Batı emperyalizmi bölgemiz üzerindeki denetimini sürdürmeye devam ediyor. Yüz yıl önce konmuş sınırların yeniden belirlenmesi planları aralıksız devam ediyor. Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra soğuk savaş dönemi sona erdi. Başta ABD olmak üzere Batı emperyalizmi, İslam dünyası üzerindeki mevcut denetimini yeniden tesis etmek için askeri gücünü seferber etti. Yeni bir Haçlı seferi başlatıldı. Irak ve Afganistan fiilen işgal edildi. İki milyondan fazla Müslüman’ın kanı akıtıldı. Bu işgaller sonucu ekonomik krize tutulan Batı dünyası, son yıllarda fiili müdahaleyi bir yana bıraktı ve iç karışıklıklar ve çatışmalar ile hedefine ulaşma yöntemini denemeye başladı. Şii, Sünni, Arap, Acem, Kürt, Türk vb etnik ve mezhebi fitnelerle savaş ateşi tutuşturuldu. Cehaletlerinin kurbanı olan insanlar, yakılan bu ateşe odun taşımaya devam ediyorlar.
Bugün Irak, Afganistan, Pakistan, Suriye, Mısır, Yemen, Libya ve son olarak Türkiye’de olup bitenler, içeriden yıkıp parçalama stratejisinin sahadaki yansımalarından başka bir şey değildir. Dünyanın en stratejik coğrafyası ve en zengin yeraltı kaynaklarına sahip bölgesinde denetimi kaybetmemek adına yapılması gerekenler BOP adı altında adım adım yürürlüğe konmaya çalışılıyor. Bölgeyi ikinci kez dizayn etmenin yolu, her şeyden önce muhtemel engellerin bertaraf edilmesini gerektirir elbette. Bir önceki düzenlemede en büyük engel Osmanlı devletiydi. Osmanlı’nın ortadan kaldırılmasından sonra coğrafyamıza bugünkü şekil verilmişti ancak. Asırlardır yekpare bir yapı ile İslam Ümmeti bayrağı altında bağımsız olarak yaşayan Müslümanlar, Batı’nın işgaline uğradılar ve parçalandılar.
Bugün için, Batı açısından bölgede güçlü bir ekonomi ile beraber siyasi istikrara kavuşmuş bir devletin varlığı her hal-ü karda istenmeyen bir durumdur. Ekonomik ve askeri açıdan kendi ayakları üstünde durmaya çalışan ülkelerin başına muhakkak bir bela açılır. İran’ın nükleer silah sahibi olma girişimlerini engellemek için Batı’nın ne kadar enerji harcadığını gördük. Çünkü dünya için son derece önemli bir petrol bölgesinde bulunan İran’ın, bu caydırıcı silaha sahip olması işlerine gelmez. İran’ın bu hedefine varmaması için yıllardan beri uygulanan ekonomik ve askeri ambargo ancak son üç aydan beri hafifleme sürecine girebildi. Bu da, İran’dan nükleer silah üretmekten vazgeçme taahhüdü alındıktan sonra gerçekleşebildi.
Batı emperyalizminin bölgede etnik ve mezhebi temele dayalı yeni devletçiklerin oluşturulması planını uyguladığı ve bu amacı gerçekleştirmek için, iç karışıklık ve savaşlar çıkardığı artık bir sır olmaktan çıkmıştır. Bu plan gereği bölgede siyasal haritaların değişeceği; bir, iki ve üç parçaya bölünecek devletlerin olacağı ifade ediliyor. Irak’a müdahale sonucu oluşan tablonun kısa bir zaman sonra nihai bir parçalanma getireceği net olarak görülüyor artık. Irak’taki bu durumun sırasıyla diğer bölge ülkelerinde de yürürlüğe konacağı ifade ediliyor. Suriye’de üç yıldan beri tutuşturulan iç savaş ateşinin de bu amaçla söndürülmek istenmediği açıktır.
Bölgenin tartışmasız en önemli ülkesi Mısır’da olup bitenler çok net ve açıktır. Batı, meşum planlarını uygulayabilmek için Mısır’da kendi kontrolünde bir idare istiyor. Bunun için Arap Baharı süreciyle Mısır’da meydana gelen yönetim değişikliğinin önü kısa bir zamanda alındı. Halkın oylarıyla seçilen Muhammed Mursi’ye karşı askeri darbe planlandı ve plan başarıyla gerçekleştirildi. Mısır’daki bu askeri darbe, içeride keskin bir ayrışma ve çatışmanın tohumlarını ekerek emperyalizmin planlarına hizmet ediyor.
Batı’nın çıkarlarını koruması açısından önem arz eden diğer önemli bir ülke de kuşkusuz Türkiye’dir. Osmanlının anayurdu toprakları üzerinde laik, Batılı değerler üzerine kurulan bu yeni devletin geçmiş mirasa sahip olmaması adına ne varsa yapıldı. Müslüman halk kendi öz değerlerinden uzaklaştırıldı. Her şeyde batıya bağlılık ve bağımlılık esası uygulandı. Hilafet kaldırıldı, İslam şeriatı yasaklandı. Buna engel olma durumundaki her şeyin üstüne en vahşi usullerle gidildi ve etkisiz hale getirildi. Müslüman halkın ezanı bile yasaklandı. Kur’an-ı Kerim okutanlar takibata uğradı. Bu topraklarda yaşayan Müslüman halk, komünist yönetim altındaki insanlardan beş beter baskı ve zulümlere maruz kaldı. Kısacası tarihi, dini ve milli karakterden uzak bir nesil inşasına gidildi. Diğer bir değişle, İslam’a top yekûn bir savaş ilan edildi.
Son yıllarda Batı’yı kızdıran ve kendisi olmaya doğru bir seyir izlemeye başlayan Türkiye’ye de çelmeler atılmaya başlandı. Askeri darbeler, Kürdistan sorunu ile kan kaybeden Türkiye, en son 17 Aralık darbe girişimiyle yeni bir müdahale sürecini yaşıyor. Bu yeni müdahalenin tahlilini de bir sonraki yazıya bırakalım.