Günümüz ve Geçmiş Cahiliyesindeki Durum
“Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler.”[1]
Günümüzde tesettürsüzlüğün kadını, kocayı, çocukları ve toplumu içine sürüklediği acı tablo göz önündedir. Cinsel skandallar okullardan eksik olmamakta, çocuklar aile sıcaklığından yoksun yetişmektedir. Güven ve sadakat en talihsiz ve kimsesiz devirlerini yaşamaktadır. Sağlıksız aile yapılarının sonucu olarak boşanmalar alıp başını yürümüştür. Zira tesettürsüzlük kadına kocasından daha iyisini gösterdiği gibi kocaya da karısından daha güzelini göstermiş ve zaten geçici dünya hayatı ve onun çürümeye mahkum güzelliği üzerine kurulu aile yapıları hayanın da ortadan kalkmasıyla çatırdamıştır. Kadınlara yönelik taciz ve tecavüzler had safhadadır. İsteyen istatistiklere, gazetelere ve dergilere bakarak medeni (!), çağdaş (!) namlıların yaydığı bulaşıcı hastalıkları takip edebilir.
Bu durumun olumsuz sonuçları o kadar şiddetli hissedilmiştir ki Tokyo ve İsveç gibi yerlerde buna çözüm olarak kadın ve erkeklere ayrı ayrı vagon ve tramvaylar tahsis edilmiştir. Tüm coğrafyalarda belki henüz uygulamaya geçmemiş olan bu uygulama şu hakikati ortaya çıkarıyor ki, tüm toplumlarda İslam’ın tesettür emrinin layıkıyla uygulunmasına şiddetli ihtiyaç vardır. Özellikle de toplumun şekillenmesinde en önemli dinamiklerden olan okullarda karma eğitimin olması, yapılan istatistiklerde çocuklarımızın içinde olduğu ruhi ve bedeni çöküntünün boyutunu ortaya koyması açısından çok önemli bir gösterge olması da durumu daha acıklı hale getirmiştir.
Değişik ülkeler göz önünde bulundurarak yapılan bir araştırmanın sonuçlarına bakarsak karşımıza şu durum çıkar: ABD’de her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor. Her gün 4 kadın, aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybediyor. Meksika’da son on yılda 370 kadın saldırıya uğrayarak öldürüldü. Rusya’da bir yıl içinde aile içi şiddet nedeniyle 14 bin ölüm gerçekleşti. İngiltere’de 2003’te 14 bin kadın tecavüze uğradı. Ayrıca aile içi şiddet nedeniyle her hafta iki kadın ölüyor. Hindistan’da yılda yaklaşık 15 bin genç kız öldürülüyor. Sri Lanka’da 1999 yılında bu ülkede yaşayan kadınların yarısından fazlasının cinsel saldırılara ve baskıya maruz kaldığı belirlendi.
Uluslararası Af Örgütü, dünyada her üç kadından birinin fiziksel şiddete ya da cinsel tacize maruz kaldığını açıkladı. “Medeniyetin beşiği” olarak gösterilen Avrupa ülkelerinden İngiltere’de her dört kadından biri erkeklerin şiddetine maruz kalıyor.
Bu araştırmanın sonucunda yayınlanan rapora göre dünyada cinayete kurban giden kadınların yüzde 70’i eşleri tarafından öldürülüyor. Ülkemizdeyse sadece altı aylık bir zaman diliminde aile fertlerine kötü muamele % 48.4, hakaret ve sövme %90.3, ırza geçme %8.4, ırza teşebbüs %18.9 gibi korkunç oranlarda artış göstermiştir.[2] Ki bunlar da resmi makamlara yansıyan veriler. Bu tür konuların mümkün oldukça resmi mercilere yansıtılmadığı da bilinen bir gerçek.
İşte böylesine dehşete düşüren modern bir cahiliye ile karşı karşıyadır insanlık. Öyle bir cahiliye ki İslam öncesi cahiliyeye rahmet okutmakta. Evet tesettürsüzlüğün sonucu olarak; karı ile koca arasındaki sevgi, saygı ve sadakat erdemleri ortadan kalkmıştır. İnsanlar böylesine kirlenmişlik nedeniyle evlilikten uzak durmakta ve bu da cinsellik pazarlayıcılarının ekmeğine yağ sürmekte, doymak nedir bilmeyen iştahlarını daha da kabartmaktadır.
Bu tabloyu akıl sahipleri görsün de ibret alsın, ar damarı çatlamamış olanlar insanlık namına utansın ve bu süslü zakkumun farkına varsın. Küçük bir örnek daha:
“Son yıllarda ABD’de her 6 dakikada bir kadın (günde 240 kadın) tecavüze uğramaktadır. Yılda 250 bini aşan tecavüz suçlarının her yıl artış kaydettiği belirtilmektedir. Yine sözde modern medeniyetin merkezi denen ABD’de kadınların % 19’u, erkeklerin % 9’u daha çocukken tecavüze uğramaktadır. İngiltere’de ise her on çocuktan birinin on sekiz yaşından önce tecavüze uğradığı bildirilmektedir. Daha da iğrenç olanı aile içi tecavüzlerin korkunç boyutlara ulaşmış olmasıdır…” diğer ülkeler kıyas edilsin.[3]
Ülkemizde ve diğer ülkelerde tesettürsüzlüğün sonucu olarak bunlar gibi daha yüzlerce patlak ve kokuşmuşluk örneği… İsteyen ufak bir araştırma yaparak daha dehşetli bir tablo ortaya çıkarabilir. Biz terbiyemiz de elvermediğinden işaret etmekle yetiniyoruz. Unutmayalım ki çocuklarımıza Rahmetin ta kendisi olan İslam nimetini (Özellikle hanımlarımıza tesettür anlayışını ve gereklerini) sunmadıkça onların bu batakta boğulmalarına, insanlıktan yoksun maddeperestlere yem olmalarına, sömürülmelerine ortak olmuş olacağız. Başımızı deve kuşu gibi toprağa gömmenin bir faydası yoktur.
Günümüz kadınının yozlaştırılmış tesettür anlayış ve uygulaması göz önünde olduğundan kısaca İslam öncesi örtü uygulamasına bakarsak: Kadınlar takılarını, süslerini göstermek için bunları taktıkları yerleri açıkta bırakır, gerdanlıklarının görünmesi için de baş örtülerini yakalarının üzerinde bağlamak yerine arkalarına doğru uzatırlardı. İşte İslam tesettür emriyle sayısız maslahatları kazandırmak için bu uygulamalara son vermiş ve izah edeceğimiz gibi sınırlar öngörmüştür.
“Mü’minler arasında hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilemezsiniz.”[4]
KUR’AN DERYASINDAN
Cahiliye uygulamaları ve doğurdukları menfi sonuçlar böyle olunca alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizle(s.a.v) beraber biz muhtaç kullara Allah’ın rahmetinin bir nişanesi olarak Kur’an-ı Kerim gönderilmiştir. Bu eşsiz kitap aciz ve muhtaç kullara hak ve hakikat yolunu göstermiş; hem bu dünyada hem de ahirette mutluluğun, düzenin ve adaletin nasıl gerçekleşebileceğini açıklamıştır. Örtünmek meselesi de bu yüce kitabın mesajları arasında olup nasıl olması gerektiği en güzel şekliyle belirtilmiştir. “Hem Kur’an merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için haya perdesini takmasını emreder. Ta hevesat-ı rezilenin (rezil heveslerin) ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler. Alet-i hevesat (kötü arzuların aracı) ehemmiyetsiz bir meta (eşya) hükmüne geçmesinler.
Medeniyet ise kadınları yuvalarından çıkarıp perdelerini yırtmış onları yoldan çıkarmıştır. Halbuki aile hayatı, kadın-erkek mabeyninde(arasında) mütekabil (karşılıklı) hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki açık-saçıklık samimi hürmet ve muhabbeti izale edip ailevi hayatı zehirlemiştir.”[5] Evet Üstad Bediüzzaman’ın Kur’an deryasından süzdüğü bu tesbitler çok önemli ve isabetli tesbitlerdir. Kur’an’dan süzülen bu tesbitleri maddelersek;
İlk olarak; Kur’an’ın tesettür emri merhamettendir ve ilahi rahmetin bir tecellisidir.
İkinci olarak; tesettür kadının hürmetini muhafaza ettiğinden emredilmiştir. Evet kadın kapı önüne konan kömür gibi değersiz değil, belki evin en güzel yerinde muhafaza edilen elmas gibi kıymetlidir.
Üçüncüsü; tesettür emri haya perdesinin takılmasıyla yerine getirilmiş olur. Evet haya tesettürün ruhudur. Perde ise bir şeyi saklayan araçtır. Nasıl ki perde arkasında olan biri görülemiyorsa aynı şekilde İslam’ın tesettür emri uyarınca hürmetli kadın mahremleri dışındakilere zaruret olmadıkça görülmeyecektir. Evet haya perdesi kadının güzelliğini ifade eden süslerine takılacaktır.
Dördüncüsü; Nefisler kötülüğe sevkettiğinden ve de özellikle rezil arzuları olanlar bulunduğundan Şefkatin kaynağı ve madeni olan kadının onların ayağı altında ezilmemesi için Tesettüre bürünmesi ve haya perdesini takması gerekir.
Beşincisi; eğer kadınlar tesettürle haya perdesini takmasalar arzuların aracı önemsiz bir eşya değerinde olacaklardır.
Altıncısı; kendisine medeniyet namını veren bu süslü zakkum, kadınları yuvalarından kopararak, perdelerini yırtmış ve böylece insanları yoldan çıkarmıştır.
Yedincisi; bu mimsiz medeniyet bunu yapmakla kadın ve erkek arasında ancak karşılıklı saygı ve sevgiyle ayakta kalabilen aile hayatını zehirlemiştir ve bu şekilde toplumu fitnelere maruz bırakmıştır. Çünkü açık saçıklık kadın ve erkek arasındaki sevgi ve saygıyı yok eder ve toplumun temel yapıtaşı olan aileyi dağıtır.
Bu Mübarek ayın tüm ümmetin uyanışına vesile olması dileğiyle...
İnzar Dergisi
[1] Nisa-47
[2] ATO’nun emniyet verilerine dayanarak hazırladığı rapordan
[3] Aysel ZEYNEP, Kadının Tercihi
[4] Nur suresi-19
[5] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, s. 431