Dünyada farklı ülkelerden çok sayıda otomobil markası var. Maalesef İslam âlemindeyse tanınmış otomobil markası henüz yok.
Türkiye’de bir süredir yerli otomobil gündemde, prototipi görücüye çıkacak.
Oto, kendinde ve kendinden demektir. Yani güç kaynağı, hareket aksamı kendi içindedir. Bu manada otomobil üretmek aynı zamanda kendi hareket aracını üretmektir. Kendi iradesine, oto kontrol sistemine sahip olmaktır. Kendini mobilize etmektir.
İslam âlemi şimdiye kadar dünya çapında kabul gören bir otomobile sahip olamadı. Çünkü hep otosunu dışarıdan aldı. Binaenaleyh aldığı otomobilin otosu-kontrolü kendi elinde değildi-r. Geldiği şekilde otomatik olarak kullanmıştır.
Mobil kısmı da kendi seyri ve hareketi değildir. Onlar nasıl tasarlamışlarsa öyle seyretmiş. Direksiyonu sağdaysa sağda, soldaysa solda… Bunu tayin eden hiçbir zaman kendileri olamamıştır.
Belki de vasat vasfı olan bir ümmetin otosunun direksiyonu ortada tasarlanabilirdi. Ki böylece sağa da sola da eşit mesafede olsun. Neden olmasın? Ama böyle geldi böyle kabul gördü ve öyle kanıksandı. Tabi bunlar teknik konular biz sadece işin hikmetini söylüyoruz.
Evet, oto, motorun, mekaniğin, kontrolün, hareket enerjisinin, direksiyonun, frenin ve sair aksamın kendi içinde olmasıdır. Kamunun, kendi bireysel maslahatına uygun olarak oto, muhtar bir irade tarafından sevk ve idare edilir. Sadece sürmek yok bir de işin idare boyutu var, sevk boyutu var. Ama bütün bunların olması için gerçek manada ilmi, ahlaki, hukuki, teknik muhtariyetin, istiklalin, otomasyonun olması gerekir. Sonra mobilize olunur. Ancak bu vasıflara haiz OTO, mobilize olur, MOBİL hale gelir. O zaman seyir de sefer de sevk ve idare de elin adamında olmaz bizim ellerde olur.
Adamlar başta otomobil olmak üzere otomatik alet ve edevat üzerinden irademizi otomatiğe bağladılar. Otomatik, ne demek? İradeye bağlı olmaksızın, istemsiz bir şekilde kullanılan her alet otomatiktir yani istemsiz bir kullanıma sahiptir. Ve insanımız neyi alıyorsa “Manuel olmasın, otomatik olsun” diye tutturur. Bu ne demek? “her şeyden el çekeyim, keyfime bakayım, yorulmayayım” demektir. Ama bilmez ki bu şekilde otomatik dediği şey esasen eloğlunun elinin devrede olmasıdır.
Kur’an-ı Kerim, bu otomatik tutkusuna karşı kimsenin tahmin etmeyeceği şekilde karşı çıkar,
"Bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir." dediler. De ki, "Onu -otomatik olarak- kendiliğimden değiştiremem, benim açımdan bu olacak bir şey değildir” (Yunus:15). Bu ayette, “tilka” diye geçen lafız “otomatik” demektir. Onlar tabiri caizse “bu işi otomatiğe bağla, hoşumuza gitmedi mi değiştir gitsin” dediler; ama Peygambere (sav) bu usul zinhar men edilmiş, işi nefsin hoşuna göre otomatiğe bağlamak olmaz. Çünkü nefs sadece keyif ister, düşünmek çabalamak istemez. Ama birileri o otomatiği çabalayarak elde etmişse bu keyfin faturasını da kimse farkında olmadan keser.
İşte oto ve mobil hikâyesinin kısaca felsefesi ve hikmeti budur…
Hakikaten ve gerçekten hem oto kontrol sistemine sahip olmak hem de mobilize olabilmek Allah’ın arzında dolu dolu, aşkla ibretle güzel niyetlerle intikal etmek yük ve insan taşımak büyük bir iştir. Yeter ki otonun sırrı kendi özümüzden olsun! Hak için, hayır için, güzellik için mobilize olsun!