Bir hareket düşünün ki, İslam'ı kendisine dert edinmiş, dava edinmiş, Resulullah (sas) önder edinmiş, bu nedenle de bütün Müslümanları bu derde ortak olmaya bu davayı omuzlamaya davet ediyor. Böyle bir davaya omuz vermek şuurlu her Müslümanın görevidir. Bundan kaçmak mesuliyeti muciptir. Esasında bu tür hareketler, hangi çatı ve örgütlenme şeklinde olurlarsa olsunlar birer cihad cephesidirler. Cihad cephesinden kaçmak ya da cephede düşmana sırtını dönmek küfür olmasa da nifak alametidir.
Her Müslüman gibi biz de gençlik yıllarımızda bu cepheleri aradık, bulduklarımıza dâhil olduk istifade ettik. Şuurlandık, İslam terbiyesiyle terbiyelendik elhamdülillah.
Sonra ne olduysa oldu, bütün cihad cephelerimiz birer birer sarsıldı. Afgan cephesi bizi en çok sıkan üzen cephelerin başında gelir. Mücahitler birbirleriyle savaşmaya başladılar. Çeçen cephesinde sık sık ihanetler yaşandı. Şimdilik kendini fitnelerden muhafazaya çalışan bir tek HAMAS cephesi görünüyor.
Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu ülkemizdeki siyaset cephesi. Bu konuyu bundan önce de muhtelif vesilelerle ele almıştık. Mesela bir siyasi parti davette, söylemde, çağrıda, alabildiğine İslami, lakin tatbikatta gayrı İslami olabiliyor. Buna itiraz edildiğinde “siyasetten anlamamak” ithamıyla karşılaşılıyor. Burada kast edilen “siyaset” ne ise bunu anlamadık. Oysa biz biliyoruz ki Müslümanın siyaseti, ibadetinde ayrılmamalı. Kaldı ki zaten biz bu işe cihad dememiş miydik? Şimdi cihadın hükümlerini bu olaylarda dikkate alınması gerekmez mi?
Öyle dönemler yaşandı ki, zil zurna sarhoş cihad cephesi(haşa) komutanları gördük, Ebu Cehil gibi despot kabile reisleri cephe komutanı (milletvekili) oldular. Uyuşturucu tüccarı, cani, katil ve her nevi rezaleti yapanları gördük. Böylesi tabur veya bölük komutanları komutasında cihad olabilir mi?(haşa) Olsa olsa gasp olur, talan olur. Bu itirazları ileri sürdüğümüzde “sen ordu komutanına bak” dediler. Biz ordu komutanına bakarken ordu giderek bir çapulcu sürüsüne dönüştü. Komutan giderek yalnızlaştı ordu dağıldı, yerinde çok ciddi bir enkaz kaldı. Yeniden yapılacak davetlere şüpheyle bakış, başlatılan bu ulvi mücadelenin en hazin neticesi oldu.
Genel Komutana itaat neredeyse Allah ve Resulüne itaatin önüne konulmuştu. Evet, kavlen ifade edilmese de fiilen Komutan hata yapmaz, her yaptığında bir hikmet olduğu kabul edilir, yaptıkları İslam'la izah edilemiyorsa bu kendi anlayış kıtlığımızdan sayıldı.
Gelinen son nokta tam bir faciaya dönüşmüştür. Mücahit olarak saflara alınan kişiler cihad cephelerinde göstermeleri gereken cesaretlerini maalesef şimdilerde kamu malını talan etmekte gösteriyorlar. Bu cesaret gerçekten hayret vericidir. Bu cesaretin sebebini merak ettim. Biraz araştırdığımda vardığım sonuç kamu malı zimmetine geçirenlerin bu cesaretlerini genel komutanlarından aldığını gördüm. Maalesef parti ve daha da önemlisi genel komutan zarar görmesin diye yapılan yolsuzlukların üstü örtülmektedir. Özellikle seçimlere giderken içimizden birinin yolsuzluğunu dillendirmek ya da yasal yollarla üzerine gitmek partiye hatta adeta kutsallaştırılan genel başkana zarar verir endişesi hâkim. Çalanlar, partinin bu zaafının farkındadırlar. Adeta meydan okurcasına yolsuzluklarını sürdürmektedirler. “Hodri meydan isterseniz hırsızlığımızı ortaya çıkarın o zaman şimdilerde lanetlenen bir hareketin tezlerini güçlendirmiş olacaksınız” deniliyor.
Böyle bir günah bir başka sahada hayırlı işler yapılmak suretiyle ortadan kalkar mı? Bilmiyorum. Bu partilere destek veren âlimlerin olduğunu biliyorum. Âlimler yapılan iyi işlerin bu “iç edilen” tüyü bitmemiş yetim malına keffaret olacağını söyleyebilirler mi acaba?
Facianın boyutlarını izah kabilinden yaşadığım bir olayı aktarmak isterim. İktidara mensup bir partili ile konuşuyoruz. Paralelcilerin C. Başkanı ve çocuklarının çaldığına dair iddialarına karşı “ben böyle bir şeye asla inanmam diyorum. Onları iyi tanıdığımı düşünüyorum. Bunlardaki Ahiret inancı Allah korkusu nedeniyle asla böyle bir şeyin olamayacağını söylüyorum”. Hızlı partili mümin kardeşimin cevabı “ yesinler abi yesinler niye yemesinler ki gelen yedi giden yedi” Belki yenilen paralar bir şekilde telafi edilir ama bu zihinsel tahribat nasıl tamir edilecek.
Şimdi inananlar iktidar oldu mu diyeceğiz? Heyhat! Keşke muhalefette kalsaydık da harama karşı böylesine pervasız kalmasaydık.