Geçen yazımızda bu mübarek ayda gelen musibetlere karşın oruç kalkanıyla korunmamız gerektiğini ifade etmiştim. Söylemişim de iyi etmişim. Cidden, bu ayda hukuk adına yapılan skandalların seyrinde de bir düşüş olmadı. 28 Şubat post modern darbesi üzerinden neredeyse 17 yıl geçti ama insanlar halen o darbe zihniyetinden çekiyor maalesef. İnsanların, daha doğrusu Müslüman bireylerin o zaman çektikleri sıkıntı ve uğradıkları hukuksuzluklar yetmiyormuş gibi, hâlâ 2013 Türkiye’sinde o zihniyetin yargı ve sivil ayağı “ölmedim, dimdik ayaktayım” diyor adeta.
Daha bir doktorun hukuksuzlukla görevden atılışı ve bunun üzerine gelen 20 bin TL’lik cezayı konuşurken İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aralarında bayanların da bulunduğu 29 kişiye “şahıs bilgilerinin başka yerde bulunması” yani “özgeçmişleri” gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezası kararı verdiği haberi geldi. Bu mu adalet? Bu mu 28 Şubat sürecinin bitişi? Anlamak gerçekten zor.
Geçenlerde Danıştay 12. Dairesi, 28 Şubat sürecinde kılık kıyafet yönetmeliği üzerinden geliştirilen yorumla işe başörtüsüyle gelen memurların doğrudan meslekten atılmasının hukuken yanlış olduğuna karar verdi. Karar verdi vermesine ama iki başörtülüye rapor verdi veya İslami hassasiyeti var diye ihraç edilen doktora, şimdi de başka bir gerekçeyle yerel mahkeme 20 bin Türk lirası para cezası verdi. Danıştay’ın olumlu kararına karşılık öte tarafta başka davada yerel mahkemenin olumsuz kararı, 28 Şubat’ın şöyle veya böyle hâlâ devam ettiğinin kanıtı.
Haberimizde de okuyacağınız gibi, 90’lı yıllarda Hasankeyf’te görev yapan Dr. Abdulğani Yıldırım, kendisine hastalıkları için başvuran başörtülü öğretmenlere rapor verdi diye veya zaman aşımına uğrayan yani cezayla sonuçlanmayan İslami bir davada yargılandı diye 16 Kasım 2001’de görevden atıldı. Hem de öyle bir atıldı ki ömür boyu artık göreve dönüşü mümkün olmayacak şekilde. Bunu söylerken abartmıyorum. 2001 ve 2006 yıllarında çıkan iki af bile doktoru kurtarmaya yetmemiş. Oysa bakıyorsun ki doktorun cezayla sonuçlanan tek bir davası yok. Peki ya bütün bunlar niye? Bu İslami hassasiyetlilerin dışında başka kaç kişiye ‘şu örgütten veya bu örgütten’ diye “ömür boyu işten men” kararı verildi.
Yargıçlarımızın; gerek başörtülülere verdiği rapor, gerekse de cezayla sonuçlanmamış açılan bir dava yüzünden verilen bu atılma kararını tartışması gerekirken onu değil de “o seni atmadı, başkası seni attı, sen buna iftira ediyorsun” üzerinden mağduru ikinci kez mağdur etmeye çalışmaları hangi insafa, hangi iz’ana sığar.
Her ne kadar bir sonraki kaymakam döneminde görevden atıldıysa da bir önceki dönemin Hasankeyf Kaymakamı Ahmet Erdoğdu’nun girişimleriyle bunun gerçekleştiğini, atılmasında kendisinin sorumlu olduğunu açıklayan Dr. Abdulgani Yıldırım, bunu açıkladı diye şimdi de başörtüsü aleyhtarlığı ile bilindiği iddia edilen kaymakam tarafından bu suçlamaların belgesini getirmedi, diye davaya uğradı. Şu an Denizli Buldan ilçesinde mülki amir olan Ahmet Erdoğdu’nun yaptığı tazminat başvurusuna ilçenin hâkimleri olumlu yanıt verdi ve doktora 20 bin TL para cezası verildi.
Bir tarafta ilçenin MÜLKİ AMİRİ, ilçenin HAKİMLERİ öte tarafta da ğadre uğramış, görevden atılmış, yıllarca çile çekmiş GARİBAN BİR DOKTOR... Ne güzel şey! İlçenin mülki amiri başvuruyor, ilçenin hakimleri de cezayı basıyor. Tam da kendin pişir kendin ye cinsinden bir şey olsa gerek.
Bir de verilen cezanın miktarına bakın Allah için! Doktorun açıklamalarında tek bir hakaret yok. Sadece ‘bütün emareler bu kaymakamın beni attırdığı yönünde…’ diyor, o kadar. Çünkü önceden kaymakamın İslami hassasiyetlilere karşı tavrını da beyan ediyor. Evet bu açıklamaya tam 20 bin TL para cezası veriliyor. Ayrıca doktor, ödemezlik etmesin diye de arabasına ihtiyati tedbir de konmuş durumda.
O kaymakam mı bu kaymakam mı doktoru işten attı, onun tartışmasına girmekten ziyade ortada bir mağdurun olduğunu ve bu mağdurun da İslami hassasiyetli doktor olduğunu biliyorum. Bir de bütün bu olanların “demokratik ve sosyal bir hukuk devleti”nde cereyan ettiğini hatırlatıyorum, o kadar.
Ya kimlik bilgileri suç telakki edilerek ceza verilen 29 insan… Onu siz sormayın, ben de anlatmayayım. Çünkü ona bu köşe yetmeyeceği gibi kuzu’yu kapmayı kafaya takan kurda da olumlu manada bir etkisi olacağını sanmıyorum.
Sonuç olarak bilmemiz gereken husus, 28 Şubat’ın bitmediği gerçeğidir. Bitmedi! Bitmedi! Bitmedi!
Selam ve dua ile…