Mahmut Abbas ve ekibi, israil’in, Filistin’e çaktığı kazık etrafında dolap beygiri gibi dönmeye devam ederken, İsrail her geçen gün işgal altındaki toprakları Yahudileştirmeye faaliyetlerine daha fazla hız veriyor. Amerika’nın arabuluculuğu ile sözde yeni bir barış görüşmeleri(hakikatte ise, ihanet görüşmeleri) süreci başlatıldı.
Neticesiz ve akim kalan bu kabil görüşmeler, 1990’lı yıllardan beri devam ediyor. Bu güne kadar bu görüşmeler neticesinde bir arpa boyu yol alınamadı. Tamamen oyalamadan ibaret olan bu tür görüşmeler, sadece dünya kamuoyunda israil terör devletinin meşruiyetini pekiştirmen başka bir işe yaramamıştır.
Dikkat edilirse, bu tür görüşmelerden evvel israil’in kabul edilemeyecek bir takım hamleleri söz konusu oluyor. Bu hamlelerden sonra israil’in eski haline dönmesi için pazarlıklar yapılıyor. Çoğu kez pazarlıkların bir neticesi de olmuyor. Yani burada görüşmelerin üzerine kurulduğu zemin, israil’in kazandığı mevzi üzerinedir. Artık israil’in eski haline dönmesi israil’in verdiği taviz olarak sunuluyor. Buna mukabil olarak da süreli Filistinlilerden taviz koparılıyor. Yani her görüşmede israil’in kaybettiği herhangi bir şey yok; ama Filistinlilerin kaybettiği birçok mevzi var.
Bu meşum görüşmelere, Ramazan da alet edildi. Sözde iftar sofrasında toplanan şer ittifakı, neticesi neredeyse şimdiden belli olan bir süreci başlattılar. Yıllardır aynı aktörlerle bu tür şeytani oyunlar oynanmaya devam ediliyor. Aslında hiç kimse, farklı bir neticenin ortaya çıkmasını beklemiyor.
Bu ihanet pazarında Mahmud Abbas ve çetesi, Filistin davasının hayati dinamiklerini ve değerlerinin pazarlamakta, bu görüşmeleri yapmakla Filistin davasına en büyük zararı vermektedir. Kudüs’ün Yahudileştirilmesi ve Kudüs’ün statüsü konusunda israil her geçen gün daha saldırgan bir politika takip ediyor. Durmadan yeni yerleşim birimleri inşa ediliyor. Yeni inşa edilen yerleşim birimlerine de yeni yerleşimciler yerleştirilmek sureti ile hem işgal altındaki toprakların demografi yapısı israil lehine değiştirilmek isteniyor, hem de işgal pekiştirilmek isteniyor.
Gazze’ye uygulanan abluka Mahmud Abbas’ın ajandasında bile yok. Hatta tam tersi, bu ablukadan siyasi açıdan nemalandığı için ablukanın devamına bıyık altından gülüyor. Çünkü Gazze’deki sıkıntıların bir patlamaya dönüşüp de Hamas iktidarını sonlandırması için elinden geleni yapıyor. Hala israil’in Filistinlileri tutuklaması tüm hızı ile devam ediyor. Zindandaki esirleri Abbas çoktan unutmuş. Sorunları ile ilgili tek bir adım attığı yok. Bırakın adım atmayı, tek bir kelime bile ettiği yok.
Mülteciler konusu da bu tür ihanet görüşmelerinin başlıkları arasında yer almıyor. Vatanlarından koparılmış milyonlarca Filistinlinin vatanlarına dönmesi çok görülüyor. Zaten bunların Filistin’e dönmesi sadece İsrail için değil, Abbas için de büyük sorun olarak görülüyor. Yani anlayacağınız; Filistin davasının temel sorunları, ya bu ihanet görüşmelerine hiç konu olmuyor, ya da gereken önem ile müzakere masasına getirilmiyor.
Esasında şunu görmek lazım:
Bu müzakerelerin temelde birkaç maksadı vardır:
1-) Gittikçe popülaritesini yitiren ve Gazze halkının yanı sıra, Batı Yaka halkının gözünde de sıfırı tüketen işbirlikçi yönetim; Filistin halkına, bir şeyler yapıyor gibi görünmek istemektedir.
2-) Filistin davasının tek meşru temsilcisi olma iddiasını pekiştirmek.
3-) Yolsuzluk yönetimi ile, yardımlara rağmen, Batı Yaka’yı bitiren Abbas ve çetesi, bu müzakereler karşılığında ABD ve Batı’dan yardım alarak harami düzenini devam ettirmek.
4-) Filistin davasını sahiplenme noktasında Ümmetin hassasiyet ve refleksini zayıflatmak.
5-) Batı Yaka’yı Gazze’den her anlamda tamamen koparmak
Siyonistlerle müzakereleri meşrulaştırmak ve müzakereleri, Filistin davası işin tek kurtuluş yolu olarak Filistinlilere kabul ettirmek.
6-) İleride kurulabilecek bir tabela devleti için şimdiden tavizler karşılığında gereken desteği sağlamak.
Görüldüğü üzere, bu müzakerelerin maksatlarının hiçbirisinin Filistin davası ve dinamikleri ile alakası yoktur.
İsrail- Filistin barış müzakereleri olarak takdim edilen bu girişimlerin, Filistinlilerle hiçbir ilgisi yoktur. Filistinlilerin buna rızası yoktur. Bu görüşmelerin gerçek adı, İsrail- El Fetih görüşmeleri olarak düzeltilmelidir. Müzakere konusu yapılan hususların tamamı, El Fetih’i ilgilendirmektedir.
İhanet pazarında El Fetih’in saltanatının tahkimi için Filistin davası, Filistinliler ve bu davanın değerleri pazarlanıyor.
Göstermiş olduğumuz duyarsızlıktan dolayı, İslam Ümmeti’nin namusu olan bu kutsal dava ellerimizin arasında kayıp gidiyor. Israrla, bu dava, Arapların davası olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa Filistin davası, tüm İslam Ümmetinin ortak davasıdır. Bu davayı işbirlikçi bir taifenin insafına terk etmemek lazımdır. Müslümanlar, her zemin ve düzlemde inisiyatif almak noktasında daha aktif davranmalıdır. Yoksa yarın çok geç olabilir.
Tüm Müslümanların Dünya Kudüs Günü kutlu olsun.