Türkiye'de İslami değerlere yönelik saldırılar hemen her dönemde devam ede gelmiştir. 28 Şubat karanlık sürecinde bu saldırılar, aleni bir düşmanlığa ve toptan yok etme savaşına dönüşmüştü. Bu dönemde mağdur olmayan, saldırıya uğramayan neredeyse tek bir dindar kalmadı. On binlercesi okuldan atıldı, okuma hakkı elinden alında ve yine on binlercesi işten atıldı. Binlerce insan cezaevlerine atıldı ve halen İslami kimliklerinden dolayı cezaevlerinde çile çeken 28 Şubat mağdurları dindarlar vardır.
Kendi halkına, oryantalist bir bakış ile bakan yerli dinozorlar, zaman zaman İslami değer ve sembollere karşı kin ve nefretlerini ortaya koymaktan geri durmuyorlar. Bu anlayış, aşağılık kompleksinden ve kendi halkının inanç değerlerine olan düşmanlıklarından başka bir şey değildir. Bu anlayış yeni olmadığı gibi bundan sonra da devam edecektir. Ancak bu anlayışın ırkçı ve barbar bir söyleme dönüşüp devam etmesi, bu yüzyılda bizleri ciddi bir şekilde endişelendirmektedir.
Bu oryantalist zihniyet, hep batıyı memnun etme, batıya şirin gözükme ve her daim batının emir kulu olduğunun zilletinden başka bir şeyde değildir. İçinden çıktığı halkın inanç değerlerine düşman, ırkçı bir yaklaşım ve söylem ile saldırma ve zihinden bağlı/bağımlı oldukları karanlık şer odaklarının hedeflerini gerçekleştirme piyonu olma görevidir.
Son olarak bakanlık ve milletvekilliği yapmış, halen CHP'nin parti meclisi üyeliğini sürdürmekte olan bir dinozorun, 'başörtülü bir kadın hâkimin adalet dağıtamayacağı' şeklindeki ırkçı söylemi, ama haddizatında İslam'a olan düşmanlığını başörtülü bir kadın hâkim üzerinden, dolaylı olarak ortaya koyma tıynetidir. Sol, seküler ve ulusalcı tayfanın İslami değerlere olan düşmanlık ve saldırganlıkları; zihin kodlarının beslenmiş olduğu batı barbarlığının ülkemizdeki ilkel versiyonudur.
28 Şubat karanlık sürecinde ve daha öncesinde, kameralar eşliğinde 'başörtülü avına, okullarda mescit avına ve Kur'an kursu avına' çıkan hep bu karanlık zihniyet olmuştur. Bu dönemlerde okulda namaz kılan bir bireyin, bu ibadet anı kameralar eşliğinde, bütün bir halka 'güya deşifre' ediliyordu. Ama aslında zihinden bağımlı oldukları efendilerine, görevlerine yerine getirmekten dolayı 'bir aferin' alma zilleti idi. Yıllarca bu saldırganlık büyük bir düşmanlık şeklinde sürdürüldü.
Şimdi de bu son dinozor kalıntısı, başörtüsü düşmanlığını büyük bir seviyesizlikle sürdürmeye çalışmaktadır. Müslüman bir ülkede, Müslüman bir bayanın kıyafetini diline dolamak, ancak böyle bir 'seviyesizin' nasibi olabilir. 'Bu nasipsiz zihniyetin' yıllardır ülkemize ve halkımıza çektirdikleri eziyetler hep bu seviyesizlikte devam etmiştir. Ellerinde tuttukları basın yayınla da, bu seviyesizliklerini büyük bir maharetle hırsızlık rantına dönüştürmüşlerdir.
28 Şubat karanlık sürecinde, İslami değerlere ve özellikle başörtüsüne saldırılar, kılıf yapılarak büyük bir hırsızlık operasyonu zemini oluşturuldu. 25'e yakın bankanın içi boşaltıldı, şirketler iflas ettirildi. Bu karanlık süreçte 60 milyar dolar hırsızlık rantı gerçekleştirildi. Bu paraların faizleriyle beraber devlete ve aslında millete maliyeti 75 milyar dolardan daha fazlaya mal olmuştur.
Gerçekten bu oryantalist kafanın asıl hedefi bu milleti ve ülkeyi maddi olarak bitirip ortadan kaldırmaktır. Aksini iddia eden varsa bu 'mega hırsızlık operasyonun' hesabını versin.