Ortadoğu’da herkes bir hesap yapıyor. Emperyalistler, küresel ve bölgesel güçler ve bölge ülkeleri…
Hepsi hesap yapıyor; ama “hesapların dışında tutulan asıl hesap,” hep öteleniyor. Şu bizim Kürtlerin hesabı…
Bu hesaba dokunmayı aslında ben de istemem… çünkü şahsi hesaplarımı sarsıyor; hesaplarımı bozuyor; endişelendiriyor, mideme bir şeyler oluyor; ürkütüyor.. ama ne çare!
Yazacağım; yazmalıyız, yazılmalı; konuşulmalı, çözüm hesaplarına dâhil edilmeli; ama mutlaka!
Ortadoğu’daki hesapların tümü; iç ve dış kamuoyuna bir şeyler diyebilmek için veya söylenmek istenmeyen türden hesaplardır. Bu hesapların ikisi de “istikrar, barış ve güven ortamının sağlanması” ifadeleriyle izah edilir, kamuoyuna anlatılır ama nafile!
Nedeni belli.
Emperyalist küresel ve bölgesel güçler; kan ve gözyaşından beslendikleri için istikrara götüren her şeyi dinamitliyorlar. Bölgesel devletler de hesaplar yapıyor ama halka ve Hakk’a rağmen.
Hesaplar yanlış, amatörce. Daha da kötüsü; görüşme masalarındaki her özel ve tüzel durumu, bir de emperyalist hamileriyle paylaşan, onların onayını bekleyen devletler çoğunlukta.
Rusya; 250 yıllık sıcak denizlere inme hayalini gerçekleştirmenin yanında, Ortadoğu’nun belirleyici aktörü de oldu. Durumun bekası için; Esed’i teçhiz edecek, azdıracak.
ABD, AB ve bunların bölgedeki kaskoları olan israil Terör Devleti; İslam ve muztazaflarla savaşan yaralı bir Esed’den iyisini bulamazlar.
Dikkat ediyorum da son yüzyılda hep çözümsüz bıraktıkları asıl en büyük sorun, Kürt ve Kürdistan’dır. Dörde parçaladıkları 50 milyonluk Kürtlerle neler başardıklarını saymak için bir tez hazırlamak gerekir.
Gökte ararken yerde buldukları; bir taşla çok kuş vurdukları; harcayıp harcayıp bitiremedikleri; ısıtıp ısıtıp sundukları; melek ve şeytan rollerine büründürdükleri, büründükleri bir asıl mesele!
İşte başardıkları: Saddam’a, insan avı yaptırdılar. Kürtlerle Arapları on yıllarca çatıştırdılar. Batı’ya göre doğum oranı hayli fazla olan Arap ve Kürt nüfusuna, bitmeyen savaşlarla ayarlar çektiler. Zenginliklerini talan edip silah sattılar. Kardeşler arasına kan davası bulaştırdılar.
Batı’nın gayrimeşru çocukları olan “faşizm, komünizm, sekülerizm, liberalizm, kapitalizm, anarşizm, terörizm…” gibi zanî/cani veletlerini önce dayattılar, sonra da yaşattılar. Güçlünün eline gücü, güçsüzün eline mahrumiyet ve mahkumiyeti, zehirden bir kimlik olarak verdiler. Yanlışa, hukuksuzluğa, katliamlara bile göz yumdular. Suç ortamı oluşturup her suçu işlettiler. Mazlumun feryadı yükselince de BM’de suçlayıcı kararlar aldılar; her suç ve günaha bulaştırdıkları zalime ağır cezalar, idamlar verdiler!
Örneğin; Saddam’la Halepçe’ye kimyasal gaz attırdılar; sonra Enfal Davası’nda idam ettiler.
Emperyalistlerin; Kürd halkının yaşadığı diğer devletlerde de izledikleri veya izlettikleri politikaların filmi farklı olsa da ilmi aynı.
İçişleri bakanı Süleyman Soylu; “Dünyanın en büyük istihbarat örgütleri, daha bir hafta önce terör örgütleriyle, bölgenin geleceği için görüştü…” dedi. Doğrudur.
AB de kendi parlamentosunda resmi görüşmeler yapıyor.
Keramete gerek yok; emperyalist her ülkenin, sahipsiz ve kardeşleri arasında basılmış duyguları olan Kürt halkıyla çook hesabı vardır; olacaktır da..
Mesele basit; küresel güçler; Kürt halkıyla gizli ve açık şekilde, iyi veya kötü şekilde görüşüyor, muhatap alıyor; derdini soruyor, derman yerine zehrini sunuyor; sahile çıkarma bahane ve vaadiyle, kötü emellerine alet ettiriyor..
Sorun şu: Dört tarafı din kardeşleriyle çevrili olan Kürt halkının Haçlı diyarlarına yönelmesi; elbette cinayet ve intihardır amma kardeşlerinin bu duyarsızlığı nedir? Muhatap alınması gerekmez mi? Ümmetin; Kürt ve Kürdistan korkusuyla yüzleşmesi; Soçi’de, Astana’da, Cenevre’de aradığımız çözümlerin alasını Ankara, Tahran.. ve Bağdat’tan çıkarmaz mı?
Hesapların dışında tuttuğumuz asıl meseleyi ötelemekle; Emperyalist Haçlının kadim emellerine hizmet ettiğimizi; baraj sorunu yaşayan zihniyetlerin reçeteleriyle çözüm değil, çatışmaya hizmet edeceğimizi artık görmeliyiz.
Türkiye; Sayın Cumhurbaşkanı’nın şahsında; Haçlı istihbaratlarının aracı olmuş Kürt ve Kürdistan’la, adalet ve kardeşlik temelinde yüzleşebilecek; bu kadim kardeşlerine hamilik yapabilecek “yürek, iman, ilim, irfan, iz’an; güç, imkan ve kabiliyete” sahiptir.
Êdî bese; “Me bê fayde ömir borand!” Yeter artık; ömrü telef ettik wesselam!