Adıyaman’ın Zey (İndere) köyünde ikamet eden 95 yaşındaki Ahmet Çavuş, geçmişin acı hatıralarını ve yaşamın zorluklarını İLKHA'ya anlattı.
Geçmişe nazaran hayatın bugün çok daha kolay ve yaşanabilir olduğunu söyleyen Ahmet Çavuş, tüm güzelliklerine rağmen günümüzde insani değerlerin aşındığını, insani ilişkilerin menfaate dayandırıldığını söyledi.
Ahmet Çavuş, 95 yıllık ömründe yaşadıklarını şöyle ifade ediyor:
“Askere gitmek için Urfa’dan Adıyaman’a yürüyerek geldik”
16 kişiydik. Askere gitmek için beraber Urfa’dan Adıyaman’a yürüyerek geldik. Bizim devreye kadar Adıyaman’dan hiç jandarma almamışlardı. 165 kişiydik ve eski hükümet binasında imtihana girdik. Öğleden sonra sonuçlar belli olur dediler. Sonuçlar belli olmuş, 16 kişi almışlardı. 16 kişiyi heyete gönderdiler. Orada da bu 16 kişiden 7 kişiyi aldılar. Urfa’dan 16 kişi ile beraber Adıyaman’a yürüyerek geri döndük. Geldiğimizde daha güneş batmamıştı. Askerliğim Van’a çıkmıştı. Van’a gittim. Oradan da Özalp ilçesine yürüyerek gittim. Askerde 33 ay kaldım ve toplamda 36 ay askerlik yaptım. İzin olayı yoktu. Hiç izin kullanmadım.”
“Bana babamın öldüğünü söylemediler”
Askerden döndüğümde babam vefat etmişti. Cenazesini göremedim. Askerde iken bir rüya görmüştüm. Rüyamda bizim kapının eşiği düşüyordu. Mektup yazdım eve, bir iş mi oldu diye? Bana babamın öldüğünü söylemediler. Terhis olup geldikten sonra babamın rahmete kavuştuğunu öğrendim.
“O günler yalan oldu”
95 yaşına gireceğim inşallah. Allah’ın keremine çok çok şükür. Eski insanlar çok dürüsttüler. Fakirdiler, bir ekmeği elli adama yediriyorlardı, pahalılık vardı. Ama eskiden hatır vardı, gönül vardı, insanlık vardı. Şimdi ise adamlar çıkarlarına bakıyor, kimseye bir şey diyemiyorsun. O günler ise yalan oldu.
“Evinde bir çuval arpa olan zengin sayılırdı”
Adıyaman’ın birkaç tane zengini vardı. Birinin evinde bir çuval arpa olsa idi zengin sayılırdı. Ekmek bulamıyorduk. Elimizi gövdemize attığımız zaman yumak yumak bit, pire düşüyordu. Babam rahmetlik Adıyaman’a gelirdi 3 tane fırın vardı. ‘Aman kepeği satma’ derdi. Kepeği getirip tekrar öğütüp ota katıp ekmek yapar yerdik. 36 ay jandarmalık yaptım. Vallahi karnımız doyacak kadar bulgur pilavı yiyemedik. Şimdi fakirin çöp kutusunda bile on adam ekmek yer. Şimdi devir çok güzel ama insanlarımız kötü olmuş. Zemheri (kış) günü marketlerde üzüm dolu. Bizim zamanımızda pahalılık vardı. Ekmek bulamıyorduk. Şimdi arpa yiyen var mı? Arpayı tanıyan var mı? Bu zaman da kimseye bir şey diyemiyorsun. Ağzını açtığın zaman sen gericisin diyorlar.
“Böyle Müslümanlık olur mu?”
Bizim köyde Molla Mehmet vardı. 40 tane talebesi vardı. Hoparlör yoktu minareye çıkar sala verirdi. Sala verdiği zaman sesi Adıyaman’dan duyulurdu. Onu ihbar ettiler. Bir merkep yükü Kur’an’ı ve kitaplarını toplayıp götürdüler ve Pirin mağaralarında yaktılar. İsmet İnönü Ezan-ı Muhammediyi değiştirdi. Ankara’da camilere atları koydular. Böyle Müslümanlık olur mu?
“Bunları anlatıyoruz gençler inanmıyor”
Bir Kara bela vardı. Mehmet Kizir muhtar idi, ben de birinci azası idim. Sabahleyin bizi caminin önüne topladılar. Ben aldırmadım. Abdestimi aldım, tesbihimi çektim, namazımı kıldım. Sonra gittim kendimi tanıttım. Muhtara seslenerek ‘muhtar sana yarım saat müsaade, şu kadar tüfek şu kadar mavzer bana teslim edeceksiniz.’ dedi. Muhtar cevap veremedi. Ben dedim: ‘Komutanım! Bizim köyde böyle bir şey yok.’ Bana dönüp ‘seni ayağımın altına alır boğarım.’ dedi. Ben de korkumdan bir daha sesimi çıkaramadım. Zey’in (İndire Köyü) camisine ayakkabı ile girdiler. Şimdi bunları anlatıyoruz gençler inanmıyor.
“Benim için köy Adıyaman’dan kıymetli”
6 kızım 2 oğlum var. Eşimi 3 yıl önce kaybettim. Köyde oturuyorum. Çocuklarım bana ‘şehre gel’ diyorlar. Ben Şehirde oturamam, benim için köy Adıyaman’dan kıymetli. Çocuklarım bana Amca diye sesleniyor. Arada sırada gelip bir iki gün kalıp gidiyorum.
“Çok şey var diyecek ama diyemiyoruz”
Cumhurbaşkanı AB’ ye karşı dik durunca seviniyorum. Ancak bazı uygulamaları ile halkı mağdur ediyor. Şimdi tütünü yasak ediyor. Bizim köyde 10 ev var Zey’de tütün olmasa köylüler ekmek yiyemezler. Tütünü yasak edeceğine açık saçıklığı yasak etsin. Adımız Müslüman böyle Müslümanlık mı olur? Kur’an-ı Azimü Şan da ayet var. Bu konuda hadisler var. Madem tütünü yasak ettin o zaman millete iş ver. İş vermesen dövüş olur, cinayet olur. Çok şey var diyecek ama diyemiyoruz. Dilimizin altında arı var bizi sokar. Böyle hükümet olmaz. Madem öyle kendi milletvekillerinin eşleri, kızları hep açık saçık onları ıslah etsin. Bir adam sevilir iken değerini kaybetmemeli. Değerini kaybederse rezil olur.”
İLKHA