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki akılsızların yaptığı (günahlar) yüzünden bizi helâk mi edeceksin? …Sen …bizim velimizsin. Artık bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.” (A'raf 155) vesselam!